"BENİM NESLİM KADINI,KÖHNE SİNEMA PERDELERİNDE BEHÇET NACAR'IN YATAĞINDA GÖRÜP TANIDI"!..CAN DÜNDAR KADINLARI ANLATTI!..
"İhaneti de onlardan öğrendim, sadakati de! İhaneti öğreteni terk ettim. Sadakati öğretene ibadet ettim"...Ayşe Arman sordu,Milliyet yazarı Can Dündar kadınları anlattı...
O herhangi biri değil, Can Dündar. Bu sorulara çok güzel cevap verir diye düşünüyordum, tahminimden güzel konuştu.
Hem sofistike bir yanı var, hem de son derece doğal ve samimi. Kasmıyor, zorlamıyor, gibi olmaya çalışmıyor. Neyse o. Bir kere daha anlıyorum ki, kimse durduk yerde Can Dündar olmuyor. İnsanın birtakım özelliklere sahip olması gerekiyor. Onlar da, bir erkekte var ya da yok. Yani sonradan edinilemiyor. İyi ve beğenilen bir yazar olduğu kesin, bence iyi bir eş, iyi bir sevgili ve iyi bir baba da. Buyurun siz karar verin...
İlk aşkınız sizin için hálá önem taşıyor mu? Ne açıdan?
- İlk aşkım, karşı bloğun penceresinde geceleri gördüğüm bir siluetti. Akşamdan kaloriferin üzerine tüner, benim pencereme doğru bakardı, ya da ben öyle sanırdım. Aslında belli belirsiz bir gölgeden ibaretti. Bazen "birlikte" sabahlardık o halde. Yüzünü hiç görmemiştim. Ama o yaşta bir kadında neyi hayal ettiysem ona giydirmiştim. Beni en iyi anlayandı o; benim en iyi anladığım... Zamanla o kadar benim oldu ki, onsuz yapamayacağımı hissettim. Bir akşam kaybolsa yıkılıyordum.
Ne kadar sürdü?
- Tanışana kadar... Hiçbir zaman hayalle hakikat örtüşmez ya; öyle oldu. Meğer bir serapmış gördüğüm... Diktiğim hayali elbise, tanıştığım kızın üzerine uymadı. Dikişler patladı. Üstüne üstlük penceredeki hayalden de oldum. Ta o zamandan biliyorum, aşkın, maşuktan bağımsız, aşığa ait bir şey olduğunu...
İlk aşkın, sonraki ilişkileri belirleyici bir özelliği var mı?
- Herhalde... İlk seyahat gibidir; mukayeseler onun üzerinden yapılır hep. İlk gidişte kaybolmamak için yola serptiğin pirinç tanelerini takip edersin sonraki yolculuklarda da... Şanslıysan, kaybolmadan yolu öğrenmene yardımcı olur. En çok nereleri sevdiğini keşfedersin. Çıkmaz sokakları daha iyi sezersin. Ne kadar ileri gidebileceğini, ne kadar süreceğini tahmin edersin.
Kadınlarla kolay ilişki kurabilir misiniz? Yoksa zor mudur?
- Her erkeğin bir zor dönemi olduğuna inanıyorum. Çünkü kadının erkeğe nikahsız haram olduğu inancıyla kültürlendik biz. Asırlarca birbirimizden ayrı kaldık. Dinimiz, töremiz, geleneğimiz, ebeveynimiz, çay bahçelerimiz, okul bahçelerimiz, kolluk kuvvetlerimiz, öğretmenlerimiz aşka tahammülsüzdü. Benim neslim kadını, köhne sinema perdelerinde Behçet Nacar'ın yatağında görüp tanıdı. O hengamede ne kadar görüp nasıl tanıyabildiyse artık... Bu kaskatı kaçgöçün birkaç kuşakta çözülmesi zor. Bu ülkede hálá otobüste kadınlarla erkeklerin yan yana gelmesi ürkütücü bulunuyor. "Bayan yanı koltuk" diye bir tarif var.
Siz de o kuşaktansınız, ama ilişkide zorlanmıyorsunuz...
- Benim şansım şu: Ben o "bayan yanı koltuk"larda büyüdüm. Çocukluğum hep kadınlar arasında geçti. Halalar, teyzeler, teyze kızları... Erkenden ve bilmeden yazıldığım faydalı bir kurs gibi. O yüzden kadın, tanıdıktır bana.
Peki kadınları anlayabilir misiniz? Yoksa onları çözmek, sizin için havuz problemi çözmekten zor mudur?
- "Baktı mı şıppadanak kadının ruhunu okuyan"lardan değilim. Keşke olabilseydim. Ama kadınlarla iyi anlaşıyorum. Ve sanılanın aksine, asıl kadınlar için erkekleri anlamanın zor olduğunu düşünüyorum. Çünkü kadın ne istediğini bilir ve ona kilitlenir. Erkeğin canının ne zaman müşfik bir anne, ne zaman vam