"BEKİ BENİM MUHATABIM DEĞİL, BAŞBAKAN ARAMALI"
Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu, Radikal gazetesi yazarı Akif Beki'yi muhatap kabul etmediğini açıkladı!
Geçtiğimiz hafta Radikal gazetesi yazarı Akif Beki hakkında ciddi iddialarda bulunan Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu, T24 sitesinden Hazal Özvarış'ın sorularını yanıtladı.
Uslu, Başbakan Erdoğan'a yazdığı açık mektup ve Akif Beki hakkındaki iddialar için şöyle konuştu:
‘Erdoğan, açık mektuptan sonra beni aramadı’
- Köşenizde, bir internet sitesinde bazı bilgilerinizin yayımlanmasından sonra Başbakan’a açık mektup yazarak ailenizin hayatı için endişelendiğinizi söylediniz. Erdoğan, açık mektubunuz ardından sizi aradı mı?
Hayır.
- Süreçte konuştuğunuz AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik iletişime geçti mi?
"Araştırıyoruz" dediler.
- Umudu kestiniz mi?
Arkasında neyin olduğunu bildiğim için, neyi bekleyebileceğimi de üç aşağı beş yukarı tahmin ediyorum. Başbakanlığın şikâyet alma mekanizması BİMER'e başvurdum. Askerlik dosyalarım, nüfus bilgilerimin ve muhtemelen banka hesaplarıma hangi bilgisayardan girildiğini isterlerse iki dakika içerisinde bulurlar.
‘Dosyama ilişkin umudum yok’
- Tutuklanmak veya öldürülmekten mi korkuyorsunuz?
Benim yaptığım bir şey yok ki tutuklanayım! PKK peşime adam gönderdi, bu kişi de emniyet tarafından yakalandı. Ancak KCK operasyonlarından sonra ortaya çıkan “kimin eli kimin cebinde” durumu da ortada. Bu bağlamda ben daha önce ”Beni hangi PKK tehdit ediyor” şeklinde bir yazı yazmıştım.
Özel bilgilerimin sızdırılması operasyonuna dair Başbakanlık'ta bir süreç ilerleyecektir. Ancak bana "şunu bulduk" diye döneceklerini düşünmüyorum. O kadar saf değilim. Uludere'de 34 insanın öldüğü yerde bir ilerleme olmuyorsa, benim dosyamın çok da önemi yok. “Umutsuz musunuz” dediniz ve evet bu anlamda umudum yok.
‘Başıma gelenlerin Uğur Dündar’ın başına gelenlerden ne farkı var?’
- Tüm bu yüksek siyasette sizin nasıl bir yeriniz var?
KCK-MİT-Polis kavgasında "PKK'yı kullanalım" ve "PKK'yı bitirelim" taraflarında “PKK'yı bitirelim" görüşünü destekleyip ”Kürt haklarını PKK ile mücadele ve müzakerenin rehinesi yapmayın” diye yazdığım için bana karşı yürütülen bir operasyon var. 2009 yılında KCK operasyonları başladığında, KCK yöneticilerinin MİT elemanı olduklarını yazmaya başlamıştım. Ama bu sadece bana yönelik değil. Diğer Taraf gazetesi yazarları da sahte isimlerle dinlenmiş, Mehmet Baransu'nun peşine fiziki takip için adamlar takılmış. Ortada bu işleri araştıran, “ne oluyoruz” diyen kim varsa bugün kuşatma altına alınıyor. Ben sadece bağırdığım için gündeme geldim.
Süreci 1 aydır biliyordum. Gelen bilgilere göre, “Başbakan'ın çevresinden duyduk” diyerek fitne yayılıyordu. Özellikle AKP ve muhafazakâr çevrede böyle bir çalışma zaten vardı. Bunu taraflara da bildirdim. Sonra bunu unuttum. Ama sonra, bir korsan siteden bana ait çok özel belgeler yayımlandı. Askerlik dosyalarım, askerlik şubesi, MİT veya Emniyet dışında bir yerden çekilemez. Herhangi bir ünlü gazetecinin askerlik dosyası çekilip internete konsa ne olurdu? Uğur Dündar’ın eşinin yurtdışına çıkışları gazeteye çıktı diye ülke ayağa kalktı. Ne farkı var?
Dündar'ın başına gelen olayda sisteme kimin girdiği bulundu ve cezalandırıldı. Ben de hukuki başvurularımı yaptım. Size analizimi söyleyeyim: Bunu bulmayacaklar, bulamayacaklar. Çünkü bu bilgiler herhangi bir askerlik şubesi veya nüfus dairesinden çıkmadı. Bunlar ancak, emniyet istihbaratı ve MİT'ten çıkabilir.
- Emniyet'ten gelen cevap ne oldu?
Emniyet bilgisayarında askerlik dosyaları yoktur. Bilgileriniz sorgulandığında askerlik dosyalarını göremiyorsunuz.
- O yüzden mi “MİT” diyorsunuz?
