"BENİMLE İLGİLENSİNLER DİYE SOĞUK TAŞLARDA YATTIM"!..İŞTE VAR MISIN YOK MUSUN'DA TANIDIĞIMIZ NURSEL'İN ACIKLI HAYATI!..
"Var mısın? Yok musun?"da tanınan Nursel Ergin 22 Eylül akşamı yine ekranda olacak. Programda Nursel´in büyüdüğü Kasımpaşa Çocuk Yuvası için bir bağış kampanyası düzenlenecek.
Nursel Ergin, Kasımpaşa Çocuk Yuvası gönüllülerinden Oya Kayacık`ın yetiştirdiği yüzlerce çocuktan biri. Bizim onunla tanışma hikayemiz ise şubat ayında Acun Ilıcalı'nın sunduğu "Var mısın? Yok musun?" yarışmasına katılmasıyla başladı ve devam ediyor.
Nursel kendisinin de büyüdüğü Kasımpaşa Çocuk Yuvası'nın inşaatı için gereken 2,5 milyon YTL'nin "Var mısın? Yok musun?"da yarıştığı gün toplanacağına inanıyor ve "Meblağ büyük ama insanların benim samimiyetime inandığını ve bana yardım edeceklerini biliyorum" diyor.
Ben de sabah bindiğim taksi şoförünün telefonda onunla konuştuğumu anladığı anda yüzünde beliren mutluluktan, fotoğraf çekimimiz sırasında ona sarılmak için sıraya giren yaşlı kadınlardan ve arkada oluşan trafiği umursamadan otomobiliyle yolun ortasında durup onun için dua ediyor olduğunu avaz avaz haykıran genç işadamından sonra Nursel'e hak veriyorum. Biz millet olarak bu kızı gerçekten çok seviyoruz.
Röportajı Oya Kayacık ve Kasımpaşa'daki kardeşlerin için kabul etmişsiniz...
Benim çocukluğuma dair tüm anılarımda Oya anne var. Anne ve babam beni yuvaya bıraktıklarında o kadar küçükmüşüm ki hiçbir şey hatırlamıyorum. Hatta ilkokula gidene kadar olayın farkında bile değildim. Bir sürü kardeşim vardı ve annem de Oya anneydi.
Ben hayatımda Oya anne kadar sabırlı, sevgi dolu ve anlayışlı bir insan tanımadım. O kadar çocuğa eşit sevgi verebilmek ve sınırsız bir sabırla onları büyütmek çok az insanın yapabileceği bir iş. Anne olduktan sonra onun ne kadar imkansız bir işi başardığını daha da iyi anladım diyebilirim.
Ayrıca Oya anne çok iyi bir aileden geliyor ve çok iyi eğitim almış bir kadın. Gönüllü olarak yuvalarda çalışmaya başladıktan sonra öyle bir noktaya gelmiş ki kendi evinde uyuyamaz, yemek yiyemez olmuş. Utanmış yani yaşam koşulları arasındaki farktan. Dediğim gibi, ben annemi Oya anne bilerek büyüdüm ve gerçeklerle ilkokula kadar da yüzleşmedim.
"Garip gelebilir ama yuvada büyüdüğüm için kendimi şanslı hissediyorum"
İlkokula gidince ne oldu?
Çocuklar bize masummuş gibi gelir. Ama ben okula başladığımda yuvadan geldiğimi, anne-babamın olmadığını, yani sınıftaki diğer çocuklardan farklı olduğumu ve asla onlar gibi olamayacağımı yine sınıf arkadaşlarımdan öğrendim. Bir anda her şey yüzüme vuruldu. Çocukların o yaşta ne kadar acımasız olabildiklerine inanamazsın. Anne-babaları tembihliyordu herhalde, "Aman yavrum o çocuk yuvadan, oynama onunla, bitli mitlidir" diye.
Yuvaya dair unutulmaz bir anınız var mı?
Var tabii, olmaz olur mu? Ayrıca ben yuvada büyüdüğüm için kendimi şanslı hissediyorum. Şimdi bu garip bir cümle gibi gelebilir ama ben bu yuvada büyümeseydim belki de şimdi olduğum kadar güçlü, sorumluluk sahibi, aklı başında ve ayakları yere sağlam basan biri olamazdım. Yuvada annem babam olmadan büyümek bana hayatta hep yalnız olduğumu çok erken yaşta öğretti, bu nedenle de hep kendime sahip çıktım.
Anılara gelince, dediğim gibi tüm çocukluğum Oya anne üzerine kurulu, onunla ilgili bir sürü güzel hatıram var. Mesela bir gün bir çocuk hastalandı ve Oya anne doğal olarak onunla hepimizden fazla ilgilendi. Bunu o kadar kıskandım ki üzerimdekileri çıkartıp soğuk taşlara yattım bir saat. Dişlerim takırdayana kadar da bekledim. Ateşim çıksın da Oya anne bir tek benimle ilgilensin diye.