18 Ağu 2011 15:54
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:41
BELKİ KATİL GAZETECİLİKTİR! BELKİ KATİL SENSİNDİR YENİ ŞAFAK!
Gazeteci Doğan Akın, Çukurca'da 8 asker ve bir korucunun şehit olması üzerine BDP milletvekilleri için "Katil Sizsiniz" manşetini atan Yeni Şafak'ı eleştirdi.
Belki katil sensindir YENİ ŞAFAK!
Yeni Şafak’ın, Çukurca’da sekiz asker ile bir korucunun katledildiği PKK pususu üzerine BDP milletvekillerini “KATİL SİZSİNİZ” başlığıyla manşetten hedef göstermesini “kısa Türkiye tarihi” gibi okuyabilirsiniz.
Devletin artık görüştüğü İmralı’daki liderinin “Resmi heyetle mutabakata vardık, Barış Konseyi kurulacak” sözleriyle şiddete verilen arayı uzatma çağrısı yapmasının hemen ardından daha fazla kan dökmeye başlayan PKK sizi şaşırtıyor mu?
Hakkâri’de kapri pantalonlarıyla alışverişe çıkan uzman çavuşları kafalarının arkasından ateş ederek katleden, gencecik çocukları mayınlı tuzaklarla toprağa gömen, insan kaçırarak silahlı kuvvetlerin harekete geçirilmesi için “gel gel” yapan PKK beni şaşırtmıyor.
Kürtlere büyük acılar çektiren bu devlet ne zaman barış yolunda açılım noktasına getirildiyse PKK kan döktü. Amacında başarılı da oldu, her dökülen kan açılım adımlarını rafa kaldırttı, gazete manşetlerinde savaş tamtamları çalındı, hülasa PKK’nın maksadı elbirliğiyle hasıl edildi!
18 yıl önceydi...
Hatırlayın; tarih 24 Mayıs 1993. Süleyman Demirel, Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı olarak daha birkaç gün önce Köşk’e çıkmıştı. PKK ateşkes ilan etmiş, hükümetin açılım işaretleri verdiği o dönemde her kesimde umut yeşermişti. Bakanlar Kurulu bu havada toplandı. “Kürt realitesini tanıyoruz” diyen DYP-SHP iktidarının gündeminde, hazırlık aşamasında çerçevesi çok gizli tutulan, ama uzun süredir tartışılan “PKK’lılara af taslağı” vardı.
Bakanlar Kurulu toplantı halindeyken, Bingöl’den haber geldi; 33 silahsız asker, Bingöl-Elazığ karayolunun Çevrimpınar mıntıkasında yol kesen PKK’lılar tarafından üzerlerine ateş açılarak katledilmişti. Başbakanlık muhabirleri olarak gece yarısına doğru Bakanlar Kurulu toplantısının bitmesini beklerken aldığımız habere inanamadık.
Bakanlar Kurulu sona erdi ve beklenen oldu. Hükümetin o gün ilan etmeye hazırlandığı açılım taslağı rafa kaldırıldı ve hiçbir zaman açıklanmadı.
Kendisi hatırlar mı emin değilim; gazetecilerle uygar bir ilişkisi bulunan Hükümet Sözcüsü Akın Gönen, gece yarısı sona eren Bakanlar Kurulu’ndan sonra evine gitmek üzere Başbakanlığın önüne çıktığında, rafa kaldırılan taslağın Türkiye için büyük bir önemi olduğunu belirterek içeriği hakkında bilgi istedim. Veremeyeceğini söyleyince, evine gidene kadar otomobilinde kendisine eşlik edip edemeyeceğimi sordum, “Elbette” diyerek davet etti. Yolda, Türkiye’ye umut aşılayan o taslağın içeriğini öğrenmekte ısrar ettim. Akın Gönen, ısrarım üzerine, hazırlanan metni, makam otomobilinin arka koltuğunda, şoföründen de gizlemeye çalışarak, bir dakika kadar bana okuttu.
Bingöl katliamının rafa kaldırdığı taslak, PKK’lılara “fiili af” getiriyordu. Haberi, o sırada çalıştığım Cumhuriyet gazetesinin arşivlerinde duruyor.
