21 Ara 2012 21:27
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:32
BİR ANADOLU MESİHİNİN ÖYKÜSÜ: SAATÇİ PEYGAMBER
Saatçi Peygamber, 15. Yüzyıl Anadolu'sunda çevresindeki insanların hayranlığını bir adamın peygamberliğe uzanan hikâyesini anlatıyor.
Necati Göksel yeni kitabı Saatçi Peygamber’de, 15. Yüzyılın kargaşa
içindeki Anadolu coğrafyasında yaptıkları ve söyledikleriyle
çevresindeki insanların hayranlığını ve saygısını kazanan bir
adamın peygamberliğe uzanan hayat hikâyesini anlatıyor.
Romanın kahramanı Kutay adlı saat ustasıdır. Babası Halepli olan Kutay, babasıyla birlikte çıktığı bir yolculukta korsanlar tarafından kaçırılır. Venedik’te bir saatçiye köle olarak satılır. Efendisi Giovanni, Kutay’a iyi davranır, ona bildiklerini öğretir. Yıllar sonra da serbest bırakır. Özgürlüğüne kavuşan Kutay, ailesinin izini bulabilmek umuduyla Halep’e gider. Ne var ki kimseyi bulamaz. Bu noktadan sonra yaşadıklarını geride bırakarak hayatının amacını, nedenini bulmak üzere yola koyulur. Kutay’ın varoluşunu sorgulayan ve hayattaki amacını bulmaya odaklanan içsel yolculuğu, romana tasavvufi bir derinlik katıyor.
Kutay, Harran’a ulaştığında atölye olarak kullanabileceği bir dükkân kiralar. Atölyede yaptığı oldukça büyük bir saati dükkânının önünde sergilemeye başlar. Daha önce hiç saat görmemiş bölge insanları Kutay’ın yeni icadına ilgisiz kalmazlar, akın akın dükkâna gelirler. Dükkânına gelenlere saat hakkında bilgiler veren Kutay, konuştuklarıyla da insanların ilgisini çekmeye başlar. Varolan her şeyde derin bir hikmet olduğuna inanan Kutay, mistik olduğu kadar da akılcı biridir. Kutay’ın söylevlerinden etkilenen bölge insanları, kısa süre sonra dükkâna artık saat için değil, Kutay’ı dinlemek için gelmeye başlarlar.
Yabancı biri olarak geldiği Harran’da insanların ilgi ve merakını üzerinde toplayan Kutay, önce marifetli bir ermiş sonra da peygamber olarak anılmaya başlar. İlk başlarda Kutay’ın da gururunu okşayan bu süreç bir süre sonra önüne geçemeyeceği boyutlara ulaşır. Müslüman olduğu halde Kutay’a peygamber yakıştırması yapanlara Kutay, Kuran’ı kaynak göstererek peygamber olmadığını, hakikatin peşindeki bir fani olduğunu söylese de, çevresindeki kitle her geçen gün büyümeye devam eder.
İnsanın, tüm canlıların ortak kaderi olan ölüm karşısındaki çaresizliği, akıl ve düşünceyle avutulamayınca inanç, ihtiyaç haline gelebiliyor. İnanma ihtiyacındaki insanların, üzerinde düşünmeden kavramları hatta kişileri kutsallaştırmaları ise hiç de zor olmuyor. Saatçi Peygamber Kutay, dili döndüğünce çaba sarf etse de insanlar onun peygamber olduğuna inanmakta ısrar ederler. Hayatının amacını aramakta olan Kutay, çevresindeki insanların kendine yakıştırdığı rolü benimsemeye başlar. Hayatı boyunca aklı kılavuz edinmiş olan Kutay, peygamber sıfatıyla elde ettiği gücün farkına varır. Romanın düğümü, Kutay’ın sembolize ettiği hikmet peşindeki aklın, güç ve iktidarla olan sınavıdır. Güçlenen Kutay, Doğu’nun en güçlü hükümdarı Timur için tehdit haline gelmeye başlar.
Necati Göksel’in 15. Yüzyıla ait bir kurgunun içinde bize aktardığı Saatçi Peygamber’in hikâyesi, tarihin bütün dönemlerinde yaşanabilecek bir konuya dikkat çekiyor; manevi tatmin bulmak üzere inanmaya ihtiyaç duyan insanların kendilerini rahatlatan sözlerin ve düşüncelerin etkisiyle bir süre sonra bu sözleri putlaştırması, belli kişilere de iktidar ve güç kazandırıyor. Saatçi Peygamber’de karşımıza çıkan Kutay, dünya işlerini geride bırakmış manevi huzur peşindeki biridir. İnsanlar onu peygamber ilan ettikten sonra sakin ve huzurlu olan hayatı altüst olur. Kendisi istemese de, karşı koymaya çalışsa da bulunduğu makamın gücü onu ele geçirmeye başlar.
