"BİNLERCE KEL MAHMUT'U BADİ EKREM'İ VAR BU ÜLKENİN; HABABAM'A GÜVENİN"
Yılmaz Özdil, Hababam Sınıfı'ndan örnekler vererek Türk Gençliği'nin ülkesine sahip çıkacağını yazdı..
Hababam’a güvenin
Kel Mahmut
Hafize Ana
İnek Şaban
Güdük Necmi
Damat Ferit
Tulum Hayri
Domdom Ali
Hayta İsmail
Badi Ekrem
Akil Hoca
Külyutmaz Necmi
*
Ne ekipti be kardeşim...
Fırlaması avanağı, şehirlisi köylüsü, zengini fakiri, doğulusu
batılısıyla, Türkiye’nin özetiydi.
*
Bi kim yoktu?
Badem.
*
Peki, insanımızın kodlarını bu kadar iyi çözen, bu kadar iyi
gözlemleyen büyük usta’nın hepimizi tek tek oraya monte ederken,
bazılarımızı ıskalaması mümkün müydü?
Niye Hababam’da din unsuru yok?
*
Çünkü, sağcı-solcu, dinci-laikçi falan değildir aslında
mesele... Hani, lise yıllarında aynı sıraları paylaşmanıza rağmen,
suratını hayal meyal hatırladığınız, varlığıyla yokluğu bir,
hafızanızı zorlasanız bile ismini çıkaramadığınız “gençliğini
yaşamayan” tipler vardır ya...
İşte onları koymamıştı.
*
Elbette onlar da 17 yaşında, 22 yaşında oldular ama, hiç genç olmadılar. Vazgeçtik okulu kırıp kafelerde yan yana, el ele oturmayı, otobüs duraklarında bile kızlı-erkekli duramadılar. Mesela, gençliğin adeta uzvudur gitar, ne kadar uzak onlara... Plajda yakılan romantik bi ateşin etrafı, kantinde şamata, mezuniyet şenliğinde mırıldanan aşk şarkıları, belki alt tarafı bi bira... Ne kadar uzak.
*
Mahalle baskılarının, dar çevrelerinin bilinçaltlarına ördüğü Çin seddi gibi duvarlara esir büyüdüler maalesef... Kanları kaynamıştır, aşmak istemişlerdir mutlaka, aşamadılar. O duvarları aşanlara öfkelenmeleri ondan! Halbuki, ömründe bi kere olsun dağıtmadan, nasıl toparlanır ki insan? Hangi sınırdan bahsedebilirsin, özgürlüğü tatmadan?
*
Açın özgeçmişlerini... Hayat baharının en güzel yılları, şu okulları bitirdi diye geçiştirilen, kupkuru üç-beş kelimeden ibarettir. Sonra zart diye atlar, siyaset sahnesindeki binlerce fotoğraf... Arası boştur. Gençlik yıllarına dair hatıra fotoğrafları olabilmesi için, yaşanmış hatıralar olması lazım öncelikle... Yoktur.
*
Bana sorsalar, king çevirmeyeni mebus bile yapmam, ki, briç’i kumar zannedip, zekâ sporu olduğunu kavrayamadan mezun oldular. Spor ayakkabı, şort giymeden emekli oldu çoğu... Vals beklemiyoruz ama, güya kültür dersi veriyorlar, hangisinin halkoyunu oynarken fotoğrafı var? Tiyatro’da rol alırken? Mayoyu boşverdik, Allah’ın bize lütfu bu memlekette, şezlonga uzanıp güneşlenemediler, şezlonga.
*
İyi yönetilen devlet, iyi yönetilen üniversite, iyi yönetilen holding, iyi yönetilen banka, iyi yönetilen gazete, hepsini inceleyin... Hepsinin başında, gençliğinin hakkını vermiş yöneticiler görürsünüz. Efsane siyo’ların ortak özelliği, telefon rehberi gibi kalın akademik kariyerleri değildir, hergele olmalarıdır. Onur duyduğumuz kadın yöneticilerimizin tamamı ise, fikri hür vicdanı hür babaların, özgür kızlarıdır.
*
Gençlik...
İnsanın başına hayatta bi kere gelir.
En vahim gençlik hatası...
Gençliğini yaşamamaktır.
*
Ve, neymiş efendim, Mustafa Kemal’in ilkeleri ders kitaplarından çıkarılacakmış filan... Hikâyedir. Mustafa Kemal dediğin, okul bahçesinden söker gibi, yüreğimizden söküp, depoya kaldırabileceğin büst değildir. Sırtına çaktırmadan Atatürk posteri yapıştırırlar, feysbuk’a düşmen an meselesidir!
*
Hayat okulunda sınıfta kalmış tipler, hayata gülümseyerek bakan çocuklara ders veremez, anca karne verir. Deneme-yanılma’yla olmasa bile, deneme-yamulma’yla öğrenilecektir.
*
Üstelik...
Kadınlı-erkekli, on binlerce.
Kel Mahmutları...
Akil Hocaları...
Badi Ekremleri var bu ülkenin.
Hababam’a güvenin.
Yılmaz ÖZDİL / HÜRRİYET