17 Eyl 2011 09:18
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:49
''BİR DÖNEĞİN TAKIM TUTMA MACERASI'' AHMET HAKAN HANGİ TAKIMI TUTUYOR?
Ahmet Hakan bugünkü köşesinde bir döneğin takım tutma macerasını ve hangi takımı tuttuğunu yazdı.
Bir döneğin takım tutma macerası
Ofsayttan çakarım.
Futbol üzerine yapılan geyik programlarının meftunuyumdur.
Futbol konusunda yazılmış “Blöfçünün Rehberi”ni hatmettim, bu yüzden futbol hastalarının karşısında bile ezilip büzülmem, “her şeyden haberim varmış gibi” yapabilirim.
Ama gelin görün ki:
Son tahlilde ben bir “futbol düşkünü” değilim.
Hatta futbola kayıtsız kaldığını cümle âleme ilan etme cesaretini gösteren Okan Bayülgen’i, hiç değilse bu alanda “pir” bellemişimdir.
Takım tutma meselesine gelince:
Bir kardeşim Fenerbahçe’yi, bir kardeşim Beşiktaş’ı tercih edince bana da Galatasaray düştü.
Çocukluğumdan beri “Hangi takımı tutuyorsun?” sorusuna sırf “Ben takım tutmam” diyerek kıllık yapmamak için, bir ağız alışkanlığıyla “Galatasaray” diye yanıt verdim.
Sonra günlerden bir gün İnönü Stadı’nda bir Beşiktaş maçına gittim. Tribünlerden öyle aykırı, öyle yaratıcı, öyle erkeksi sloganlar yükseliyordu ki mest oldum.
Üstelik Mustafa Denizli de stada hayli artistik bir giriş yapmıştı.
Muazzam bir etki altındaydım.
Kararımı verdim: Beşiktaşlı oldum.
Derken bir gün yolum Trabzon’a düştü.
Trabzonspor Kulübü Tesisleri’nde küçük bir inceleme gezisi...
Şenol Güneş’in gadre uğradığı halde mağrurluğundan ödün vermeyişinden, Özkan Sümer’in asil duruşundan ve takıma gönül verenlerin adanmışlığından öylesine etkilendim ki...
Anında tornistan edip adımı Trabzonspor Kulübü Kayıt Defteri’ne yazdırdım.
Bir de söz verdim, “Pazara kadar değil mezara kadar Trabzonsporluyum” diye...
Sözümde durdum: Döneklik yapmadım ama aktif bir taraftar gibi de davranmadım.
En son İnter galibiyetinin İstanbul medyasında hak ettiği ölçüde karşılık bulmadığını görünce...
Yani yapılan açık haksızlığı fark edince...
Kararımı verdim:
Ben artık “aktif bir Trabzonspor taraftarı” olacağım.
Yolumdan hiç dönmemecesine...
Ahmet Hakan/Hürriyet
Ofsayttan çakarım.
Futbol üzerine yapılan geyik programlarının meftunuyumdur.
Futbol konusunda yazılmış “Blöfçünün Rehberi”ni hatmettim, bu yüzden futbol hastalarının karşısında bile ezilip büzülmem, “her şeyden haberim varmış gibi” yapabilirim.
Ama gelin görün ki:
Son tahlilde ben bir “futbol düşkünü” değilim.
Hatta futbola kayıtsız kaldığını cümle âleme ilan etme cesaretini gösteren Okan Bayülgen’i, hiç değilse bu alanda “pir” bellemişimdir.
Takım tutma meselesine gelince:
Bir kardeşim Fenerbahçe’yi, bir kardeşim Beşiktaş’ı tercih edince bana da Galatasaray düştü.
Çocukluğumdan beri “Hangi takımı tutuyorsun?” sorusuna sırf “Ben takım tutmam” diyerek kıllık yapmamak için, bir ağız alışkanlığıyla “Galatasaray” diye yanıt verdim.
Sonra günlerden bir gün İnönü Stadı’nda bir Beşiktaş maçına gittim. Tribünlerden öyle aykırı, öyle yaratıcı, öyle erkeksi sloganlar yükseliyordu ki mest oldum.
Üstelik Mustafa Denizli de stada hayli artistik bir giriş yapmıştı.
Muazzam bir etki altındaydım.
Kararımı verdim: Beşiktaşlı oldum.
Derken bir gün yolum Trabzon’a düştü.
Trabzonspor Kulübü Tesisleri’nde küçük bir inceleme gezisi...
Şenol Güneş’in gadre uğradığı halde mağrurluğundan ödün vermeyişinden, Özkan Sümer’in asil duruşundan ve takıma gönül verenlerin adanmışlığından öylesine etkilendim ki...
Anında tornistan edip adımı Trabzonspor Kulübü Kayıt Defteri’ne yazdırdım.
Bir de söz verdim, “Pazara kadar değil mezara kadar Trabzonsporluyum” diye...
Sözümde durdum: Döneklik yapmadım ama aktif bir taraftar gibi de davranmadım.
En son İnter galibiyetinin İstanbul medyasında hak ettiği ölçüde karşılık bulmadığını görünce...
Yani yapılan açık haksızlığı fark edince...
Kararımı verdim:
Ben artık “aktif bir Trabzonspor taraftarı” olacağım.
Yolumdan hiç dönmemecesine...
Ahmet Hakan/Hürriyet