PKK Ahmet Türk’ü bile nasıl yanılttı?
7 Aralık 2007’yi hatırlayın. “Sonunu getiremedi” tartışması başka mesele, AKP hükümeti “demokratik açılım” arayışına yönelmiş, PKK şiddete ara vermişti. Bu kez haber, Tokat Reşadiye’den geldi. 7 asker PKK pususunda şehit edilmişti. İnanmakta güçlük çektik. Kapatılan DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk de inanamamış olmalı ki, kendisine “verilen” bilgiyi paylaşarak saldırıyı PKK’nın yapmadığını öne sürdü. Ancak, bu açıklmasında samimi olan Türk’ün kendisi de PKK tarafından yanıltılmıştı. Zira açıklamasından bir gün sonra PKK Reşadiye saldırısını resmen üstlendi.
Kan dökülmekteki maksat yine “elbirliğiyle” hasıl olmuş, zaten somut adımlar konusunda tökezleyen açılım süreci büsbütün rafa kalkmıştı.
Türkiye’nin kısa tarihi, PKK’nın bugün yaptıklarına şaşırma imkânını bize vermiyor. İmralı’dan “Barış Konseyi kurulacak” açıklaması eşliğinde gelen ateşkesi uzatma çağrısının ardından Türkiye’yi savaşa tahrik eden PKK, evet, yıllardır yaptığını yineliyor.
Şaşırtıcı olan, PKK’nın kan dökmekteki hedefinin peşinde hep beraber koşmamız. Uçurumdan düşen koyunun peşinden atlayan sürülere benziyoruz.
Yeni Şafak da, BDP’lileri, “Katil sizsiniz” diye hedef gösterirken; PKK’nın, barış düşmanlarının peşinden uçurumdan atlıyor!
Belki katil bu gazeteciliktir!
Tansu Çiller’in Başbakan olarak “Elimizde PKK’yı destekleyenlerin listesi var” dedikten sonra işlenen karanlık cinayetler, Bingöl katliamı, Reşadiye tuzağı hangi odakların işine yaradıysa, Kürt sorununun çözümünde diyalog için en meşru mevkide bulunan BDP milletvekillerinin başına bir iş gelmesi de aynı odakların işine yarayacak.
O milletvekillerinin arasında TBMM’de Kürtçe kardeşlik yemini ettikten sonra 10 yıl boyunca cezaevine atılan insanlar var. Bugün milletvekili seçildiği halde, düşünceleri nedeniyle tutuklu bulunan, seçilme hakları gasp edilenler var.
Belki katil, Kürt sorununun Irak’ta, Suriye’de, bir dönem hep olduğu gibi Paris’te değil ancak ve ancak Ankara’da çözüleceğini anlamayıp Kürt milletvekillerini parlamento bahçesinde yaka-paça gözaltına aldıran kör zihniyettir.
Belki katil; Diyarbakır Cezaevi’nde makatına cop soktuğu insanları “Ne mutlu Türküm diyene” diye bağırtarak koşturabilen, tutukluları bok çukuruna batıran, saçında bok bulunmayanlara ayrıca işkence uygulayan darbeci askerlerdir.
Çocuklarımızın katili belki de, Diyarbakır Cezaevi vahşetini yıllarca yazamayan, ama bugün seçimden çıkmış insanları bir kez daha katillere hedef gösteren sözüm ona “gazetecilik”tir. Bu kadar kan dökülmüş bir ülkede hâlâ utanmadan savaş dili kullanabilmek, şiddete tapınarak teröre bu kadar alet olabilmektir...
Türkiye’nin yakın tarihini iyi oku Yeni Şafak.
PKK’nın peşinden uçurumdan atlama.
Türkiye’yi, Kürtleri, Türkleri, barışa susamış bu toprakları uçuruma iteklemeyi gazetecilik sanma.
Hiç olmazsa, en çok sözünü dinlediğin kişinin, Başbakan’ın, Silvan şehitlerinden sonra “Kardeşlikten taviz vermeden terörün üstesinden geleceğiz” sözlerini hatırla...
