05 Tem 2011 09:58
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:32
''BENİM KOCAM VİCDANSIZ MI?'' AYŞE ÖZYILMAZEL NELER YAZDI?
Ali Taran ile evliliği olay olan Ayşe Özyılazel içini bugün Günaydın'daki köşesine döktü.
Bana müsaade...
Nefis bir hava... Rüzgar esip geçiyor kollarımdan... Tam karşımda duran zeytin ağacı öyle güzel ki...
En çok zeytin ağacını severim ben... Şöyle heybetli bir çınar ağacının altında oturmak hiç kısmet olmadı bana...
Yaşadığım son bir ayı düşünüyorum; bana verilen armağanı...
Kendimi bildim bileli, onlar bir şeyler söylediler bana...
Benden gayrı, benim dışımda.
Benden olmayan; onların içinde, en karanlıklarında...
Kustular bana.
Üzerime akıttılar zehirlerini.
Herkesin derdi kendine...
Herkesin sıkıntısı, üzüntüsü kendi ekseninde... "Afrikalı çocuklar da var evladım" lafı teselli olmaz ki yüreğe...
BENİ SEVSİNLER İSTEDİM
Mutluluk nedir bilmedim ben...
Kısmetimmiş bu ezelden...
Yok yok "Acılı adana kıvamına çekeyim de burkayım bileklerini" değil bu sözlerim.
Elimde tek kalan şeyim; dürüstlük, ne edeyim.
Birilerini sevdim, inandım...
Beni sevsinler, çok sevsinler istedim. Dünyasının merkezi olmak istedim. Çocukluk travması deyin, ne derseniz deyin. Zaten tutamıyorum ben o demeleri...
Bizim babamız pek evde olmazdı...
40 gün turnelere gider, dönmezdi.
Atletine sarılıp koklaya koklaya uyurdum. Ağlar dururdum, "Babamı bana verin" diye...
Şimdi nereden aklıma geldiyse...
İyi bir öğrenciydim. Sınıfta en öne oturur, dersi dinlerdim. Çok da arkadaşım yoktu. Toplasan çıkartsan iki, bilemedin üç...
Annemle, babam birbirini çok severdi, ortak noktaları pek yoktu ama sofralarımız güzeldi.
Evlilik güçtü, her şeyi taşımak kadına düşerdi. Üniversiteye gittim. İletişim bölümüne... Okulumu üçüncülükle bitirdim. "Babası yaptı" dediler.
Babamın kendine merhemi varmış gibisine...
İki sene iş bulamadım, ne hikmetse... Şımarık saydılar, "Sosyetik" dediler bana! Sosyete dedikleri kimse?
SAVAŞMAKTAN YORULDUM
İşte o sosyetik, çekti kapıyı çıktı baba evinden. İş buldu, çalıştı. O da gitti, babasına yapıştı. Oysa bana o zor günlerimde kimse "Bir şeye ihtiyacın var mı?" diye sormadı.
Hastalandım, parasızlıktan ilaç alamadım. Yayın yönetmenine sırnaşmadığım, mini etek giymediğim için bir sene maaşıma zam alamadım. Komşumun camdan sepetle sallandırdığı böreklerin tadını asla unutmadım.
Çok çalıştım, çok yalnız kaldım.
Bir adamı sevdim, orospu ilan edildim. Üzerimden kavga etti koca koca adamlar. İşte medyanın kötülüğüyle ilk kez o zaman tanıştım. "Neden ben?" sorusu dört bir yanımı sardı. Bir Allah’ın kulu çıkıp da halimi hatrımı sormadı.
Ben yine çırak çıktım.
Sonra bir daha, sonra bir daha...
Çocukluk aşkımdı müzik. Gün geldi içimden şarkılar çıktı. Yazdım, sildim, tekrar yazdım, sabahlara kadar çalıştım. Nasıl da mutlu oldum.
Onlar görmek istemedi.
Kazandığım her kuruşu müziğe yatırdım. Müzik saftır, temizdir, kalptendir sandım, öyle salağım ki; yine yanıldım.
Defalarca gitmek istedim buralardan.
Bir kere teşebbüs ettim. İzin vermediler. Hesap kapanma sırası gelmeyince, vermezler. Çok pişman oldum.
Kederlerden şişman oldum.
Hiç kutlamadım. Ne başarıları, ne aşkları, ne sevinçleri, ne güzel dönemeçleri...
Hep telaş-kaygı miksiydi içimdekiler.
Sahteliklerden bıktım. ’Ya sonra?’lardan bıktım.
Savaşmaktan yoruldum.
Kavuşamamaktan tükendim.
BÖYLE BİRİNİ GÖRMEDİM
Oysa ben küçükken insanları severdim. Kötü söz etmezdim.
Zalimleri listelemezdim.
