Gündem
14 Ağu 2024 19:31 Son Güncelleme: 14 Ağu 2024 20:12

Belediye başkanları AK Parti'ye geçen Yeniden Refah Partisi'nden ilk açıklama: Suat Kılıç isyan etti

Uzun süredir AK Parti'ye geçmesi beklenen isimler bugün belli oldu. AK Parti'nin kuruluş yıl dönümünde gerçekleşen programda 7 belediye başkanıyla en çok katılım Yeniden Refah Partisi'nden (YRP) oldu. Yeniden Refah ise belediye başkanı transferlerine tepkili! Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç "Devletin sahip olduğu imkanları, muhalefetin seçilmiş belediye başkanlarını etki altına alarak, baskı altına alacak şekilde kullanmak hukuka uygun değildir" diye çıkıştı.

AK Parti 23. kuruluş yıl dönümünde İYİ Partili, Yeniden Refah Partili ve bağımsız milletvekilleriyle belediye başkanlarını transfer etti. Siyasetin gündemine damga vuran bu gelişme sonrası YRP'den ilk açıklama geldi. Eski bakan ve AK Partili olan YRP Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç "Siz belediye başkanlarını hizmet edemez hale getirirseniz ve belediye başkanları da bu nedenle partilerinden ayrılmayı düşünürlerse burada büyük bir adaletsizlik açığa çıkar" diyerek AK Parti'ye tepki gösterdi.

YENİDEN REFAH'TA MYK TOPLANTISI: TÜRKİYE ACİLEN HÂL YASASINI ÇIKARMAK ZORUNDA

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, Genel Başkan Fatih Erbakan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Kılıç, Türkiye’de son bir haftadır tarım kesiminin, köylünün, çiftçinin eylemle sokaklara çıktığını ve yolları trafiğe kapattığını söyleyerek, “Türkiye'nin birçok ilinde çiftçilerimiz ürünü, traktörüyle sürüp tarlasında bırakmaktadır. Birçok ilimizde mahsulün fiyatı toplamaya bile değmemektedir. Gübre girdisi var, zirai ilaç girdisi var, tohum girdisi var, el emeği var, traktör giderleri var, amortismanlar var, nakliye navlon bedelleri var. Şehirde vatandaşımız, filesini doldurmakta zorlanıyor. Köyde çiftçimiz, köylümüz ürettiğinden maliyetini çıkaramıyor. Bu hakça bir düzen değildir. Bu adil bir yaklaşım değildir. Senelerdir söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Türkiye acilen hal yasasını çıkarmak zorundadır. Bir ürünün haldeki, pazardaki, manavdaki fiyatı, tarladaki fiyatının 5, 8, 10 katına çıkıyorsa burada bir haksızlık vardır. Ve hakkı kaybedilen, hakkı gasp edilen üreticidir, köylüdür, toprağı ekendir, biçendir, işleyendir. Bu konuda hükümetimizi acil tedbirler almaya davet ediyoruz. Öte yandan TÜRK-İŞ'in verilerine göre dört kişilik bir aile için açlık sınırı yüzde 75 enflasyonla birlikte 19 bin 234 TL, yoksulluk sınırı da 62 bin 652 lira. TÜRK-İŞ'in ve HAK-İŞ'in, bu ay içinde açık hava toplantıları olacak. İşsizliğe, yoksulluğa, açlığa, yüksek enflasyona, yüksek faizlere dikkat çekilecek. Yeniden Refah Partisi olarak Türkiye'nin önde gelen işçi örgütlerinin ay boyunca düzenleyecekleri bu açık hava toplantılarını desteklediğimizi de bu vesileyle sizlerle paylaşıyorum” diye konuştu.

"SEÇİLMİŞ BELEDİYE BAŞKANLARI EMANETE SONUNA KADAR SAHİP ÇIKMALIDIR"

Kılıç, Yeniden Refah Partisi’nden AK Parti’ye geçen belediye başkanları ile ilgili şöyle konuştu: “Yeniden Refah Partisi’nin 63 belediyesinden 13’ü partimizden ayrıldı. Bu olağan bir durum değil. Bunu normal, olağan, sıradan bir durum olarak göremeyiz, karşılayamaz. Bu belediye başkanlarının önemli bir kısmı bugün AK Parti'ye katılım sağladı. Devletin sahip olduğu imkanları, kamunun gücünü, kudretini muhalefetin seçilmiş belediye başkanlarını şu ya da bu şekilde etki altına alarak, baskı altına alacak şekilde kullanmak hukuka uygun değildir. Adalete, hakkaniyete uygun değildir. Bir partiden seçilmiş belediye başkanlarını istifa ettirip kendi partinize katmak haksız ve adaletsiz bir uygulamadır. Seçimin mantığına, siyasetin sosyolojisine, seçme iradesine sandığa yansımasına da tümüyle aykırıdır.