Türkiye’nin kısa tarihini iyi oku Yeni Şafak.
Rabbinin ilk emriyle, oku!
Doğan Akın/t24
Yeni Şafak’ın, Çukurca’da sekiz asker ile bir korucunun katledildiği PKK pususu üzerine BDP milletvekillerini “KATİL SİZSİNİZ” başlığıyla manşetten hedef göstermesini “kısa Türkiye tarihi” gibi okuyabilirsiniz.
Devletin artık görüştüğü İmralı’daki liderinin “Resmi heyetle mutabakata vardık, Barış Konseyi kurulacak” sözleriyle şiddete verilen arayı uzatma çağrısı yapmasının hemen ardından daha fazla kan dökmeye başlayan PKK sizi şaşırtıyor mu?
Hakkâri’de kapri pantalonlarıyla alışverişe çıkan uzman çavuşları kafalarının arkasından ateş ederek katleden, gencecik çocukları mayınlı tuzaklarla toprağa gömen, insan kaçırarak silahlı kuvvetlerin harekete geçirilmesi için “gel gel” yapan PKK beni şaşırtmıyor.
Kürtlere büyük acılar çektiren bu devlet ne zaman barış yolunda açılım noktasına getirildiyse PKK kan döktü. Amacında başarılı da oldu, her dökülen kan açılım adımlarını rafa kaldırttı, gazete manşetlerinde savaş tamtamları çalındı, hülasa PKK’nın maksadı elbirliğiyle hasıl edildi!
18 yıl önceydi...
Hatırlayın; tarih 24 Mayıs 1993. Süleyman Demirel, Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı olarak daha birkaç gün önce Köşk’e çıkmıştı. PKK ateşkes ilan etmiş, hükümetin açılım işaretleri verdiği o dönemde her kesimde umut yeşermişti. Bakanlar Kurulu bu havada toplandı. “Kürt realitesini tanıyoruz” diyen DYP-SHP iktidarının gündeminde, hazırlık aşamasında çerçevesi çok gizli tutulan, ama uzun süredir tartışılan “PKK’lılara af taslağı” vardı.
Bakanlar Kurulu toplantı halindeyken, Bingöl’den haber geldi; 33 silahsız asker, Bingöl-Elazığ karayolunun Çevrimpınar mıntıkasında yol kesen PKK’lılar tarafından üzerlerine ateş açılarak katledilmişti. Başbakanlık muhabirleri olarak gece yarısına doğru Bakanlar Kurulu toplantısının bitmesini beklerken aldığımız habere inanamadık.
Bakanlar Kurulu sona erdi ve beklenen oldu. Hükümetin o gün ilan etmeye hazırlandığı açılım taslağı rafa kaldırıldı ve hiçbir zaman açıklanmadı.
Kendisi hatırlar mı emin değilim; gazetecilerle uygar bir ilişkisi bulunan Hükümet Sözcüsü Akın Gönen, gece yarısı sona eren Bakanlar Kurulu’ndan sonra evine gitmek üzere Başbakanlığın önüne çıktığında, rafa kaldırılan taslağın Türkiye için büyük bir önemi olduğunu belirterek içeriği hakkında bilgi istedim. Veremeyeceğini söyleyince, evine gidene kadar otomobilinde kendisine eşlik edip edemeyeceğimi sordum, “Elbette” diyerek davet etti. Yolda, Türkiye’ye umut aşılayan o taslağın içeriğini öğrenmekte ısrar ettim. Akın Gönen, ısrarım üzerine, hazırlanan metni, makam otomobilinin arka koltuğunda, şoföründen de gizlemeye çalışarak, bir dakika kadar bana okuttu.
Bingöl katliamının rafa kaldırdığı taslak, PKK’lılara “fiili af” getiriyordu. Haberi, o sırada çalıştığım Cumhuriyet gazetesinin arşivlerinde duruyor.
PKK Ahmet Türk’ü bile nasıl yanılttı?