Romanın kahramanı Kutay adlı saat ustasıdır. Babası Halepli olan Kutay, babasıyla birlikte çıktığı bir yolculukta korsanlar tarafından kaçırılır. Venedik’te bir saatçiye köle olarak satılır. Efendisi Giovanni, Kutay’a iyi davranır, ona bildiklerini öğretir. Yıllar sonra da serbest bırakır. Özgürlüğüne kavuşan Kutay, ailesinin izini bulabilmek umuduyla Halep’e gider. Ne var ki kimseyi bulamaz. Bu noktadan sonra yaşadıklarını geride bırakarak hayatının amacını, nedenini bulmak üzere yola koyulur. Kutay’ın varoluşunu sorgulayan ve hayattaki amacını bulmaya odaklanan içsel yolculuğu, romana tasavvufi bir derinlik katıyor.
Kutay, Harran’a ulaştığında atölye olarak kullanabileceği bir dükkân kiralar. Atölyede yaptığı oldukça büyük bir saati dükkânının önünde sergilemeye başlar. Daha önce hiç saat görmemiş bölge insanları Kutay’ın yeni icadına ilgisiz kalmazlar, akın akın dükkâna gelirler. Dükkânına gelenlere saat hakkında bilgiler veren Kutay, konuştuklarıyla da insanların ilgisini çekmeye başlar. Varolan her şeyde derin bir hikmet olduğuna inanan Kutay, mistik olduğu kadar da akılcı biridir. Kutay’ın söylevlerinden etkilenen bölge insanları, kısa süre sonra dükkâna artık saat için değil, Kutay’ı dinlemek için gelmeye başlarlar.
Yabancı biri olarak geldiği Harran’da insanların ilgi ve merakını üzerinde toplayan Kutay, önce marifetli bir ermiş sonra da peygamber olarak anılmaya başlar. İlk başlarda Kutay’ın da gururunu okşayan bu süreç bir süre sonra önüne geçemeyeceği boyutlara ulaşır. Müslüman olduğu halde Kutay’a peygamber yakıştırması yapanlara Kutay, Kuran’ı kaynak göstererek peygamber olmadığını, hakikatin peşindeki bir fani olduğunu söylese de, çevresindeki kitle her geçen gün büyümeye devam eder.
İnsanın, tüm canlıların ortak kaderi olan ölüm karşısındaki çaresizliği, akıl ve düşünceyle avutulamayınca inanç, ihtiyaç haline gelebiliyor. İnanma ihtiyacındaki insanların, üzerinde düşünmeden kavramları hatta kişileri kutsallaştırmaları ise hiç de zor olmuyor. Saatçi Peygamber Kutay, dili döndüğünce çaba sarf etse de insanlar onun peygamber olduğuna inanmakta ısrar ederler. Hayatının amacını aramakta olan Kutay, çevresindeki insanların kendine yakıştırdığı rolü benimsemeye başlar. Hayatı boyunca aklı kılavuz edinmiş olan Kutay, peygamber sıfatıyla elde ettiği gücün farkına varır. Romanın düğümü, Kutay’ın sembolize ettiği hikmet peşindeki aklın, güç ve iktidarla olan sınavıdır. Güçlenen Kutay, Doğu’nun en güçlü hükümdarı Timur için tehdit haline gelmeye başlar.
Necati Göksel’in 15. Yüzyıla ait bir kurgunun içinde bize aktardığı Saatçi Peygamber’in hikâyesi, tarihin bütün dönemlerinde yaşanabilecek bir konuya dikkat çekiyor; manevi tatmin bulmak üzere inanmaya ihtiyaç duyan insanların kendilerini rahatlatan sözlerin ve düşüncelerin etkisiyle bir süre sonra bu sözleri putlaştırması, belli kişilere de iktidar ve güç kazandırıyor. Saatçi Peygamber’de karşımıza çıkan Kutay, dünya işlerini geride bırakmış manevi huzur peşindeki biridir. İnsanlar onu peygamber ilan ettikten sonra sakin ve huzurlu olan hayatı altüst olur. Kendisi istemese de, karşı koymaya çalışsa da bulunduğu makamın gücü onu ele geçirmeye başlar.