Ama ettiler... Beni, benden ettiler.
Sevdiğim her şeyi pisletmek istediler. "Onun var da, benim niye yok?" dediler. Neyim varsa... "O kim ki?" dediler. Onlar kimse...
Aile istedim, babamı istedim, annemi istedim... Sevilmek istedim, sarılmak istedim, korunmak istedim... Çok gördüler.
Ben ne Ayşe’ymişim...
Bir gün ’o’ çıktı karşıma. Bembeyazlığıyla.
Geçmiş ayrı yollardan, getirmişler karşıma. "Al" demişler "Armağan sana". Öyle bir 20 gün yaşattı ki bana, ben böylesini görmedim. Öyle güzel bir insan tanıştırdı ki bana, ben böyle adam görmedim.
Öyle bir kalp tanıştırdı ki bana, ben böyle kalp bilmedim.
Hemen evlenmek istedik, hiç ayrılmamak istedik. 20 gün az geldi onlara... Koskoca yirmi gün az mı?
Yaş farkı dolandı dillerine, yaş haddinden aşk yasak mı?
Yuva dağıtan kadın oldum.
Bize sordular mı?
Biz vicdansız mıyız?
Biz Allahsız mıyız?
Hesap sordular aşkımıza. Hesap sordular mutluluğumuzdan. ’Şarap içen türbanlı kadın’ hayalini kuran şuursuz, cümleler kurmaya kalktı hakkımızda.
Tarihin sözüm ona şanlı adamı; tarihsel zalim yazılar pırtlattı.
Biri aşkıma hakkını helal etmemeye kalktı. Aşkımın annesi mi, babası mı? Helal etmek ona mı kaldı?
BENİM KOCAM VİCDANSIZ MI?
Dost bildiklerim; en mutlu anıma koşa koşa gelip yine koşa koşa bel altından vuran yazılar yazdı. İçi sızlamadan, doğacak çocuğunu hesaba katmadan.
Baba olunca anlar mı?
Benim sevgilim kafeslenecek adam mı?
Benim kocam vicdansız, şerefsiz, beş para etmez, teneşirlerin paklayacağı adam mı?
Siz bizim neler yaşadığımızı, ne yollardan geçtiğimizi, neler çektiğimizi sordunuz mu?
Siz bizim sevgiye ne kadar susadığımızı bildiniz mi?
Arkadaş dediklerim, dost sandıklarım bu muydu?
Mutluluğu paylaşmak bu kadar zor mu? "Aman" dediler "Gizleme, anlat gerçekleri, anlarlar." "Aman" dediler "Sınır çizme, sırtını dönme, kızarlar."
Korktum, "Peki" dedim her söylenene.
Gelsinler, görsünler, görünce bizi doğrusunu anlarlar dedim ama nerede?
Hâlâ saf mıyım, neyim.
PİRANALAR GİBİSİNİZ...
Dünyalar güzeli kocama bakarken süzülüyor yaşlar gözümden.
Hadi ben hep vurulmuşum da ona kıyabilir miyim hiç?
Ağız tadıyla mutlu olmak yok mu kaderimde?
Piranalar gibisiniz be.
Vampirsiniz.
Olmayın be!
Size de yazık! Oturdunuz klavyenin başına yazdınız, çizdiniz. Hiç mi insanlıktan nasiplenmediniz?
Hiç mi haksızlık yapılmadı size?
Hiç mi yargısız infazlardan dayak yemediniz?
Hiç mi kendinize dönüp bakmanın şifasını bilmediniz? Şimdi ben bu satırları yazıyorum ya, haberleri olsa kızarlar bana... "Güçlü görün, gülümse, en güzel elbiselerini giy" derler bana...
Kusura bakmayın ben o kız değilim.
Ben sahtelerden ve sahnelerden çoktan indim.
ÜZÜNTÜDEN ÖLEBİLİRİM
Evet bu sabah perişanım, evet bu sabah üzüntümden ölebilirim. "Bana kanser ol da geber inşallah" diyebilen insanların adına üzüntümden ölebilirim.
Arkadaş dediklerimin oramı buramı çekiştirip suyumu sıkmasının üzüntüsünden ölebilirim.
Hayatta kocamdan ve üç beş canımdan başka kimsem yok.
Kararlar arifesindeyim. Ben bu dünyada yaşarken her gün ölecek miyim? Gitmeli miyim?
Sevgilimin, kocamın, aşkımın nefesinden başka nefes istemiyorum artık. Onunkinden başka söz duymak istemiyorum artık.
Köşeler, sahneler, alkışlar, şöhret hiçbiri umrumda değil.
Ben sadece Ali’mle yalnız kalmak istiyorum artık.
Beni rahat bırakın.
Bizi bizle bırakın.
