21 Şub 2012 10:37
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:21
BEN NURAY MERT'İN BASILMAYAN YAZISIYIM! O YAZI RADİKAL'DEN SES VERDİ!
Nuray Mert'in Milliyet'te basılmayan yazısı Radikal gazetesinde Cüneyt Özdemir'in köşesinden seslendi.Peki o yazıda ne vardı?
Nuray Mert’in gazetede basılmayan yazısı anlatıyor
Merhaba, Ben Nuray Mert’in gazetede basılmayan yazısıyım. En az iki defa evden gazeteye basılmak üzere gönderildim. Gelin görün ki gazete yayımlamadı. İşin tuhafı neden yayımlamadığına dair ne bana ne de Nuray Mert’e bir bilgi verilmedi. Nuray’ın yazısının altına ‘yazarımız yıllık iznini kullanacaktır’ notunu eklediklerinden bu yana gazeteden ses yok. ‘N’olucak benim bu halim?’ diyerekten akıbetimi öğrenmek için Nuray’ı aradım. O da artık benim basılmamdan pek umutlu değil. Ancak bir açıklama yapılacaksa bu açıklamayı yapan kişinin de kendisi olmaması gerektiğini düşünüyor. E, karşı taraf da susunca şimdilik durumlar ‘kuzuların sessizliği’ makamında seyrediyor. Bildiğiniz gibi Türkiye’de tatile çıkartılan yazarların ya da gazetecilerin işlerine pek zor geri döndüğü günlerden geçiyoruz. Giden gittiği ile kalıyor. Bir bakmışsınız kimi bir erkek dergisine genel yayın yönetmeni olmuş, kimi dizi işine giriyor, kimi yurtdışına kapağı atıyor. Nuray Mert ne yapar bilmiyorum. İşinin bundan sonra hiç de kolay olmayacağı kesin. Yıllar boyu bir kısım medya tasfiye tasfiye derken sanırım tam da bu günleri kastediyormuş da haberimiz yokmuş. Kabak benim başıma patladı bakın!
Hal böyleyken yine de bir kesim için Nuray Mert’in basılmayan yazısı olmak çok havalı. Herkes benim akıbetimi merak ediyor. En çok konuşulan olunca pek çok kapı da ardına kadar açılıyor. Nitekim biraz da bu hava sayesinde hükümetten üst düzey birkaç isimle görüştüm. Ortaya çıkan bu durumdan hükümetin de memnun olmadığını işte bu sayede öğrendim. Onlar da basın konusunda kantarın topuzunun kaçtığını düşünüp böyle bir ortam yaratılmasından rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Ancak kimi kime şikâyet edeceksiniz. Gel de çık işin içinden…
Farklı bir akademisyen
Nuray Mert’in gazetede basılmayan yazısı olduğum için söylemiyorum ama Nuray Mert bugüne kadar yazdıkları ile duruşunu ve kimliğini hiçbir zaman gizlemeyen tam aksi her zaman ortaya net şekilde koyan bir yazar. Belki benim başıma ne geldiyse bu yüzden geldi de diyebiliriz. Nuray aslında bir akademisyen. Ancak kendisini üniversitenin yüksek duvarlarının arkasına hapsedip işin teorisinde kaybolan sıradan bir akademisyen de değil. Yıllardır Türkiye ve Ortadoğu gerçekleri üzerine kafa yoruyor. Bunu sadece İstanbul’da oturduğu yerden de yapmıyor. Ortadoğu’nun pek çok yerini ziyaret ediyor, farklı isimlerle konuşuyor, görüşüyor. Sırf Ortadoğu’yu daha iyi anlamak için Nuray’ın yıllarca Arapça dersi aldığını biliyor muydunuz? Hatta yaz aylarında bazı Ortadoğu şehirlerinde uzun süre kaldığını. Mesela Lübnan’da Beyrut’un en büyük Ermeni kitapçısının bir numaralı müşterisinin Nuray Mert olduğunu. Sadece kitap alışverişi için bile Beyrut’a gittiğine şahit olan arkadaşları var. Türkiye’de de durum farklı değil. Türkiye kazan Nuray kepçe, ayak basmadığı yer yok. Güncel konuları takip ediyor. Her seferinde kendince bir pozisyon alıyor. Aldığı pozisyon kimilerini sevindiriyor kimilerini de rahatsız ediyor.
Nuray Mert’in düşüncelerine katılmak zorunda değilsiniz. Söylediklerine kızabilirsiniz ancak entelektüel derinliğini tartışamazsınız. Nitekim her dönem bir şekilde iktidarın tepkisini çekmeyi biraz da söylediklerinin içeriğinden ve duruşundaki netlikten dolayı çekiyor.
