06 Tem 2010 09:25 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:26

BİLGİN'İN ADALETİ YANILTMASINA GÖZ MÜ YUMULACAK?

Habertürk yazarı sordu.

Amerika’daki Madoff, batışının üzerinden bir yıl geçmeden çarptırıldığı rekor hapis cezasını cezaevinde çekerken, batık Etibank’ın eski sahibi Dinç Bilgin, batışının üzerinden 10 yıl geçmiş olmasına rağmen çeşitli manevralarla davasında karar çıkmasını engelleyebiliyor.

Bilgin’in, karar verilmesi beklenen İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki son duruşmada yeni bir “uzatma hamlesi”ne oynadığı ortaya çıktı. Ancak bu hamlesinde hiçbir dayanak bulunmuyor. TMSF ve BDDK’nın bu hamleyi boşa çıkartması ise mahkemeye zamanında bir dilekçe vermelerine bağlı. Bakalım Etibank-Bilgin grubu kredi ilişkilerine dair son derece açık ve basit gerçekleri TMSF ve BDDK, duruşmanın bakıldığı 27 Temmuz’dan yeterince önce mahkemeye bildirip Bilgin’in bu oyununu bozacak mı? Yoksa klasik “duruşmanın bir sonraki celseye ertelenmesine” tiyatrosu mu tekrarlanacak?

Şimdi gelelim Dinç Bilgin’in dosyayı yeni bir bilirkişi incelemesine yollayıp, zaman kazanmak taktiğini de kullandığı sözde gerekçelere. Güya Dinç Bilgin, Etibank’tan kullandığı krediler karşısında yeterli ipotek ve teminatları kredi kullanırken bankaya vermiş. Bu husus dosyada görünmüyormuş. Bu kredi sözleşmeleri ve teminatlarının fotokopilerini mahkemeye sunuyorlarmış. Mahkeme de bunu TMSF’den sorup, öğrenip dosyayı yeni bir bilirkişi incelemesine yollarsa ortada bir zimmet suçu olmadığı gerçeği ortaya çıkacakmış! Vs…

Tam bir “yersen” taktiği ve “tutarsa” hamlesi. Hemen belirteyim; davanın başlangıcından neredeyse 10 yıl sonra ileri sürülen bu boş taktik, eğer tutarsa bu memlekette adalete olan inancımı tümüyle yitireceğim. Bu kadar iddialı konuşuyorum. Zira dosyada olmadığını söyledikleri hususların tamamı mevcut ve iddialarının tam aksini ortaya koyacak açıklık ve netlikte dosyada duruyor ve Bilgin’in tam aksine veriler ortaya koyuyor. Kısaca belirteyim. Birincisi; Bilgin’in Etibank’ta kullandığı ve el konulma tarihi itibarıyla milyar dolara yaklaşan krediler için Etibank’a verdiği tek ipotek Samandıra tesislerinin (sadece binanın) yüzde 50’si, geri kalan yüzde 50’si Halk Bankası’na ipotekli ve Halk Bankası ayrıca tüm tesis üstünde işletme rehin alacaklısı. Bunun dışında 2000 yılı öncesinde Bilgin Grubu’na ait matbaalardan; İzmir Matbaası, Emlak Bankası’na ipotekliydi (Etibank’a değil). Ankara Matbaası, İş Bankası’na ipotekliydi (Etibank’a değil).

