27 Eyl 2012 09:09 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:11

"BEN BU KLAN SALDIRISIYLA NASIL BAŞ EDECEĞİM?"

Ahmet Kekeç, Taraf yazarlarının topyekün kendisine saldırdığını iddia ederek iki ismi hedef aldı!

Ben bu klan saldırısıyla nasıl baş edeceğim?

Kendi takımlarından birine laf geldiğini duyarlar da, müteyakkız olmazlar mı? Başta Mustafa Alp Dağıstanlı isimli şahıs olmak üzere, “klan” halinde saldırıya geçtiler.

Bonus olarak da, Taraf gazetesinin terbiye ve Türkçe özürlü yazı işleri müdürü var... Murat Belge’yi bana karşı savunacak bilgi birikimini ne zaman edindi bu çocuk? “Dicem”li, “tosunum”lu laflarla mı tırmandı entelektüel basamakları? Bu adam bir yazı işleri müdürü ve Ahmet Altan bu cehaleti muhafaza etmeye utanmıyor.

Mustafa Alp Dağıstanlı’ya gelince...

Esasında itiraz etmeyeceğimiz, her türlü “karşı çıkışın” zait kaçacağı bir yazı yazmış. Muhatabını incitmek (itibarsızlaştırmak) cehdiyle kaleme alınmış olsa da, büyük ölçüde altına imza atacağım bir yazı...

Fakat, Dağıstanlı’nın karnının şişi var...

Bu şiş inmedi ve Ahmet Kekeç’e çakmak için aradığı fırsatı dokuz yıl sonra buldu... Pek sabırlıymış.

Biz vaktiyle bu arkadaşla “editoryal bağımsızlık”, “etik”, şu bu, güzel güzel söyleşir dururduk... Meraklısı arşive girip baksın, “kelamın sefaleti” diye üst perdeden atıp tutan Mustafa Alp Dağıstanlı’nın o güzelim hallerini görsün... Ve, dokuz yıl beklemeye değip değmediğinin değerlendirmesini yapsın.

Konuya girmeden önce, Mustafa Alp Dağıstanlı’nın, içinde “namus, ahlak, dürüstlük ve zekâ” geçen ifadelerini, o ifadelerdeki açık tahkir çabasını kınadığımı, hakkıma düşen “hakaretleri” aynen kendisine iade ettiğimi belirteyim.

Namus ve ahlak önemlidir, evet...

Başkalarını namus ve ahlaktan sigaya çekenlerin, en az sigaya çekilenler kadar “namuslu” ve “ahlaklı” bir yazarlık tutumunu, haysiyetli bir siyasal pozisyonu temellük etmeleri gerekir ki, Mustafa Alp Dağıstanlı arkadaşımız kendisini sınayabileceğimiz alanlardan kaçmakla, o alanlarda fazla görünmemekle maruf bir arkadaşımızdır... Dolayısıyla, namuslu ve ahlaklı kalmayı başarmış bir kişidir.

Mustafa Alp Dağıstanlı’nın haklı olduğu taraf şu:

Murat Belge’yi eleştirirken ölçüsüz davrandım.

İncitme kastım yoktu ama değer verdiğim, siyasal yaklaşımlarını büyük ölçüde benimsediğim ve benim için her zaman “öğretici” olmuş bir büyük insanı incittim... Belki küstürmüşümdür de. Müteakip ev toplantısında yüzüme bakmaz.

Bu satırları telafi niyetine mi okursunuz, geç kalmış bir özür dileme girişimi mi sayarsınız? Orası size kalmış. Bugün olsa, o yazıyı başka türlü yazardım.

Mustafa Alp Dağıstanlı’nın, haklı olacakken, kendisini haksız duruma düşürdüğü husus ise şu:

Dağıstanlı, Murat Belge’nin “dememiş bulunduğu” sözleri gündeme taşıyarak sefil bir yazarlık örneği sergilediğimi söylüyor ve “ahlak, namus, dürüstlük, zekâ” diye dümdüz gidiyor.

Murat Belge’nin dememiş bulunduğu sözleri gündeme taşıdım, doğru; ama demiş olması halinde, bu sözlerin “darbeye karşı açık mücadele yolunu seçerim” olabileceğini de ekledim.

Mustafa Alp Dağıstanlı ahlaka, namusa, dürüstlüğe, zekâya bu kadar düşkünse, Murat Belge’nin “demiş bulunduğu” sözlerle ilgili de manifest bir çıkış yapsın ve sorsun: “Ordu neye izin vermez?”

Muhtemel bir irtica tehlikesine karşı “ordunun izin vermeyeceğini” söyleyen ve bunun bir “güvence” gibi algılanmasını sağlayan bizatihi Murat Belge’dir.

Dürüst, namuslu, zeki ve ahlaklı bir yazar olan Mustafa Alp Dağıstanlı üşenmesin, arşive girsin, Belge’nin vaki sözlerini bulsun... Nasıl ki Ahmet Kekeç’e çakmak için dokuz yıl sabırla bekledi ve düşmesini kolladı, bu zahmete de girsin.

Bir de, yine zahmet olmazsa, Murat Belge’den “Erdoğan otoriterleşmesini sürdürürse, birileri bundan yararlanarak darbe yapabilir” sözünün tevilini istesin... Ve bu sözlerin, “pornografik işgüzarlık” örneği sayılıp sayılmayacağını kendi vicdanında yanıtlasın.

HAMİŞ:

Usta bir yazar, “Demokrasiye ancak bize çok acı çektirecek bir altüst oluşla ulaşabiliriz” demişti.

Usta yazar burada bize ne söylemektedir?

Kâmil bir demokrasiye “Tayyip otoritarizmini” yıktıktan sonra mı erişebiliriz?

Bu da Mustafa Alp Dağıstanlı’nın ikinci “ev ödevi” olsun.

Ahmet KEKEÇ / STAR GAZETESİ