Bakmayın bugün hükümete yakın çevrelerin yerden yere vurduğuna. Bir zamanlar o çevreler yerden yere vurulurken yanlarında yine Nuray Mert vardı.
Bugün Nuray Mert bırakın herhangi bir kanalda program yapmayı, konuk bile çağrılamayacak bir noktaya getirildi. Kim getirdi diye sormayın!
Nuray Mert’in gazetede basılmayan yazısı olarak benim akıbetim çok da önemli değil. Bir yazı unutulur bin yazı yazılır ancak Nuray Mert’in elinin kolunun böylesine göz göre göre bağlanması önemli. Sadece Nuray Mert için de değil Türkiye’de muhalefetin sesinin kesiliyor olması nedeniyle önemli.
Türkiye’nin demokrasi algısı yıllarca tamir edilemeyecek kadar büyük bir yara alıyor. Kaybeden Nuray değil Türk demokrasisi oluyor.
O yazıda ne vardı
Evet gelelim bana.. Nuray Mert’in gazetede basılamayan yazısına…
Yazının içeriğinde ne olduğu çok da önemli değil. Önemli olan bu içerikte yazıların Türk basınında her geçen gün azalıyor olması. Ben ve benim gibi yazılar azaldıkça, entelektüel seviye düştükçe, ortada farklı düşünen tek bir ses bile kalmayınca zannetmeyin ki daha iyi daha müreffeh daha başarılı bir ülke olacağız.
Tam tersi kurak bir kültürel iklimde yani bir çölün ortasında yükselen gökdelen şehirlere benzeyeceğiz. Daha çok bağıranın daha haklı olduğu, elinde gücü tutanın güçsüzü susturmasına bile gerek kalmadığı bir otokontrol sisteminde yapayalnız kalacağız. Belki ekonomimiz daha çok büyüyecek, belki Türkiye bölgesel bir güç haline gelecek, belki de hayal edemeyeceğimiz projeleri hayata geçiren bir devlete sahip olacağız ama orada hiçbir zaman kendimizi özgür hissetmeyeceğiz. Birbirimizden korkarak, içimizdekini içimize atarak, bolca yutkunarak dolaşacağız o ülkenin sokaklarında. Biliyorum o anlarda hiçbirinizin aklına Nuray Mert’in gazetede basılmayan yazısında acaba ne yazıyordu? sorusu gelmeyecek.
Gelse de bir işe yaramayacak.
Merhaba, Ben Nuray Mert’in gazetede basılmayan yazısıyım. En az iki defa evden gazeteye basılmak üzere gönderildim. Gelin görün ki gazete yayımlamadı. İşin tuhafı neden yayımlamadığına dair ne bana ne de Nuray Mert’e bir bilgi verilmedi. Nuray’ın yazısının altına ‘yazarımız yıllık iznini kullanacaktır’ notunu eklediklerinden bu yana gazeteden ses yok. ‘N’olucak benim bu halim?’ diyerekten akıbetimi öğrenmek için Nuray’ı aradım. O da artık benim basılmamdan pek umutlu değil. Ancak bir açıklama yapılacaksa bu açıklamayı yapan kişinin de kendisi olmaması gerektiğini düşünüyor. E, karşı taraf da susunca şimdilik durumlar ‘kuzuların sessizliği’ makamında seyrediyor. Bildiğiniz gibi Türkiye’de tatile çıkartılan yazarların ya da gazetecilerin işlerine pek zor geri döndüğü günlerden geçiyoruz. Giden gittiği ile kalıyor. Bir bakmışsınız kimi bir erkek dergisine genel yayın yönetmeni olmuş, kimi dizi işine giriyor, kimi yurtdışına kapağı atıyor. Nuray Mert ne yapar bilmiyorum. İşinin bundan sonra hiç de kolay olmayacağı kesin. Yıllar boyu bir kısım medya tasfiye tasfiye derken sanırım tam da bu günleri kastediyormuş da haberimiz yokmuş. Kabak benim başıma patladı bakın!
