21 Nis 2008 09:04 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:03

"BEŞ ÇOCUK DAHA DOĞURABİLİRİM!.." KİM BU ANNE OLMAYA DOYMAYAN ÜNLÜ YAZAR?....

İkinci kez hamile olan ünlü yazar, anneliği ve hayata bakışını anlattı...


Bunca zaman göçebe yaşamışken, bu son iki yıl, yerleşik hayatınızın başlangıcı oldu diyebilir miyiz?

O da başka bir uçtu aslında. Neredeyse aynı evde bir seneden fazla kalmadan ya da bazen aynı şehirde bir seneden fazla durmadan yaşıyordum. Yerleşik hayat, bilhassa evlilikle gelen yerleşiklik acayip ürkütücü ve monoton geliyordu bana. Tabii çok değiştim. Yerleşik hayattan keyif almayı öğrendim. Bazen diyorum ki "Göçebeydim, çiftçi oldum." Ama doğrusunu isterseniz tamamen yerleşmeye niyetim yok. Belki eskisine göre daha düzenli ve yerleşik olabilirim şu anda. Ama ruhen hep göçebeyim. Yolculuklardan vazgeçemem ki...

Sözleri ve gücüyle çevresindeki kadınları etkileyen bir büyükanne ve hayatı kaldığı yerden başlatma gücüne sahip bir anneyle büyüdükten sonra, bebek sahibi olunca kadınlık hallerine vakıf olmadığınızı hissetmek size ne düşündürdü?

Beni iki kadın yetiştirdi. Batıl inançlarla dolu, sevecen bir anneanne ve azimli, feminist, dul bir anne. Her ikisinin de çok izi var hayatımda ve edebiyatımda. Hem geleneksel hem modern kadınlık kültürünü birebir yaşayarak, gözlemleyerek büyüdüm ve bundan çok şey öğrendim. Her kesimden kadın okurum var ve açıkçası onlardan gelen yorumları çok önemsiyorum. Öte yandan anne olunca yeni bir evre açıldı. Çok değiştim. Ama tabii şu da var: Kadınlık halleri diye tek bir şey yok aslında. İlla da çocuk yapmak değil kadınlık halleri. Genç kızlık hallerimiz, sırılsıklam âşık hallerimiz, çelişkilerimiz, depresyonlar ya da menopoz, hepsi bu kadınlık hallerinin içinde.

"Çocuk sahibi olunca beyinden bedene dönüşürüm, üretkenliğimi yitiririm" derken, bebekle 18 ay doldu. Bu 18 aya da, Cumhurbaşkanlığı yemeği, Tempo ve Zaman gazetesi yazarlığı, Siyah Süt kitabı, Menekşe ve Halil senaryosu sığdı. Şimdi kendinize haksızlık ettiğinizi düşünüyor musunuz?


Siz böyle sorunca, "Evet boş yere paniklemişim o dönem" diyorum. Ama depresyon hep öyle değil midir zaten? İçindeyken gözünde büyür. Sonradan bakınca "Hay Allah, boş yere perişan etmişim kendimi" dersin. Ama o dönem bir ara yazarlıktan ev kadınlığına geçiş yaptım gibi geldi bana. Ve en tuhafı bir yanım bundan hiç hoşlanmazken, bir yanım gayet memnundu. "Evde kalayım, kayısı reçeli yapayım, yazarlıktan daha sakin, belki de daha mutlu bir hayat olur, fena mı olur?" diyen bir yanım ortaya çıktı. O yanımla diğerlerini bütünlemekte zorluk çektim epey. O zaman isyan etti İçimden Sesler Korosu'ndan Sinik Entel Hanım.

Sizin kariyerinizdeki birçok kadın çocuk sahibi olmak isteyip olamıyor. Siz oldunuz. Birçok kadın da ikinci çocuğu isteyip onu göze alamıyor. Siz onu da göze aldınız. Bu ilkinde yaşanan sıkıntıların yarattığı bir özgürleşme, güven hali mi?

Tabii her hayat farklı seyrediyor. Tek bir formül yok, tek bir yol yok ki. Her kadında başka türlü akıyor öncelikler, tesadüfler. Ama açıkçası ben en zor aşamanın ilk bebeği göze almak olduğunu düşünüyorum. O aşamayı geçince, hele hele postnatal depresyonu yaşayıp dibe vurunca, bana bir başkalık, bir rahatlık geldi. "Vay, beş tane daha çocuk bile yapabilirim ardından. Ya da belki bir de evlatlık edinmek." O da çok güzel geliyor bana. Evlatlık edinen ve öz-üvey ayırımı yapmadan sevgilerini veren kadınlara ve erkeklere çok saygı duyuyorum.

Modern toplumlarda hamilelik, neredeyse bir hastalık olarak algılanmak üzere. Kad