BİLGİSAYAR KORSANLARININ YENİ HEDEFİ GAZETECİLER!
"Gelişen Teknoloji Karşısında Gazeteciliğin ve Gazetecinin Konumu” seminerinde uzmanlar gazetecilerin elektronik postayla gönderilen virüslü dosya tehdidi altında olduğuna dikkat çekti
Gazetecilere "Bilmediğiniz yerden gelen mail eklerini kesinlikle açmayın" uyarısında bulundu. Son dönemde özellikle popüler gazetecilere özel virüs üretildiğine dikkat çekildi. Bilgisayar korsanlarının hedefinde ise en çok aktivist gazetecilerin olduğu vurgulandı. Toplantıda gazetecilere muhabir köşe yazarı ayırt etmeden yıpranma tazminatı hakkının yeniden verilmesi istendi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Konrad Adenauer Stiftung’un (KAS) ortaklaşa düzenlediği “Gelişen Teknoloji Karşısında Gazeteciliğin ve Gazetecinin Konumu” başlıklı seminer, yoğun katılım ve ilgiyle Taksim Nippon Otel’de gerçekleştirildi. Seminere; TGC Başkanı Orhan Erinç, TGC Başkan Vekili Turgay Olcayto, TGC Başkan Yardımcısı Vahap Munyar, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver, TGC Genel Sekreter Yardımcısı Zafer Atay'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi katıldı. Seminerde gazetecilerin örgütlenmesi, yıpranma tazminatı, çalışma koşulları, digital veriler nedeniyle gazetecilerin yaşadığı sorunlar ele alındı, mesleki bilgiler paylaşıldı.
İNTERNET GAZETECİLİĞİN HUKUKİ TANIMI YOK
Seminerin açılış konuşmasını Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç yaptı. Türkiye'nin teknolojik gelişmeleri yakından takip ettiğini dile getiren Başkan Erinç, şunları söyledi: "Türkiye'de medya sanayi, dünyadaki teknolojik gelişmeleri en hızlı değerlendiren, kullanan sanayi dalı olarak duruyor; ancak bu gelişmelere karşın pek çok konuda çok gerilerde olduğumuz da bir başka gerçek. Örneğin siyasetin hukuka yön verme geleneğinden bir türlü kurtulamıyoruz. Türkiye’de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını, özel hukuka daha üstün olduğunu kabul eden bir anayasa olmasına karşın, Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden ihlal kararı ile dönen ülkelerin başında yer alıyor. Teknolojiyi geliştiriyoruz, kullanıyoruz. Daha önce elektronik yayıncılık dediğimiz bu konuda, ne internet gazeteciliğinin ne de internet gazetecilerinin hukuki tanımları ne yazık ki henüz yok.”
TGC BAŞKANI ORHAN ERİNÇ: İNTERNET GAZETECİLİĞİNİN YASASI FARKLI OLMALI
İnternet yasasının basın yasası kapsamında düzenlenmesinin istenmesi konusuna değinen Başkan Erinç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Oysa basılı iletişim araçlarıyla elektronik iletişim araçları arasındaki teknolojik farklılık, böyle bir düzenlemenin yapılsa bile uygulama alanının zor olduğunu gösteriyor. Nitekim daha önceki basın yasasındaki geçişi dokuzuncu madde olarak internet yayıncılığı düzenlenmeye çalışılmış ama hukuki farklıkları, teknoloji farklılıkları nedeniyle uygulanamamıştır. O açıdan baktığımızda; biz TGC olarak internet gazeteciliğinin ayrı bir yasa ile düzenlenmesi gerektiği kanısında olduğumuzu her fırsatta açıklıyoruz. İnternet haber sitelerinde çalışan meslektaşlarımızın da fiilen gazetecilik yapıyor olmalarına karşın; hukuken gazeteci sayılamamaları onların büyük ölçüde kimlik, ekonomik ve sosyal haklarından mahrum kalmalarına neden oluyor. Bu da öncelikle giderilmesi gereken sorunlarımız arasında yer alıyor."