Evet, tabii ki.
- “Evime de giren MİT'ti” diyorsunuz. Nasıl bu kadar eminsiniz?
Çünkü bu olaylar, Uludere'den sonra başladı. Uludere'de katledilen köylülerin, katledildiği gece Kürt gazetecilerin Twitter'a yazdıklarını gördüm ve doğrusu inanmadım. Gecenin 2'si de olduğundan o bölgede çalışan tanıdıklarımı rahatsız etmek de istemedim. Fakat Twitter'daki dalga büyüyünce, ben de gecenin 4'ünde güvenlik biriminde çalışan tanıdıklar da uyumamışlardır, dedim ve aradım. İlk defa kaç köylünün kaçağa gittiğini ve kaçının öldürüldüğünü ben yazdım. “Devlet öğlene kadar özür dilemeli ve tazminat ödemeli” diye yazdım.
Daha sonra KCK-MİT arasındaki ilişkiyi açıkladıktan sonra takılan kancalar arttı. Bu bilgileri kim veriyor, diye kuşatma altına alındım. Ondan sonra gelen süreçte telefonlarım dinlenmeye başlandı. Telefonlarımın dinlendiğine ilişkin bilgiler var. Şöyle tehdit ediliyorum: “Emre Uslu, hiçbir yerde yayımlanmamış fotoğrafların burada yayımlanacak.” Kurucusu, yazarı belli olmayan bir site, özel dosyalarıma, fotoğraflarıma nasıl sahip olabilir? Bu fotoğrafların bulunduğu tek yer var, o da evim. Başka hiçbir yerde yok.
‘Beni koruyan devlet Türkiye değil’
- Diğer taraftan devlet koruması altında olduğunuzu da söylüyorsunuz. Burada bir tuhaflık yok mu?
Şüphelenmem için çok neden var. Söylediklerim, bildiklerimin onda biri. Ortada Uludere olayında MİT'in rolünü yazdıktan sonra Mehmet Baransu'ya yapılanlar var. Uludere'de ölenlerin isimlerini, sayısını verip “Devlet özür dilemeli” dedikten sonra bunlar başımıza geliyor. Bence, kolay anlaşılabilir bir arka planı var.
- Amerika'da nasıl korunuyorsunuz? Konsolosluk aracılığıyla mı?
Hayır, konsolosluk değil. PKK tehdidi altında yaşadığımı Amerikalılara da bildirdim.
- Sizi, Amerika mı koruyor?
Hayır, ben sadece durumdan haberdar olduklarını ve ilgilendiklerini söylüyorum.
‘MİT beni ciddiye almadığı için mi telefonumu dinliyor?’
- Suçlamalarınıza Akif Beki'den şu yanıt geldi: "Anılan siteyi tanımam, etmem. Emre Uslu'dan da herhangi bir mail almadım."
Radikal gazetesindeki posta adresine yazdım. Radikal'i de arayıp mail sistemlerinin çalışıp çalışmadığını sordum. Mail kutuları dolu olmadığı sürece çalışıyormuş. Zaten e-mail gönderdiğinizde gitmeyince, uyarı maili geliyor. Bu maili gazeteye de yazdım, yarın çıkacak. Burada önemli olan şey, etkili AKP çevrelerinde “Başbakan'dan duyduk, Emre Uslu gelince tutuklanacak" fitnesinin doğru olup olmadığı. Akif Beki'nin o yazısı da dâhil olmak üzere, buna hiç kimse “yalandır, yoktur” demedi.
- Beki şöyle devam ediyor: "'Başbakan'dan duydum, Emre Uslu tutuklanacak' gibi gülünç bir cümle de benim ağzımdan hiçbir ortamda, hiçbir surette çıkmadı." Muhatabınız net bir şekilde yok diyor, hüküm düşmez mi?
Benim muhatabım, Başbakan. Başbakan olması da şart değil. AKP'den birisi veya MİT de bunu söyleyebilirdi. MİT, “böyle bir şey vardır” da, “yoktur” da demiyor. “İstediğimiz zaman açıklama yaparız” diyor.
- MİT "Ciddiye aldığımız iddiaları yazılı yanıtlarız" dedi ve sizin cümlelerinizle olmasa da iddiaları yalanladı.
MİT, OdaTV’nin hakkımda yaydığı saçma sapan iddiaları yanıtlamıştı. O halde MİT, OdaTV’yi ciddiye alıyor demektir. Neden acaba? Ayrıca, beni ciddiye almadıkları için mi telefonlarımı dinliyorlar?
- Sizi değil de suçlamayı ciddiye almamaktan kaynaklanıyor olabilir mi?
Eğer MİT benim yazdıklarımı ciddiye almıyorsa, Emniyet Genel Müdürlüğü'nde ilgililere baskı yapıp, “Bu adamın ilişkilerini ortaya çıkarın, bu adam bu bilgileri nereden alıyor” diye neden baskı yapıyorlar?