25 Mar 2008 08:43
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:01
"BENİ Mİ YAZSAM BİZİ Mİ?..... HANGİSİNİ SORGULADILAR?.... HANGİSİ ŞÜPHELİYDİ?.... BİLEMİYORUM!.... " İLHAN SELÇUK GÖZALTINDAN SONRAKİ İLK YAZISINDA KİMİ YAZDI?...
Ergenekon soruşturması kapsamında 45 saat gözaltında tutulan İlhan Selçuk'un köşesindeki ilk yazısı...
Biz mi, Ben mi?..
Tümceyi sanırım Marquez' in bir romanında okumuştum...
Nasıldı?..
"Huanito o gün öğleden sonra yaşayacağı olayı, yıllar sonra idam mangasının karşısında kurşuna dizilirken anımsayacaktı ... "
Kim bilir, belki böyle bir tümce yoktur da ben uydurmuşumdur veya değiştirmişimdir; bilemiyorum...
Ama hayat uzayınca ve zamanlarla anılar iç içe geçerek karışmaya başlayınca, düşünmenin dayanılmaz çekimi de yoğunlaşıyor...
Bu nedenle Emniyet'te, bir ara, nezarethaneye indirilince, Ziverbey Köşkü'nde kaldığım hücreyi anımsadım; 70'li yıllarda, güncelin dağdağasını sineye çekerken, 21'inci yüzyıl Türkiyesi'nde böylesine ilginç bir olayı yaşayacağımı düşünebilir miydim?..
Aşağı yukarı bir yılı aşkın bir süreden beri tatil yapmadım, bu kez İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terör Şubesi'ne misafir edilip de olayın sonunda salıverilince arkadaşlara dedim ki:
- Hiç olmazsa birkaç gün dinlenceye çıkayım...
- Peki... dediler.
Ama, sonra düşündüm ki okurlar başımdan geçeni merak ederler, sıcağı sıcağına anlatayım, eğlenceli de olabilir...
Ve aklıma bir soru geldi:
- Peki, kendimden nasıl söz açacaktım?..
Bu konuda şu yaşıma dek bir karar verebilmiş değilim. Kimi yazar kendinden bahsederken 'ben' der, kimi yazar 'biz' diye yazar...
Hangisi yakışık alır?..
"Biz, gittik, gördük" diye yazanlar, alçakgönüllülük yaptıklarını sanırlar; çünkü 'ben ve benlik' geride kalır...
Oysa krallar, sultanlar, padişahlar, imparatorlar da "Biz" diye konuşurlar...
Çünkü "Biz" derken bir kral ya da şah, yalnız kendisini değil, devleti ve tebaasını da vurgulamış olur...
'Ben' demek ise biraz da 'ben' i önemseyip öne çıkardığından, kendine önem vermek olmaz mı?..
Ben bugüne dek kimi zaman 'ben' kimi zaman 'biz' diye yazarak durumu idare ettim.
Peki, bu kez kısa süren bir Emniyet-Savcılık macerasını anlatırken hangisini kullanacaktım?..
Polisler benim evimi mi aramışlardı?..
Bizim evimizi mi?..
Emniyet'e ben mi götürülmüştüm?..
Biz mi?..
Benim ifadem mi alınmıştı?..
Bizim ifademiz mi?..
Savcılıkta ben mi sorguya çekilmiştim?..
Biz mi sorguya çekilmiştik?..
İfade ve sorgu tutanaklarındaki sıfatıyla ben mi " şüpheli " idim?..
Biz mi " şüpheli " idik?..
Sonra düşündüm:
Çok şükür ben ben değildim..
Biz bizdik...
Ancak biz, biz olabilirsek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk' ün aydınlanmış ve bağımsız Türkiyesi'nde yaşayabiliriz...
Dün - bugün - yarın üçlemesindeki zamanlama, kimi zaman geçmişle geleceği birleştiren bilincin ışığında aydınlanır; kimi zaman körbilincin karanlığında yitikleşir...
Aydınlığın tarihsel zamanlamasında benliğini ışıtan bizleriz biz...