Elbette ki Yeniden Refah Partisi’nin bakanlıkları yok, bürokratik kurumları yok, büyük bütçeleri yok, belediyeleri borçlandırma yetkisi yok. Seçilmiş belediye başkanlarımıza kredi veremiyoruz. Para bulamıyoruz. Çöp kamyonu gönderemiyoruz. Ama zaten aslolan belediyenin kendi imkanlarıyla fırsatlar oluşturması ve halkın ihtiyaçlarına cevaplar bulmasıdır. Ve Ankara'daki devlet kurumlarının da hangi partiden olursa olsun bütün belediyelere ve belediye başkanlarına parti ayrımı yapmaksızın eşit yaklaşmasıdır. Siz belediye başkanlarını hizmet edemez hale getirirseniz ve belediye başkanları da bu nedenle partilerinden ayrılmayı düşünürlerse burada açığa büyük bir adaletsizlik çıkar. Yer değiştirmek bu anlamda gidene de yaramaz, alana da yaramaz. O nedenle diyorum ki, seçilmiş belediye başkanları ellerindeki imkanlar ve fırsatlar ne olursa olsun kendi partilerinde kalmalıdır. Milletin emanetine sahip çıkmalıdır. Hizmet etmelerine mâni olan adaletsiz ya da dışlayıcı uygulamalar varsa bunu da halkı anlatmaları, halkın dikkatine sunmalarıdır. Doğru olan budur. Yapılması gereken budur. Bütün belediye başkanlarına, başka partilerden seçilenlere de bizim tavsiyemiz; kendilerini seçen insanların iradesine, ilgisine, güvenine layık kalmaları ve beş yıl boyunca o parti logosuyla verilmiş olan emanete sonuna kadar sahip çıkmalarıdır.”

"SAYIN GÜRPINAR PARTİMİZDEDİR, ŞANLIURFA’DADIR"

Kılıç sözlerini şöyle sürdürdü: “Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanımız sayın Mehmet Kasım Gürpınar'ı bu tartışmalardan tenzih ediyorum. Büyükşehir belediye başkanımız hem partiye geçişimiz sürecinde hem de sonrasındaki açıklamalarında partisindeki huzurunu, partisinden duyduğu memnuniyeti ve Şanlıurfa halkına hizmet etme iradesini defalarca bize de kamuoyuna da beyan etmiştir. Bu tartışmaların kasıtlı polemikler olduğunu ve bir yıpratma kampanyasının yansımaları olarak cereyan ettiğini düşünüyorum. Sayın Gürpınar partimizdedir, Şanlıurfa’dadır. Hizmetime devam etmektedir ve yine Yeniden Refah Partisi çatısı altında seçildiği gün olduğu gibi beş yıl boyunca hizmetine devam edeceğine yönelik inancımız ve kanaatimiz kendisiyle ilgili tamdır.”


"HERKESE AYM KARARLARINA UYULMASINI TAVSİYE EDİYORUZ"

Kılıç, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Türkiye İşçi Partisi'nden milletvekili seçilen Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi süreciyle ilgili olarak olağanüstü toplanmasına ilişkin, şunları söyledi: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş’a açık bir çağrıda bulunmak istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bu hukuk devletinde normlar hiyerarşisine riayet edilmelidir. Kanunlar hiyerarşisine özen gösterilmelidir. Yüksek yargı kurumları arasındaki çatışmanın çözüm merci Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi yüksek yargıdaki çatışmayı çözemezse gidilecek yer bellidir. Millet iradesidir. Nedir yapılması gereken? Gerekiyorsa anayasa değiştirilsin. Ama bu polemiklerle Türkiye lütfen meşgul edilmesin. Aylardır Yargıtay’la Anayasa Mahkemesi arasında gidip gelen bir dosya var. Bu dosya adeta pin pon topuna dönüştürüldü. Yargıdaki bu çatışmanın yargı sistemine, anayasal hukuk düzenine, adalet anlayışımıza yönelik meydana getirdiği güvensizliğin Türkiye’yi yönetenler farkında değil. O nedenle Sayın Numan Kurtulmuş’a Yeniden Refah Partisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı sıfatıyla bir çağrıda bulunuyorum. Sayın Kurtulmuş lütfen, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni yeni yasama döneminde bu konuyu kalıcı ve kesin bir çözüme kavuşturmak üzere yeniden toplantıya çağırınız. Gerekirse tek maddelik bir anayasa değişikliğinin öncülüğünü yapınız. Anayasa Mahkemesi’nin süper temyiz yetkilerinden veya bireysel başvuru imkanından bir şikâyetiniz bir rahatsızlığınız varsa bu düzenleme ile yargıdaki çatışmayı sonlandırınız. Dolayısıyla durumumuz, tavrımız nettir bizim bu konuyla ilgili. Olağanüstü toplantı çağrısına Yeniden Refah Partisi katılacak, uyacak. Herkese Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmasını tavsiye ediyoruz. Madem bir anayasamız var, bu anayasanın korunması için bir de anayasa yargısı var. Anayasa yargısının aldığı kararlara uymadığınız takdirde anayasa anlamsızlaşmış olacak. Bu bir hukuk devleti için yaşanabilecek en büyük risktir ve krizdir. O nedenle çözüm mercii Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Bu çözüm o çatı altında tesis edilmelidir, sahiplenilmelidir. Ve daha fazla da bekletilmemelidir. Uzun tutukluluk sürelerinin doğrudan cezalandırmaya dönüşmesinin de Türkiye önüne geçmelidir. Artık seneler devam ede gelen davalarda kesin hükümler bir şekilde ortaya konulmalı, ister önce mahkemelerin kararlarını vermeli, istinaf yolu, temiz yolu her neyse tamamlanmalı ve Türkiye hukuk sistemi uluslararası alanda tartışılan bir ülke olmaktan acilen çıkarılmalıdır. Çünkü ekonomide alınması gereken Kararların alınması, atılması gereken adımların atılması ve beklenen iyileşmeye dönük sonuçların sağlanması da Türk hukuk sistemine yönelik alınacak kararlar, atılacak adımlarla doğrudan alakalıdır. Yani hukuk sistemine güven varsa ekonomik düzeninizde de güven vardır. Türkiye bu anlamda hukuk reformlar için, yenileşmeler için güveni yeniden tazelemek için adalet kavramı etrafındaki kaygıları ortadan kaldırmak için acilen kafadan atması gereken bir ülkedir.”