Bilal Erdoğan salı günü savcılara ifade verdi!
Büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun en çok konuşulan isimlerinden olan Bilal Erdoğan'ın 5 Ocak'ta ifade verdiği ortaya çıktı.
Bugün yayınlanan haberde Ertuğrul Özkök; Milliyet Gazetesi’nden
Güneri Cıvaoğlu ve Star Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa
Karaalioğlu ile birlikte Ali Ağaoğlu'nu ziyarete gittiğini ve yemek
yedikleri sırada Ali Ağaoğlu'nun Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan'ın
hafta başında gidip ifade verdiğini söylediğini belirtiyor.
İşte Ertuğrul Özkök ve Toygun Atilla imzalı haberde Bilal
Erdoğan'ın ifade vermeye gittiği şöyle anlatılıyor:
"Ali Ağaoğlu’nun Ataşehir’deki bürosuna ilk defa giriyorum.
En gelişmiş ülkelerde bile göremeyeceğimiz modernitede bir
bina.
Girişine Maslak’ta inşaatı devam eden '1453’ projesinin çok büyük
bir maketi var.
Pırıl pırıl ışıldayan bir şehir görüntüsü veriyor.
Çalışma odası yüksek asma katın hemen üzerinde. Önünde geniş bir
teras var ve terasa zeytin ağaçları dikilmiş.
“Buradan zeytin alıyoruz ve yiyoruz” diyor.
Tam karşıda yaptırdığı çok büyük sitenin spor merkezi
görünüyor.
Dev camın gerisinde jimnastik yapan yüzlerce insan görünüyor.
İçerde çok büyük bir kapalı yüzme havuzu, dışarda da açık bir havuz
var.
Manzara, çok gelişmiş bir Batı ülkesinin penceresinden görünecek
bir manzara.
MASANIN ETRAFINDA ÜÇ GAZETECİYİZ
Masasının tam karşısındaki duvarda, bugüne kadar görmediğim veya
görüp de unuttuğum çok güzel bir Atatürk fotoğrafı var.
Ağaoğlu, “O benim için her şeyin üzerinde bir şahsiyet” diyor.
Çalışma masasının yan tarafında, duvarda dev bir ekran
görünüyor.
Buradan çeşitli şantiyelerindeki çalışmalar canlı biçimde
izlenebiliyor.
Elindeki kontrol aleti ile şantiyenin en ayrıntılı noktalarına
kadar girebiliyor.
İşte bu mekânda kurulan masada yemek yiyoruz.
Masada benim dışımda Milliyet Gazetesi’nden Güneri Cıvaoğlu ve Star
Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu var.
Ali Ağaoğlu yemekte bize önemli bir haber veriyor:
Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan hafta başında gidip ifade
vermiş.
Bunu gazetelerde okumamıştım veya gözümden kaçmıştı.
Google’da bir araştırma yaptım. Sadece avukatının “Bilal Erdoğan
ifade vermeye hazır” dediğini okudum.
Ertesi gün bunu arkadaşlarıma aktardım. O saatlerde Hürriyet’in
İstanbul İstihbaratı’ndan Toygun Atilla’ya da bu bilgi ulaşmış.
Haber doğruymuş.
Bilal Erdoğan geçen Salı günü Adliye’ye gitmiş. Orada avukatları
kendisini karşılamış. Avukatlarının söylediğine göre binaya ön
kapıdan, yani vatandaşların girdiği kapıdan girmiş.
Haberi ben yazıyorum ama istihbarat benden, haberin kendisi
Toygun’dan.
Bir “Joint venture’u” yani.
BEN OĞLUMU O SAVCILARA İFADEYE GÖNDERMEZDİM
Ağaoğlu, “Ben kendi oğlumu o savcılara ifade vermeye göndermezdim.
Ama şimdi savcılar değişti gidip ifade vermiş” dedi.
Ben de, “Ergenekon davaları sırasında hasta insanlar yataklarından
kaldırılıp gözaltına alındılar. Günlerce gözaltında kaldılar. O
zamanlar kimse itiraz etmiyordu. Hatta kendilerini o davaların
savcısı ilan ediyorlardı” dedim.
Ali Ağaoğlu, gözaltında yaşadığı olayları kendine özgü renkli
ifadelerle anlattı.
Öyle öfkeli falan değildi. Her zamanki gibi neşeliydi, hatta dalga
geçiyordu.
Gözaltı günlerini geçirdiği yeri anlatırken, “Meğer o yatakları
oraya ben yaptırmışım. İyi ki yaptırmışım. Uzun süredir ilk defa o
kadar güzel uyudum” dedi.
Araya hukuk müşaviri giriyor. “Sorgulama 3 saat sürdü. Ali Bey,
ayaklarını altına alıp öyle oturdu” diyor.
Kendisine Bilal Erdoğan’la gizlice çekilmiş fotoğrafları
göstermişler. “Bana söyleseydiniz size kendi çektirdiklerimden
onlarca verirdim” demiş. Gizli kapaklı toplantı değildi, diyor.
Yerden 20-30 santim yükseklikte sünger yatakmış. Hücreyi Fatih
Belediyesi’nin bir yetkilisi ile paylaşmış.
“Bana iyi davrandılar” diyor.
Zekeriya Öz TANIŞMAK İSTEDİ 3 KERE GÖRÜŞTÜK
Ancak hepimizin en çok ilgilendiği bölümü Savcı Zekeriya Öz ile
ilgili söyledikleriydi.