DÜNYA ORTALAMASININ ALTINDAYIZ
Türkiye’de teknolojinin gelişiyor olmasına karşın yine de pek çok alanda dünya ortalamasının altında olunduğunu ifade eden Başkan Erinç, şu ifadeleri kullandı: “Anayasanın 90. maddesine eklenen bir bölümle; Türkiye'de insan haklarına yönelik, uluslararası sözleşmelerin uygulanmasının daha üstün olduğu konusunda bir hüküm kondu. Yargı, Türkiye'deki yasalarla uluslararası sözleşmeler arasında çelişki varsa uluslararası sözleşmelerin yükümlülüğünü uygulamak zorunda. Bunun pek de uygulandığını söylemek mümkün değil. En azından meslektaşlarımızın tutuklu olarak yargılandığı çeşitli davalarda tutukluluk süresinin ceza infazına dönüşmesi olsun, delillerin belirlenmesindeki yöntemler olsun, pek çok hukukçunun belirttiği gibi uluslarası sözleşmelerle çelişen bir durumda. Bu konudaki şikayetler ne yazık ki siyaset kanalından dikkate alınmıyor. Şu da bir başka gerçek ki; Türkiye'de yasa maddelerinin bu gerekçeleri yazılış biçimleriyle, yasa maddelerinin yazılış biçimleri arasında olağanüstü çelişkiler var. ‘Türkiye'de yasa maddeleri yerine maddelerin gerekçelerini koysak Türkiye dünyanın en demokratik ülkesi olur’ düşüncede olduğumu burada bir kez daha belirtmek istiyorum." Başkan Erinç, söyle devam etti: "Yaygın basının internetten televizyon yayınlarına da başlamış olması nasıl bir hukuksal durum karşısında olduğumuzu da gösteriyor. Basın yasasına bakarsanız; yaygın, bölgesel ve yerel diye bir değerlendirme yapıldığını görüyoruz. internet gazeteciliğin gelmesiyle bu tanımın hâlâ geçerli olup olmadığını tartışmak gibi bir durumla da karşı karşıyız. Yerel gazetenin internet sitesi kurması halinde dünyanın her köşesinden bağlanılarak izlenmesi yerelin uluslarası olması gibi bir sonuçla da karşı kaşıyayız. Bu da çözümlenmesi gereken başlıca konular arasında diye düşünüyorum.”
EMRE KIZILKAYA: HABER DE KÜRESELLEŞTİ
Erinç’in konuşmasının ardından ilk oturuma geçildi. Moderatörlüğünü TGC Başkan Vekili Turgay Olcayto’nun yaptığı ilk oturumda Hürriyet Gazetesi Dış Haberler Şefi ve Basın Enstitüsü Derneği Başkan Yardımcısı Emre Kızılkaya, “Yeni Medya”, TGS Önceki Başkanı, Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Sükran Soner "Gazetecilerin Örgütlenmesi", TGC Hukuk Müşaviri Gökhan Küçük, “Gazetecilerin Yıpranma Tazminatı” başlıklı konularında birer konuşma yaptı. Hürriyet Gazetesi Dış Haberler Şefi ve Basın Enstitüsü Derneği Başkan Yardımcısı Emre Kızılkaya, “Yeni Medya”, başlığı altında yaptığı konuşmada, gazeteciliğin teknolojiyle uyumlu hale gelirken yaşadığı değişikliklere değindi. Haberlerin sunuluş biçiminden içeriğine, sayfa yapısından kullanılan tekniğe kadar her şeyin şu anda farklı olduğunu belirten Kızılkaya, Türkiye'den ve dünyadan örnekler vererek sunumu yaptı. İnternetin şu anda teknolojinin bel kemiği olduğuna dikkat çeken Kızılkaya, "Bu yüzden interneti iyi anlamak gerekiyor. Bilgisiyar oyunu oynarken de araştırma yaparken de internete bağlanmak zorundasınız. Teknoloji okuryazarlığının ön planda olduğu bir dönemdeyiz" dedi. Teknolojinin gazetelerin bir kısmının internete taşınmasına veya internet siteleriyle desteklenerek yayın yapmasına yol açtığının altını çizen Kızılkaya, "Teknoloji, haberlerin çok daha hızlı bir şekilde yayılmasını, aynı anda tüm dünyaya yayılmasını sağladı. Gazeteciliğin teknolojiyle