"BEN HİÇ CUMHURİYET SEVİNCİ YAŞAMIŞ BİRİ DEĞİLİM!..." TÜRBANLI YAZAR CUMHURİYET ÇOŞKUSUNU MASAYA YATIRDI!... BAKIN ÇAKIR CUMHURİYET KUTLAMALARI İÇİN NE DİYOR?...
Ben çocukluğumda hiç "cumhuriyet" heyecanı yaşamış biri değilim. Belki okulda zoraki katılınan törenlerde birkaç şiir okumakla yüceltilen cumhuriyetin nesi olduğumuza merakım artarak gelmişimdir bugünlere.
Resepsiyona hücüm
AK Parti iktidarıyla eşli-eşsiz davetiyeydi derken.. Şimdi başımıza bir de "birinci (asli)-ikinci resepsiyon" çıktı.
Tıpkı birinci cumhuriyet-ikinci cumhuriyet gibi.
Çok şükür ki ikinci resepsiyonla mesele şimdilik çözülmüşe benziyor.
Bu yılki "cumhuriyet coşkusu, yeniden!" sloganlı resepsiyon birçok "ilk"i barındırıyor.
İlk defa başörtülü kadınlar var.
İlk defa toplumun çeşitli katmanlarından vatandaşlar var.
İlk defa smokin giyilmedi.
İlk defa Cumhuriyet Halk Partisi cumhuriyet resepsiyonuna katılmadı.
Vs... vs...
* * *
Bu bir kırılma noktası mıdır, bilmiyorum.
Ne gururluyum, ne de önemsemez tavırlardayım.
Ama bu yılki resepsiyon hakkında yazılanları okuyunca, "halk resepsiyona hücum etti, vatandaş smokin giyemedi" durumu yaşadığımızı düşündüm.
Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda, ancak seçkinlerin girebildiği belediye köşklerini ve sosyal tesislerini (fiyatlarını da ucuzlatarak) halka açtı.
Ona da bir hayli tepki gösterilmişti.
Alkollü içeceklerin kaldırılmasından girilmişti konuya ama, asıl hususun muhtemel "yeni seçkin"lere yönelik omuz atmalar olduğu belliydi.
Cumhuriyet Halk Partisi´nin (içinde hem cumhuriyet hem de halk geçen tek parti) yıllardır büyük önem verdiği bu resepsiyona katılmamasının arkasındaki sebep nedir?
Abdullah Gül´ün cumhurbaşkanı olması mıdır mesele.
Onu mu protesto ediyorlar.
Onun oraya çıkmasını isteyen halkı mı?
* * *
Bugüne kadar cumhuriyet resepsiyonları hiç ilgimi çekmezdi.
Ne yalan söyleyeyim, bazen hatıra kitaplarında okurdum da, merak ederdim.
Çocukluklarında babalarıyla birlikte cumhuriyet balosuna katılıp orada hangi devlet büyüklerini gördüğünü anlatanlar vardır ya hani.
Ben çocukluğumda hiç "cumhuriyet" heyecanı yaşamış biri değilim. Belki okulda zoraki katılınan törenlerde birkaç şiir okumakla yüceltilen cumhuriyetin nesi olduğumuza merakım artarak gelmişimdir bugünlere.
En okunan yazarımızın içerlemesine bakacak olursam, hâlâ da anlayabilmiş değilim.
Açıkça sınıf mücadelesine dönüştürülen bir "cumhuriyet çatışması" yaşıyoruz.
Kafam karışıyor gerçekten...
"İmtiyazsız sınıfsız kaynamış bir kütle" miyiz...
Yoksa bu tamlama belli başlı bir sınıfı mı ifade ediyor?
Bu ülkede, "senin ne işin var orada" diye düşündüğüm hiçbir sınıf, hiçbir ırk yok.
Rahmetli Cem Karaca´nın söylediği "işçisin sen işçi kal" şarkısı yankılanıyor kulaklarımda, yapılan yorumları izlerken. Cumhuriyet tarihi boyunca bu halk işçi ve köylü kalmakta devam etseydi CHP´nin işi daha kolay olacaktı galiba.
Cumhuriyet demokrasi demek değilmiş...
Demokrasi de çoğunluğun yönetimi değilmiş...
Şimdilerde bu tarz tartışmalara çevirdik işi.
* * *
Şimdi Çankaya Köşkü´nde başörtülüleri de görünce gönlüm neşeyle mi doldu: Hayır.
Bilakis, içinden çıktığı kitle adına hiçbir şey yapmayanların, şimdilerde sosyeteye karışıp resepsiyonlarda yarışmasından hazzetmiyorum.
Belirgin bir kompleks duygusu kokan "cumhuriyet coşkusu yeniden" sloganını bir yana bırakırsak, AKP´nin cumhuriyet kutlamaları da şimdiye kadar yapılanların içerisinde en görkemlisiydi.
Hele İstanbul´daki gösteri, insanları çileden çıkartacak kadar abartılıydı.