"BEN YILLARCA VATAN GAZETESİ'NDE ZENCİ OLARAK BULUNDUM"!..15 YILLIK GAZETECİ VATAN'DA NELER YAŞADI,NELER GÖRDÜ?..İŞTE ŞAŞIRTAN AÇIKLAMALAR!..
Kurulduğu günden bu yana çalıştığı Vatan Gazetesi'nden kısa bir süre önce ayrılan 15 yıllık tecrübeli muhabir,çalıştığı dönemde kurmaca haberlere nasıl gittiğini ve neler yaşadığını anlattı.
M. RIFAT YEĞEN'in yorum haberi
Bir kısım medyanın düzmeceden ibaret haberleri herkesin malumu. İnsanların ibadet etmesine bile tahammül edemeyen medya, ya yalan haber silahına sarılıyor ya mübalağa bombasına.
Malzemeyi vahşi doğasına uygun düşecek şekilde, tabiattan topluyor: Kimi zaman namaz kılan bir piknikçiye memleketi 'İran'a çeviren molla muamelesi muamelesi yapıyor, kimi zaman da uçağın yönünü kıbleye çeviren gizemli adamları manşete taşıyor. Avdan eli boş dönünce erkek muhabirine çarşaf giydirip 'İran usulü kayak' manşetini patlatıyor(!) Ne kıvırma bitiyor ne yalan...Geçtiğimiz günlerde muhabirim.com adlı internet sitesinde bir yazı kaleme alan 15 yıllık gazeteci Yüksel Göktürk, Vatan Gazetesi'nde çalıştığı dönemde kurmaca haberlere nasıl gittiğini ve neler yaşadığını yazdı.
Medyanın, çalışanların birçoğunun yalan haber yapmaya zorlandığını anlatan Göktürk, Vatan Gazetesi´nden atılmasını da bu tür tatsız olaylardan duyduğu rahatsızlığı yöneticilere aksettirmesine bağlıyor. Büyük bir çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede ibadetin haber değeri taşımadığını anlatan tecrübeli haberci, "Papa'nın namaz kılması bir haberdir ama bir Müslüman'ın kıldığı namazın haber değeri yoktur. Çünkü dinî vecibesini yerine getiriyor." diyor. Vatan Gazetesi´nde çalıştığı dönemde kendisinin de bu türlü bir düzmece haber yapmak için görevlendirildiğini söyleyen Göktürk, "Habere ne amaçla gittiğimi düşündükçe kendimden nefret ettim, insanlığımdan utandım." diyor.
Bazı gazetelerin satırlarını her daim `namaz haberleri´ süsler. Kimileri, bir yolcunun `Uçağın yönünü kıbleye çevirin; namaz kılacağım.´ dediği maskaralığına inandırmaya çalışır milleti, kimisi `Yolda zorunlu namaz molası´ verildiğine; bazısı çıkıp `Kız lisesinde namaz baskısı var´ yalanını hazırlar, bir diğeri gidip piknik yerlerinde avını bekleyen bir çakal edasıyla pusuya yatar. Ta ki karanlık bir piknikçi çıkıp namazını kılsın ve `bomba haber´in ışıltısı tüm gazeteyi sarsın! Sonra da zevkle döşensin gazetelerinin manşetine, fotoğraf altı haber: "İrtica piknikte!"
Bu türlü haber saplantısı olan gazeteler ve televizyonlar, çalışanlarını mütemadiyen gönderir namaz haberlerine. Onlar da istese de istemese de karanlık Türkiye´nin fotoğrafını çekmek zorundadır. Yazı işlerinin marifetli ellerine bırakılır gerisi. Sonrasında medya yine bekleneni yapar ve çarşaf çarşaf aydınlığa çıkarır karanlığa sürüklenen ülkemizi. Geçtiğimiz günlerde kuruluşundan itibaren Vatan Gazetesi´nde çalışan ancak kısa bir süre önce işinden ayrılan tecrübeli muhabir Yüksel Göktürk, tam da böyle bir haber deneyimini kaleme aldı bir internet sitesinde. Aktardığı vak´alar Türkiye´nin asıl olarak kimler tarafından gerildiğini ve ikiliğin nasıl çıkarılmaya çalışıldığını anlatması bakımından da manidar.
Göktürk´ün anlattığına göre bir gün bir Vatan okurundan istihbarat gelir. Okurun verdiği bilgiye göre İstanbul´un güzide mesire yerlerinden biri olan Emirgan Korusu´nda bir grup çarşaflı kadın namaz kılmakta