birlikte içeriği daha da zenginleştirdiğini hatta oyunlaştırma imkanı da sağladığını aktaran Kızılkaya, şu tavsiyelerde bulunarak sözlerini bitirdi: "Birçok gazeteci şu an yeni medya araçları kullanıyor. Haberlerini küreselleştirmeliler. Kendine özgü haberler yapmalı. Dünyada bunun çeşitli örnekleri var." TGS Önceki Başkanı Şükran Soner ise yaptığı konuşmada, Türkiye'de sendikalaşma ve sendikasızlaştırma dönemlerinin özelliklerine dikkat çekti; "Kitlesel örgütlenmeyi Türkiye başardı diyemeyiz. 1980 yılına kadar Türkiye'de sendikal örgütlenme gelişti. Tekelleşen ellerde insana ait sendikal örgütlülüklerin küreselleşmeye ayak uyduramadığını gördük. Bu dönemde medya, iletişim ve eğlence sektöründeki yozlaşmayla insan beyni ele geçirildi. Medya hızla geriye giderken niye bu kadar hızlı savrulduğumuzu algılayamadık. Medyadaki asıl kırılma noktası da gazetelerin İkitelli'ye taşınması ve holding çıkarlarının emrine sunulmasıyla gerçekleşti."
GÖKHAN KÜÇÜK: TGC YIPRANMA TAZMİNATI KONUSUNDAKİ YASAL DÜZENLEME ÖNERİSİNİ SGK İLE PAYLAŞACAK
TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük, “Gazetecilerin Yıpranma Tazminatı” başlıklı konuşmasında gazetecilerin sosyal hakları hakkında bilgilendirme yaptı. Gazeteciliğin çok yorucu ve ağır şartlar altında yapılan bir meslek olduğunu dile getiren Küçük, yıpranma paylarının geri verilmesiyle ilgili yaptıkları çalışmaları yetkili makamlara sunacaklarını söyledi. Fikir işçiliğinde mesai kavramının olmadığını hatta haber bulmak, toplamak, haber takip etmek ve üretmek için 24 saat düşünebileceklerine dikkat çeken Küçük, gazetecilerin de risk altında çalıştıklarını ve haklarının geri verilmesini istedi. Gökhan Küçük, "Gazetecilere yıpranma tazminatı hakkı verilmeli. Model aramaya gerek yok eski yasal düzenlemeye dönülmeli. AB'de olmaması haklı bir gerekçe olmamalı. AB'de olmasın ama bizde olsun" diye konuştu. TGC Başkanı Orhan Erinç de muhabir köşe yazarı ayrımı yapılmadan tüm gazetecilere yıpranma tazminatı hakkının sağlanmasının önemini vurguladı. Erinç "Artık kurşun eritilerek baskı yapılmıyor ama köşe yazarları korumayla geziyor. Muhabir ertesi sabah haberini yaptığı kişiyi karşısında bulabiliyorlar" diye konuştu.
İSMAİL HAKKI POLAT: YENİ MEDYA DÜZENİNDE HABERE DAHA HIZLI ULAŞILIYOR
Seminerin ikinci oturumunun moderatörlüğünü TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş yaptı. Bu oturumda Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Bölümü Öğretim Görevlisi İsmail Hakkı Polat, “Geleneksel Medyadan Yeni Medyaya Geçiş ve Sorunlar”, Avukat Hüseyin Ersöz, “Gazetecilerin Digital Veriler Nedeniyle Yaşadığı Sorunlar”, Avukat Oktay Huduti ise “AB Hukuku’nda Digital Verilerin Korunması” başlıklı birer konuşma yaptılar. Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Bölümü Öğretim Görevlisi İsmail Hakkı Polat, “Geleneksel Medyadan Yeni Medyaya Geçiş ve Sorunlar” konusunu tüm detaylarıyla anlattı. Yeni medya düzeninde habere çok hızlı ulaşılabilse bile okuyucunun güvenilir bilgi istediğine işaret eden İsmail Hakkı "Bu yeni düzende gazetecinin önemi artıyor. Gazeteci tarafından sağlanan nitelikli haber büyük değer kazanıyor. Yurttaş haberciliğinin de mutlaka okuyucuya ulaşacak şekilde kısaltılması hedefine uygun olarak hazırlanması için gazetecinin süzgecinden geçmesi gerekiyor" diye konuştu.
