BEN DE ÖZLEDİM: AMAÇ DİZİ ÇEKMEK DEĞİL DE KONSER PR'I YAPMAK MI?
Murat Tolga Şen, Leyla&Mecnun ekibinin yeni işi Ben de Özledim'i izledi, yorumladı. Merak ettikleriniz bu yazıda...
Baştan belirteyim, bu "tam otomatik taramalı" ile yazılmış bir
düşman yazısı değil, Onur Ünlü kafasının hastasıyım,
Leyla&Mecnun’u ilk bölümünden itibaren kaçırmadan,
kaçırdıklarımı da kazasını kılarcasına vakit
geçirmeden izledim. Yayınlandığı sürece övdüm çünkü övmek
gerekiyordu. Dizinin “Gezi Direnişi” virajından dönemeyip de TRT
duvarına çarpıp pert olmasından sonra da “belki geri dönerler”
umuduyla yazılar kaleme aldım. Hani şu doktorlu dizilerde ölen
hastanın kalbini yumruklayarak “bizimle kal, bizimle kal!” diyenler
var ya, onlar gibi işte…
Nihayetinde Leyla&Mecnun 103 bölümlük bir rüyaydı ve uyandık.
Bu ekipten mutlaka başka bir iş gelir diye bekledik ve kaç zamandır
tanıtımlarını izlediğimiz “Ben de Özledim” geçtiğimiz Cuma
karşımızdaydı. 13. Frankfurt Türk Filmleri Festivali için gurbet
ellerde olmamdan ötürü Pazartesi akşamı yayınlanan tekrar bölümüne
ancak yetişebildim. Bu arada memleketteki otelleri öpüp başınızın
üstüne koyun! Koskoca Frankfurt Hilton’da internet paralı, TV’de
tek bir Türkçe kanal yok!
Geç olsun güç olmasın deyip tekrar bölümünü izledim, izledim de ne
oldu?
Evet, Onur Ünlü’nün serbest salınan yaratıcı kafası ve Burak
Aksak’ın muzip kalemi yine işin içinde ama ben izlediğim şeyi pek
bir şeye benzetemedim. Epey yordum kendimi bu konuda ve en
sonunda şu kanaate vardım;
Ben de Özledim genel seyirci beğenisine uygun bir iş
değil ama okumuş Leyla&Mecnun izleyicisinin de ancak
yarısını tavlar. Bu da oldukça düşük bir reyting demek ve sonuç
olarak dizi ömürsüz olur. Ekip sanki bunun bilincinde ve “bari şu
Leyla The Band’e sağlam bir PR yapalım, konserlerde yüzümüz gülsün”
demişler. Niyet okuyuculuğu yapıyorum şu anda belki ama öyle bir
"taze çekilmiş PR kokusu" geldi ki burnuma…
“Geç bunları da, dizi tutar mı onu söyle” derseniz eğer, bence
tutmaz.
Çünkü bizim seyircinin en genç, en okumuş, en metropol insanı
geçineni bile izlediği dizideki karakterlerle özdeşleşir, oradaki
aşklara, kavgalara inanır. Leyla&Mecnun da bu yüzden fenomen
oldu, sadece komedisi değildi o diziyi kıymetli kılan…
Oysa Ben de Özledim’de başka adamlar var. Birbirlerine “abi yeaaa”
diye takılan, oynadıkları dizinin bitmesi dışında derdi olmayan
tuzu kuru tipler. Aslında, seyircinin oyun ile gerçek arasındaki
farkı görmesi açısından güzel deney ama o villa-yat-kat olayları
bizde çekme değil itme yaratır. Biz zaten festivallere, setlere
gide gele alışıyoruz, biliyoruz bu beden dilini, tavırları ancak
seyirci Mecnun’u, İsmail Abi’yi, Yavuz’u böyle görmek istemez. Ben
de Özledim’in ilk bölümünde en güzel anlar Leyla&Mecnun’a
kaçak final sekanslarıydı.
“İşler Güçler de böyle değil miydi?” derseniz ona da cevabım;
Ahmet, Murat, Sadi Celil çok daha halk tipi adamlardı, her şeye
rağmen toprak kokuyordu üstleri başları ve asıl dalga geçtikleri de
buydu zaten. Bu gruptan seyirciye o elektrik geçmez.
Dizi iyi bir başlangıç yapamadı. İlk bölüm, ilk yayınlandığı
akşamda (25 Ekim Cuma) toplamda 25. AB gurubunda 7. olabildi.
Kendimi bildim bileli yayınlanan, Albüm çıkaran sanatçıya PR
terapisi yapmaktan başka işlevi kalmamış Beyaz Show’dan bile
geride… İnternetten çok izleniyor ama reklam çeşmesinin gürül
gürül akan musluğu yine de TV.
Onur Ünlü ne düşünür, bu iş nereye gider bilmiyorum ama ben
zaten bir dizi ekibinin nasıl yaşadığını merak etmiyorum. Seyirci
de 3, bilemedin 4 bölüm merak eder, sonrası şelale!
MURAT TOLGA ŞEN / [email protected]