11 Nis 2008 10:39 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:02

"BEN ALT TARAFI BİR ÇİZERİM ŞİMDİ BENİM OYUMLA PLAZADAKİ ERTUĞRUL BEY'İN OYU BİR Mİ OLACAK?..." HASAN KAÇAN AYSUN KAYACI'YI NASIL DESTEKLEDİ?....

Hasan Kaçan sordu; Haddimi bilmem lazım. Koskoca bir yayın yönetmeni'nin oyu dandik bi karikatürcüyle eşit olabilir mi?


Aysun Kayacı vallaha da haklı billaha da haklı... Hani 'Dağdaki çobanla benim oyum eşit olamaz!' demişti ya...

Düşündüm de, kızcağız doğru söylüyormuş canııım...

Mesela, ben bir mizahçıyım, bir karikatürcüyüm...

Patates burunlu adamlar falan çizerim, 'makara' yazılar yazarım...

Alt tarafı bir çizer parçasıyım...

Ne yani, şimdi benim oyum plazadaki Ertuğrul Bey'in oyuyla eşit mi olacak?..

Bi kere ben kimim o kim?..

Haddimi bilmem lazım...

Koskoca bir yayın yönetmeni'nin oyu dandik bi karikatürcüyle eşit olabilir mi?

Üstelik Ertuğrul Bey'in gazetesinde yazan çizen abiler bile Aysun Kayacı'ya hak verdiler...

Saygıyla eğiliyorum...

Bu konuda tez elden bir açıklama yapılmalı ve herkesin oyunun herkesin oyuyla eşit olmadığı açıklanmalı...

Gerçi böyle olunca bir takım karışıklıklar çıkacak...

Mesela, Ertuğrul Bey masasında deriin deriin düşüncelere dalmışken sekreteri arayacak...

'Efendim kültür sayfaları editörü acilen sizinle görüşmek istiyor.'

'Buyursun gelsin bakalım!'

Editör içeri girecek...

'Efendim, olamaz... İtiraz ediyorum, haksızlık bu!'

'Ne oldu evladım?'

'Ertuğrul Bey, nasıl olur da benim oyum spor sayfası editörünün oyuyla eşit olabilir?'

'Nasıl yani?'

'Ömründe 'klasik' okumamış, futboldan başka bir nane bilmeyen biriyle benim oyum eşit olamaz!'

Ertuğrul Bey 'hoppalaaa' derken kapı açılacak, bu defa hışımla içeri gazetenin grafik servisi şefi girecek...

'Efendim, olamaz, bu adalesizliktir!'

'Ne var oğlum?'

'Ben ki bu gazetenin baş sayfasını yıllarca dizayn etmiş, 'fotoşop'u, 'frihend'i, 'kuark'ı yalayıp yutmuş bir adam olarak oyumun, yanımda çalışan alelade bir stajyerle eşit olmasına isyan ediyorum!..'

Ertuğrul Bey şaşkınlık içindeyken bu defa içeri nefes nefese, üzerinde yağlı tulumu ile makina dairesi şefi girecek...

'Beyim bir hal çaresi bulun, yoksa delireceğim!'

'Hayırdır usta?'

'Efendim nasıl olur da, yıllarını bu mesleğe vermiş kıdemli bir makina şefinin oyu bir bobin taşıyıcısının oyuyla eşit olabilir?'

Ertuğrul Bey'i fenalık basacak... Boncuk boncuk terleyecek... Hemen telefona sarılıp sekreterini arayacak...

'Kızım, şoförüme haber ver hemen arabamı hazırlasın!'

'Maalesef veremem efendim...'

'Nasıl veremezsin kızım?'

'Efendim şoforünüz kapıdaki güvenlik görevlileriyle 'Ben koskoca Ertuğrul Bey'in şoförüyüm, oyum sizin gibi 'hırtlamba'ların oyuyla eşit olamaz' diye kavga ediyor!'

'Hay Allah kızım, sen pardesümü getiriver...'

Ertuğrul Bey'in sekreteri pardesüsünü getirecek...

'Efendim bir şey söyleyebilir miyim?'

'Söyle kızım, söyle evladım!'

'Yani şimdi benim, koskoca yayın yönetmeni sekreterinin oyu, bir editör sekreterinin oyuyla eşit mi olacak, bir şeyler yapamaz mısınız?'

Ertuğrul Bey artık dayanamayacak...

'Yeteeeer... Yeter artık... Yeteeerrr... Korkunç bir rüya olmalı bu, ben gidiyoruuuum!'

'Nereye gidiyorsunuz efendim?'

'Dağlara gidiyorum!'

'Efendim ne yapacaksınız dağda?'