Evet, yarın öbür gün, bendeki bizden biraz söz açacağım...
Eğer izin verirseniz bizdeki beni de bir yazar olarak gözetmek istiyorum..."
İlhan Selçuk / Cumhuriyethtt
Tümceyi sanırım Marquez' in bir romanında okumuştum...
Nasıldı?..
"Huanito o gün öğleden sonra yaşayacağı olayı, yıllar sonra idam mangasının karşısında kurşuna dizilirken anımsayacaktı ... "
Kim bilir, belki böyle bir tümce yoktur da ben uydurmuşumdur veya değiştirmişimdir; bilemiyorum...
Ama hayat uzayınca ve zamanlarla anılar iç içe geçerek karışmaya başlayınca, düşünmenin dayanılmaz çekimi de yoğunlaşıyor...
Bu nedenle Emniyet'te, bir ara, nezarethaneye indirilince, Ziverbey Köşkü'nde kaldığım hücreyi anımsadım; 70'li yıllarda, güncelin dağdağasını sineye çekerken, 21'inci yüzyıl Türkiyesi'nde böylesine ilginç bir olayı yaşayacağımı düşünebilir miydim?..
*
Aşağı yukarı bir yılı aşkın bir süreden beri tatil yapmadım, bu kez İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terör Şubesi'ne misafir edilip de olayın sonunda salıverilince arkadaşlara dedim ki:
- Hiç olmazsa birkaç gün dinlenceye çıkayım...
- Peki... dediler.
Ama, sonra düşündüm ki okurlar başımdan geçeni merak ederler, sıcağı sıcağına anlatayım, eğlenceli de olabilir...
Ve aklıma bir soru geldi:
- Peki, kendimden nasıl söz açacaktım?..
Bu konuda şu yaşıma dek bir karar verebilmiş değilim. Kimi yazar kendinden bahsederken 'ben' der, kimi yazar 'biz' diye yazar...
Hangisi yakışık alır?..
*
"Biz, gittik, gördük" diye yazanlar, alçakgönüllülük yaptıklarını sanırlar; çünkü 'ben ve benlik' geride kalır...
Oysa krallar, sultanlar, padişahlar, imparatorlar da "Biz" diye konuşurlar...
Çünkü "Biz" derken bir kral ya da şah, yalnız kendisini değil, devleti ve tebaasını da vurgulamış olur...
'Ben' demek ise biraz da 'ben' i önemseyip öne çıkardığından, kendine önem vermek olmaz mı?..
Ben bugüne dek kimi zaman 'ben' kimi zaman 'biz' diye yazarak durumu idare ettim.
Peki, bu kez kısa süren bir Emniyet-Savcılık macerasını anlatırken hangisini kullanacaktım?..
*
Polisler benim evimi mi aramışlardı?..
Bizim evimizi mi?..
Emniyet'e ben mi götürülmüştüm?..
Biz mi?..
Benim ifadem mi alınmıştı?..
Bizim ifademiz mi?..
Savcılıkta ben mi sorguya çekilmiştim?..
Biz mi sorguya çekilmiştik?..
İfade ve sorgu tutanaklarındaki sıfatıyla ben mi " şüpheli " idim?..
Biz mi " şüpheli " idik?..
Sonra düşündüm:
Çok şükür ben ben değildim..
Biz bizdik...
*
Ancak biz, biz olabilirsek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk' ün aydınlanmış ve bağımsız Türkiyesi'nde yaşayabiliriz...
Dün - bugün - yarın üçlemesindeki zamanlama, kimi zaman geçmişle geleceği birleştiren bilincin ışığında aydınlanır; kimi zaman körbilincin karanlığında yitikleşir...
Aydınlığın tarihsel zamanlamasında benliğini ışıtan bizleriz biz...
Evet, yarın öbür gün, bendeki bizden biraz söz açacağım...
Eğer izin verirseniz bizdeki beni de bir yazar olarak gözetmek istiyorum..."
İlhan Selçuk / Cumhuriyethtt