Hesaplar öbür dünyada kapanır, Allah’a emanet olun. Onun her şeyi bilmesi tek tesellimizdir zaten.
Ayşe Özyılmazel/Sabah
Nefis bir hava... Rüzgar esip geçiyor kollarımdan... Tam karşımda duran zeytin ağacı öyle güzel ki...
En çok zeytin ağacını severim ben... Şöyle heybetli bir çınar ağacının altında oturmak hiç kısmet olmadı bana...
Yaşadığım son bir ayı düşünüyorum; bana verilen armağanı...
Kendimi bildim bileli, onlar bir şeyler söylediler bana...
Benden gayrı, benim dışımda.
Benden olmayan; onların içinde, en karanlıklarında...
Kustular bana.
Üzerime akıttılar zehirlerini.
Herkesin derdi kendine...
Herkesin sıkıntısı, üzüntüsü kendi ekseninde... "Afrikalı çocuklar da var evladım" lafı teselli olmaz ki yüreğe...
BENİ SEVSİNLER İSTEDİM
Mutluluk nedir bilmedim ben...
Kısmetimmiş bu ezelden...
Yok yok "Acılı adana kıvamına çekeyim de burkayım bileklerini" değil bu sözlerim.
Elimde tek kalan şeyim; dürüstlük, ne edeyim.
Birilerini sevdim, inandım...
Beni sevsinler, çok sevsinler istedim. Dünyasının merkezi olmak istedim. Çocukluk travması deyin, ne derseniz deyin. Zaten tutamıyorum ben o demeleri...
Bizim babamız pek evde olmazdı...
40 gün turnelere gider, dönmezdi.
Atletine sarılıp koklaya koklaya uyurdum. Ağlar dururdum, "Babamı bana verin" diye...
Şimdi nereden aklıma geldiyse...
İyi bir öğrenciydim. Sınıfta en öne oturur, dersi dinlerdim. Çok da arkadaşım yoktu. Toplasan çıkartsan iki, bilemedin üç...
Annemle, babam birbirini çok severdi, ortak noktaları pek yoktu ama sofralarımız güzeldi.
Evlilik güçtü, her şeyi taşımak kadına düşerdi. Üniversiteye gittim. İletişim bölümüne... Okulumu üçüncülükle bitirdim. "Babası yaptı" dediler.
Babamın kendine merhemi varmış gibisine...
İki sene iş bulamadım, ne hikmetse... Şımarık saydılar, "Sosyetik" dediler bana! Sosyete dedikleri kimse?
SAVAŞMAKTAN YORULDUM
İşte o sosyetik, çekti kapıyı çıktı baba evinden. İş buldu, çalıştı. O da gitti, babasına yapıştı. Oysa bana o zor günlerimde kimse "Bir şeye ihtiyacın var mı?" diye sormadı.
Hastalandım, parasızlıktan ilaç alamadım. Yayın yönetmenine sırnaşmadığım, mini etek giymediğim için bir sene maaşıma zam alamadım. Komşumun camdan sepetle sallandırdığı böreklerin tadını asla unutmadım.
Çok çalıştım, çok yalnız kaldım.
Bir adamı sevdim, orospu ilan edildim. Üzerimden kavga etti koca koca adamlar. İşte medyanın kötülüğüyle ilk kez o zaman tanıştım. "Neden ben?" sorusu dört bir yanımı sardı. Bir Allah’ın kulu çıkıp da halimi hatrımı sormadı.
Ben yine çırak çıktım.
Sonra bir daha, sonra bir daha...
Çocukluk aşkımdı müzik. Gün geldi içimden şarkılar çıktı. Yazdım, sildim, tekrar yazdım, sabahlara kadar çalıştım. Nasıl da mutlu oldum.
Onlar görmek istemedi.
Kazandığım her kuruşu müziğe yatırdım. Müzik saftır, temizdir, kalptendir sandım, öyle salağım ki; yine yanıldım.
Defalarca gitmek istedim buralardan.
Bir kere teşebbüs ettim. İzin vermediler. Hesap kapanma sırası gelmeyince, vermezler. Çok pişman oldum.
Kederlerden şişman oldum.
Hiç kutlamadım. Ne başarıları, ne aşkları, ne sevinçleri, ne güzel dönemeçleri...
Hep telaş-kaygı miksiydi içimdekiler.
Sahteliklerden bıktım. ’Ya sonra?’lardan bıktım.
Savaşmaktan yoruldum.
Kavuşamamaktan tükendim.
BÖYLE BİRİNİ GÖRMEDİM
Oysa ben küçükken insanları severdim. Kötü söz etmezdim.
Zalimleri listelemezdim.
Ama ettiler... Beni, benden ettiler.
Sevdiğim her şeyi pisletmek istediler. "Onun var da, benim niye yok?" dediler. Neyim varsa... "O kim ki?" dediler. Onlar kimse...