AVUKAT HÜSEYİN ERSÖZ: ASLINDA GAZETECİLERE KARŞI SUÇ İŞLENİYOR
Avukat Hüseyin Ersöz, “Gazetecilerin digital veriler nedeniyle yaşadığı sorunlar”, başlıklı konuşmasında dijital verinin tanımını yaparak konuşmasına başladı. Gazetecilerin meslekleri gereği çok sayıda mail aldığını belirterek gazetecilerin kimliği belli olmayan kaynaktan gelen mailleri açmaması gerektiğini söyledi. E-posta aracılığıyla yollanan virüslerin bilgisayarı ele geçirebileceğine vurgu yapan Ersöz, "Bu bilgisayarlar zombi bilgisayar haline geliyor. Kişi bilgisayar üzerindeki kontrolünü yitiriyor. Alıcının kaynağını bilmese de gelen bu mailden dolayı bir dijital veri varsa o kişinin sorumluluğunda kabul ediliyor. Savcılar ve mahkemeler, bu dökümanların hangi kaynaktan gönderildiğine bakılmaksızın gazeteci sorumlu tutabiliyorlar. Ayrıca son dönemde örnekleri olduğu gibi Terörle Mücadele Yasası öyle bir yasa ki içine tüm gazetecileri örgüt propagandası yapmaktan, yardım ve yataklıktan içine sokabilir ve suçlayabilirsiniz. Digital saldırıların hedefinde özellikle aktivist gazeteciler yer alıyor."dedi. Bu nedenle kişinin sanal ortamda da güvenliğini çok iyi sağlaması gerektiğini dile getiren Ersöz, "Dökümanın altında imzası olan kişi olsa da hemen itibar etmeyin. 'Kimsiniz?' şeklinde mail atabilirsiniz. Güvenilirliğinden şüpheye düştüğünüz hiçbir maili açmayın" uyarısında bulundu. Virüs programlarının her virüsü tanımayacağını da dikkati çeken Ersöz, "Popüler bir gazeteciye yönelik olarak özel virüs de üretilebilir" diyerek konuşmasını bitirdi.
AVUKAT OKTAY HUDUTİ: ÖZEL BİLGİLER KORUNMUYOR
Avukat Oktay Huduti ise “AB Hukuku’nda Digital Verilerin Korunması” başlıklı sunumunda Türkiye ile Avrupa’yı karşılaştırdı. Avrupa Birliği'nde kişisel verilerin korunması konusuna çok önem gösterildiğini belirten Huduti, verilerin de her zaman yasaya uygun olarak toplatıldığını söyledi. Kişisel verilerin korunması noktasının önemine dikkat çeken Huduti, sözlerini şöyle sürdürdü: "AB hukukundaki yasal düzenlemeler bilginin serbest dolaşımı noktasından hareketle kişisel dijital verilerin korunmasını sağlıyor. Bunu bir hak kabul ediyor. AB temel haklar şartının 7. ve 8. maddeleri ile veri güvenliğinin korunması ve özel yaşamın gizliliği temel hak sayılıyor. Tek şart verilerin yasaya uygun toplanması ve dürüstlük kuralına uyulması. Türkiye ise veri koruma konusunda çok kötü durumda. Ticari olarak kişisel veriler kullanılabiliyor. Oysa adınızı soyadınızı bir kez alan birisi sonradan kullanacaksa sizden izin almak zorunda. Almanya'da bir firma sahibinin kapısındaki kamerayı sokağa geniş görecek şekilde konumlandırılması hak ihlali olarak görüldü. Burada 1 metre sınırı getirildi. Gazetecilik açısından bakarsak direktifteki 9. maddeye göre gazeteci verileri haber yapmak amacıyla topluyorsa bunda bir sakınca yok. 11 Eylül saldırısı sonrasında AB içinde de Telekom ve internet bilgilerinin 6 ay ile 2 yıl arasında saklanması zorunluluğu getirildi. Bu Türkiye için de geçerli."