7 Aralık 2007’yi hatırlayın. “Sonunu getiremedi” tartışması başka mesele, AKP hükümeti “demokratik açılım” arayışına yönelmiş, PKK şiddete ara vermişti. Bu kez haber, Tokat Reşadiye’den geldi. 7 asker PKK pususunda şehit edilmişti. İnanmakta güçlük çektik. Kapatılan DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk de inanamamış olmalı ki, kendisine “verilen” bilgiyi paylaşarak saldırıyı PKK’nın yapmadığını öne sürdü. Ancak, bu açıklmasında samimi olan Türk’ün kendisi de PKK tarafından yanıltılmıştı. Zira açıklamasından bir gün sonra PKK Reşadiye saldırısını resmen üstlendi.
Kan dökülmekteki maksat yine “elbirliğiyle” hasıl olmuş, zaten somut adımlar konusunda tökezleyen açılım süreci büsbütün rafa kalkmıştı.
Türkiye’nin kısa tarihi, PKK’nın bugün yaptıklarına şaşırma imkânını bize vermiyor. İmralı’dan “Barış Konseyi kurulacak” açıklaması eşliğinde gelen ateşkesi uzatma çağrısının ardından Türkiye’yi savaşa tahrik eden PKK, evet, yıllardır yaptığını yineliyor.
Şaşırtıcı olan, PKK’nın kan dökmekteki hedefinin peşinde hep beraber koşmamız. Uçurumdan düşen koyunun peşinden atlayan sürülere benziyoruz.
Yeni Şafak da, BDP’lileri, “Katil sizsiniz” diye hedef gösterirken; PKK’nın, barış düşmanlarının peşinden uçurumdan atlıyor!
Belki katil bu gazeteciliktir!
Tansu Çiller’in Başbakan olarak “Elimizde PKK’yı destekleyenlerin listesi var” dedikten sonra işlenen karanlık cinayetler, Bingöl katliamı, Reşadiye tuzağı hangi odakların işine yaradıysa, Kürt sorununun çözümünde diyalog için en meşru mevkide bulunan BDP milletvekillerinin başına bir iş gelmesi de aynı odakların işine yarayacak.
O milletvekillerinin arasında TBMM’de Kürtçe kardeşlik yemini ettikten sonra 10 yıl boyunca cezaevine atılan insanlar var. Bugün milletvekili seçildiği halde, düşünceleri nedeniyle tutuklu bulunan, seçilme hakları gasp edilenler var.
Belki katil, Kürt sorununun Irak’ta, Suriye’de, bir dönem hep olduğu gibi Paris’te değil ancak ve ancak Ankara’da çözüleceğini anlamayıp Kürt milletvekillerini parlamento bahçesinde yaka-paça gözaltına aldıran kör zihniyettir.
Belki katil; Diyarbakır Cezaevi’nde makatına cop soktuğu insanları “Ne mutlu Türküm diyene” diye bağırtarak koşturabilen, tutukluları bok çukuruna batıran, saçında bok bulunmayanlara ayrıca işkence uygulayan darbeci askerlerdir.
Çocuklarımızın katili belki de, Diyarbakır Cezaevi vahşetini yıllarca yazamayan, ama bugün seçimden çıkmış insanları bir kez daha katillere hedef gösteren sözüm ona “gazetecilik”tir. Bu kadar kan dökülmüş bir ülkede hâlâ utanmadan savaş dili kullanabilmek, şiddete tapınarak teröre bu kadar alet olabilmektir...
Türkiye’nin yakın tarihini iyi oku Yeni Şafak.
PKK’nın peşinden uçurumdan atlama.
Türkiye’yi, Kürtleri, Türkleri, barışa susamış bu toprakları uçuruma iteklemeyi gazetecilik sanma.
Hiç olmazsa, en çok sözünü dinlediğin kişinin, Başbakan’ın, Silvan şehitlerinden sonra “Kardeşlikten taviz vermeden terörün üstesinden geleceğiz” sözlerini hatırla...
Türkiye’nin kısa tarihini iyi oku Yeni Şafak.
Rabbinin ilk emriyle, oku!
Doğan Akın/t24