Aile istedim, babamı istedim, annemi istedim... Sevilmek istedim, sarılmak istedim, korunmak istedim... Çok gördüler.
Ben ne Ayşe’ymişim...
Bir gün ’o’ çıktı karşıma. Bembeyazlığıyla.
Geçmiş ayrı yollardan, getirmişler karşıma. "Al" demişler "Armağan sana". Öyle bir 20 gün yaşattı ki bana, ben böylesini görmedim. Öyle güzel bir insan tanıştırdı ki bana, ben böyle adam görmedim.
Öyle bir kalp tanıştırdı ki bana, ben böyle kalp bilmedim.
Hemen evlenmek istedik, hiç ayrılmamak istedik. 20 gün az geldi onlara... Koskoca yirmi gün az mı?
Yaş farkı dolandı dillerine, yaş haddinden aşk yasak mı?
Yuva dağıtan kadın oldum.
Bize sordular mı?
Biz vicdansız mıyız?
Biz Allahsız mıyız?
Hesap sordular aşkımıza. Hesap sordular mutluluğumuzdan. ’Şarap içen türbanlı kadın’ hayalini kuran şuursuz, cümleler kurmaya kalktı hakkımızda.
Tarihin sözüm ona şanlı adamı; tarihsel zalim yazılar pırtlattı.
Biri aşkıma hakkını helal etmemeye kalktı. Aşkımın annesi mi, babası mı? Helal etmek ona mı kaldı?
BENİM KOCAM VİCDANSIZ MI?
Dost bildiklerim; en mutlu anıma koşa koşa gelip yine koşa koşa bel altından vuran yazılar yazdı. İçi sızlamadan, doğacak çocuğunu hesaba katmadan.
Baba olunca anlar mı?
Benim sevgilim kafeslenecek adam mı?
Benim kocam vicdansız, şerefsiz, beş para etmez, teneşirlerin paklayacağı adam mı?
Siz bizim neler yaşadığımızı, ne yollardan geçtiğimizi, neler çektiğimizi sordunuz mu?
Siz bizim sevgiye ne kadar susadığımızı bildiniz mi?
Arkadaş dediklerim, dost sandıklarım bu muydu?
Mutluluğu paylaşmak bu kadar zor mu? "Aman" dediler "Gizleme, anlat gerçekleri, anlarlar." "Aman" dediler "Sınır çizme, sırtını dönme, kızarlar."
Korktum, "Peki" dedim her söylenene.
Gelsinler, görsünler, görünce bizi doğrusunu anlarlar dedim ama nerede?
Hâlâ saf mıyım, neyim.
PİRANALAR GİBİSİNİZ...
Dünyalar güzeli kocama bakarken süzülüyor yaşlar gözümden.
Hadi ben hep vurulmuşum da ona kıyabilir miyim hiç?
Ağız tadıyla mutlu olmak yok mu kaderimde?
Piranalar gibisiniz be.
Vampirsiniz.
Olmayın be!
Size de yazık! Oturdunuz klavyenin başına yazdınız, çizdiniz. Hiç mi insanlıktan nasiplenmediniz?
Hiç mi haksızlık yapılmadı size?
Hiç mi yargısız infazlardan dayak yemediniz?
Hiç mi kendinize dönüp bakmanın şifasını bilmediniz? Şimdi ben bu satırları yazıyorum ya, haberleri olsa kızarlar bana... "Güçlü görün, gülümse, en güzel elbiselerini giy" derler bana...
Kusura bakmayın ben o kız değilim.
Ben sahtelerden ve sahnelerden çoktan indim.
ÜZÜNTÜDEN ÖLEBİLİRİM
Evet bu sabah perişanım, evet bu sabah üzüntümden ölebilirim. "Bana kanser ol da geber inşallah" diyebilen insanların adına üzüntümden ölebilirim.
Arkadaş dediklerimin oramı buramı çekiştirip suyumu sıkmasının üzüntüsünden ölebilirim.
Hayatta kocamdan ve üç beş canımdan başka kimsem yok.
Kararlar arifesindeyim. Ben bu dünyada yaşarken her gün ölecek miyim? Gitmeli miyim?
Sevgilimin, kocamın, aşkımın nefesinden başka nefes istemiyorum artık. Onunkinden başka söz duymak istemiyorum artık.
Köşeler, sahneler, alkışlar, şöhret hiçbiri umrumda değil.
Ben sadece Ali’mle yalnız kalmak istiyorum artık.
Beni rahat bırakın.
Bizi bizle bırakın.
Hesaplar öbür dünyada kapanır, Allah’a emanet olun. Onun her şeyi bilmesi tek tesellimizdir zaten.
Ayşe Özyılmazel/Sabah