Adana ve Antalya Matbaası, İş Bankası’na ipotekliydi (Etibank’a değil). Diğer varlıklar da Vakıfbank’ın teminatıydı. Etibank’tan Bilgin Grubu’na kullandırılan doğrudan-dolaylı kredilerin miktarı el konma tarihindeki faizlerle birlikte bir milyar dolara ulaşmıştı. Bunun karşılığında devede kulak bile oluşturmayacak Samandıra binasının yüzde 50’sinin ipoteği ile bu borcun karşılanabileceğini iddia etmek için insanda bulunacak tek vasıf, cüret ve insanların unutma özelliğine güvenmek olmalı. Bunlar gayrimenkuller. Gayri maddi mallara gelince. ATV markası Halk Bankası’na rehinli (Etibank’a değil). Sabah isminde ise ne rehin ne de başka bir teminat mevcut. Bütün bu gerçekler dosyada mevcut olduğu halde, Samandıra’nın yüzde 50 ipoteğini gerekçe göstererek “Biz yeterli teminatı verdik” diyebilen Bilgin’in oyununu TMSF ve BDDK’nın acilen bozması gerekiyor. Aksi takdirde hem adalet yanıltılacak, hem de adalete duyulan güven ortadan kalkacak.

Bilgin, TMSF’nin yaptığı satıştan borcunun kapandığını kendi savunmasına dayanak yapabilir mi? Dosyayı ve meseleyi bilenler için bu iddia da geçersiz bir iddia. Her şeyden önce Bilgin borcunu rızaen ödemedi, TMSF icrai satışla tahsilat yapabildi. Bu bakımdan, Bilgin’in “Borcumu ödedim” iddiası gerçek dışı ve yanıltıcıdır.

Bunun dışında, kredilerin verildiği tarihte Etibank’ın elinde bulunan teminatlar sadece belirtilen Samandıra’daki binanın (tesisin değil) yüzde 50’sine ait ipotekti. Bilgin’in diğer bankalara olan borcu göz önüne alındığında, varlıklarının Etibank için teminat oluşturmadığı ortadaydı. Bu bir.
İkinci husus ise, Etibank’ın elinde kredilerin verildiği tarihte bugün TMSF’nin sahip olduğu “iktisadi bütünlük satma ve öncelikli kamu alacaklı olma” imkânı mevcut değildi. Bu imkân Etibank’a ait değil, TMSF’ye ait bir imkândı. Ve ancak bankaya el konulduktan sonra bu imkân TMSF tarafından kullanılabildi.

Üçüncü detay; eğer 2002 ile 2007 arasında Merkez Yayın Holding’in yönetimi, katkıları ve kaynak yaratma imkân ve kapasitesi olmasaydı, 2002’nin sonunda ne Sabah, ne ATV ve ne de iktisadi bütünlük diye bir şeyin ortada olmayacağı bizzat TMSF’nin Yönetim Kurulu kararları ile tespit edilmiş, açık gerçekler olarak ortada duruyor.

Dört; eğer Bilgin’e ait krediler yeterli teminatlı ve usulüne uygun krediler idiyse, Etibank’a neden el konuldu? Bankaya el konulmasının sebebi, bankaya ait kaynakların hâkim ortağa haksız olarak kullandırılması ve bankanın artık tüm kaynaklarını yitirmiş olması yani kamuoyunda “hortum” maddesi olarak bilinen maddeden. Eğer bu el konma gerekçesi haksız idiyse Bilgin neden Danıştay’a dava açmadı? Örneğin; Demirbank ve Kentbank’a haksız el konulduğu mahkeme kararıyla tespit edildi. BDDK’nın hortum gerekçesi, hortum tespiti hâkim ortağa (Bilgin’e) haksız ve zimmet amaçlı kredi kullanıldığı ve bunun bankaya el konmasına sebebiyet verdiği hususu bir idari işlem olarak iptal davasına konu edilmeyerek, hukuken sabit olmuştur. Bu hususun artık tartışılmayacağı açıktır. Bu basit gerçekleri mahkemeye bildirmek, adil yargılamanın ve adaletin tecellisi açısından TMSF ve BDDK’nın görevidir. Bekleyip göreceğiz. Bilgin, çeşitli oyun ve hamleleriyle davasını uzattı. Başkalarının varlığından borcunun bir kısmını ödedi. Ama hâlâ oyunu sürdürebilmesi “adil yargılama” ve “adil, hızlı ve zamanında” yargıyı bekleyen yurttaşlara büyük bir hakaret. Bu konuyu her yönüyle takip edeceğim…

Güntay Şimşek/Habertürk