Zekeriya Öz’le 2012 yılının Kasım ayında tanışmış. Öz arayıp
kendisini ziyaret etmek istediğini söylemiş.
Geldiğinde, o akşam yemek yediğimiz salonun yanında tavla
oynamışlar. Ali Ağaoğlu 4-0 öndeyken sonunda 5-4 kaybetmiş.
“Misafiri yenmek bize yakışmaz” diyor.
Sonra yine kendi isteği ile bir kere daha gelmiş. Yine tavla
oynamışlar.
Son görüşmeleri ise Ali Ağaoğlu’nun babasının cenazesinde
olmuş.
Ağaoğlu’na “Bir savcı niye ısrarla sizi ziyaret etmek, gelip
tanışmak ister” diye sordum.
“O istedi. Ben de devletin koskoca savcısına gelme diyemezdim”
demiş.
Tabii konu Dubai ziyaretine geldi.
“Oradaki harcamaları biz karşıladık” dedi.
Daha doğrusu Ağaoğlu Şirketler Grubu’nun Dubai Temsilcisi Halil
İbrahim Demirhan ayarlamış bütün daveti.
“Şeyhlerle özel arkadaşlığı olan bir arkadaşımızdır” diyerek
ayrıntılarını anlattı.
LİMUZİNLE KARŞILATTIK EN BÜYÜK SÜİTİ VERDİK
Zekeriya Öz’le daha önceden tanışıyorlarmış.
Dubai’ye davet etmiş. Geldiğinde limuzinle karşılatmış. Otelde onun
beklediğinden de daha büyük ve lüks bir süit açmışlar.
Ama Demirhan’ın kendisiyle ilgilenmediğinden şikâyet etmiş. “Beni
orada ortada bıraktın” demiş.
Ağaoğlu’na tekrar “Bir savcının davet edilmesi normal mi” diye
sordum.
“Babam bana, ‘Hep kazandığını paylaşmayı bil’ diye öğretti.
Dostlarımızı davet ediyoruz. Onlardan para mı alacağız. Sahibi
olduğum otellerin odalarının yüzde 20’si eşe dosta ayırıyoruz.
Bence bunda kötü bir şey yok” dedi.
İyi de o zaman niye çıkıp “Parasını biz ödedik” diye bir açıklama
yaptı?
“Bize kimse baskı yapmadı. O, parayı kendisinin ödediğini
söyleyince, mecbur kaldık” dedi.
SORGUDA DİREKT BAŞBAKAN’A GİTMEK İSTİYORLARDI
Bu arada Zekeriya Öz, Dubai’yi arayıp kendisine fatura verilmesini
istemiş.
Hatta oradan birini bulup fatura almayı denemiş.
Ağaoğlu “O adamı bulup buraya getirttim. Benden para istedi.
Şantajvari şeyler söyledi. Kovdum buradan” dedi.
Sorgusu ile ilgili bazı bilgiler de verdi. Sorgu bir süre devam
etmiş, sonunda olayı Başbakan’a dayatmaya çalışmışlar. “Bütün
sorgunun amacı olayı oraya tırmandırmakmış” dedi.
Tabii bunlar kendisinden tek yanlı olarak dinlediğimiz
şeylerdi.
Zekeriya Öz tarafını bilmiyoruz.
Onun da bu kadar yakın ve iyi ilişkisi olan bir iş insanını göz
altına aldırması, aleyhine iddianame hazırlatmak istemesi, bu
davetlerden ve yakınlıktan hiç etkilenmediği anlamına da gelmez
mi?
YARIN BİR FOTOĞRAF YAYINLAYACAĞIM VE SONRA BİR DÖNEMİ
KONUŞACAĞIZ
Yine de bunları okuyunca gerilere döndüm.
İlhan Selçuk’un, Türkan Saylan’ın, Mustafa Balbay’ın, Tuncay
Özkan’ın gözaltına alındığı, yıllarca hapislerde yattığı, hâlâ da
yattığı yılları düşündüm.
Bütün bu olaylar o savcıların eliyle yürütülüyordu.
O günlerde, bugün kendisine dümdüz giden gazetelerin manşetlerinde,
o savcıların el altından sızdırdığı tapeler, iddialar çarşaf çarşaf
yayınlanıyordu.
Oysa bütün bunların işareti daha o gün gelmişti.
Nerede biliyor musunuz?
O günlerde bütün basının eline geçen bir fotoğrafta…
Öyle bir fotoğraftı ki, bugün nereye geleceğimiz, neleri
yaşayacağız hepsi orada açıkça görünüyordu.
Yarın Hürriyet’te o fotoğrafı köşeme koyacağım ve herkese
soracağım;
“Ulan hepiniz oradaydınız be...”
Sizler o gün “Darbecileri yargılıyoruz” diyerek suç ortaklığı
yapıyordunuz...
Bizler de “Darbeci” derler diye korkup sesimizi çıkaramadığımız
için suça yataklık ederek...
Hepimiz oradaydık ve hiçbirimiz oradaydık gibi yapmadık…
İnsanların hayatı kaydı. İntihar ettiler. Cezaevlerinde
kahırlarından kanser oldular. Aileleri sefil oldu.
Şimdi herkesin ağzı, canı yandı. Bas bas bağırıyor.
Yarbay Ali Tatar ise mezarında sessizce yatıyor.
Bir zamanlar onu intihara sürükleyenlerin savcılığını yapanlar şu
günlerde o kadar bas bas bağırıyor ki, onun attığı sessiz çığlığı
kimsenin duyması mümkün değil."