Hal böyleyken yine de bir kesim için Nuray Mert’in basılmayan yazısı olmak çok havalı. Herkes benim akıbetimi merak ediyor. En çok konuşulan olunca pek çok kapı da ardına kadar açılıyor. Nitekim biraz da bu hava sayesinde hükümetten üst düzey birkaç isimle görüştüm. Ortaya çıkan bu durumdan hükümetin de memnun olmadığını işte bu sayede öğrendim. Onlar da basın konusunda kantarın topuzunun kaçtığını düşünüp böyle bir ortam yaratılmasından rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Ancak kimi kime şikâyet edeceksiniz. Gel de çık işin içinden…
Farklı bir akademisyen
Nuray Mert’in gazetede basılmayan yazısı olduğum için söylemiyorum ama Nuray Mert bugüne kadar yazdıkları ile duruşunu ve kimliğini hiçbir zaman gizlemeyen tam aksi her zaman ortaya net şekilde koyan bir yazar. Belki benim başıma ne geldiyse bu yüzden geldi de diyebiliriz. Nuray aslında bir akademisyen. Ancak kendisini üniversitenin yüksek duvarlarının arkasına hapsedip işin teorisinde kaybolan sıradan bir akademisyen de değil. Yıllardır Türkiye ve Ortadoğu gerçekleri üzerine kafa yoruyor. Bunu sadece İstanbul’da oturduğu yerden de yapmıyor. Ortadoğu’nun pek çok yerini ziyaret ediyor, farklı isimlerle konuşuyor, görüşüyor. Sırf Ortadoğu’yu daha iyi anlamak için Nuray’ın yıllarca Arapça dersi aldığını biliyor muydunuz? Hatta yaz aylarında bazı Ortadoğu şehirlerinde uzun süre kaldığını. Mesela Lübnan’da Beyrut’un en büyük Ermeni kitapçısının bir numaralı müşterisinin Nuray Mert olduğunu. Sadece kitap alışverişi için bile Beyrut’a gittiğine şahit olan arkadaşları var. Türkiye’de de durum farklı değil. Türkiye kazan Nuray kepçe, ayak basmadığı yer yok. Güncel konuları takip ediyor. Her seferinde kendince bir pozisyon alıyor. Aldığı pozisyon kimilerini sevindiriyor kimilerini de rahatsız ediyor.
Nuray Mert’in düşüncelerine katılmak zorunda değilsiniz. Söylediklerine kızabilirsiniz ancak entelektüel derinliğini tartışamazsınız. Nitekim her dönem bir şekilde iktidarın tepkisini çekmeyi biraz da söylediklerinin içeriğinden ve duruşundaki netlikten dolayı çekiyor.
Bakmayın bugün hükümete yakın çevrelerin yerden yere vurduğuna. Bir zamanlar o çevreler yerden yere vurulurken yanlarında yine Nuray Mert vardı.
Bugün Nuray Mert bırakın herhangi bir kanalda program yapmayı, konuk bile çağrılamayacak bir noktaya getirildi. Kim getirdi diye sormayın!
Nuray Mert’in gazetede basılmayan yazısı olarak benim akıbetim çok da önemli değil. Bir yazı unutulur bin yazı yazılır ancak Nuray Mert’in elinin kolunun böylesine göz göre göre bağlanması önemli. Sadece Nuray Mert için de değil Türkiye’de muhalefetin sesinin kesiliyor olması nedeniyle önemli.
Türkiye’nin demokrasi algısı yıllarca tamir edilemeyecek kadar büyük bir yara alıyor. Kaybeden Nuray değil Türk demokrasisi oluyor.
O yazıda ne vardı
Evet gelelim bana.. Nuray Mert’in gazetede basılamayan yazısına…
Yazının içeriğinde ne olduğu çok da önemli değil. Önemli olan bu içerikte yazıların Türk basınında her geçen gün azalıyor olması. Ben ve benim gibi yazılar azaldıkça, entelektüel seviye düştükçe, ortada farklı düşünen tek bir ses bile kalmayınca zannetmeyin ki daha iyi daha müreffeh daha başarılı bir ülke olacağız.
Tam tersi kurak bir kültürel iklimde yani bir çölün ortasında yükselen gökdelen şehirlere benzeyeceğiz. Daha çok bağıranın daha haklı olduğu, elinde gücü tutanın güçsüzü susturmasına bile gerek kalmadığı bir otokontrol sisteminde yapayalnız kalacağız. Belki ekonomimiz daha çok büyüyecek, belki Türkiye bölgesel bir güç haline gelecek, belki de hayal edemeyeceğimiz projeleri hayata geçiren bir devlete sahip olacağız ama orada hiçbir zaman kendimizi özgür hissetmeyeceğiz. Birbirimizden korkarak, içimizdekini içimize atarak, bolca yutkunarak dolaşacağız o ülkenin sokaklarında. Biliyorum o anlarda hiçbirinizin aklına Nuray Mert’in gazetede basılmayan yazısında acaba ne yazıyordu? sorusu gelmeyecek.
Gelse de bir işe yaramayacak.