'BEHZAT Ç.' VE 'KURTLAR VADİSİ' NE KADAR MUHALİF?
Bahçeşehir Üniversitesi, Behzat Ç. ve Kurtlar Vadisi dizilerinin başını çektiği "muhalif" dizileri masaya yatırdı!
Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Bölüm Başkanı Orhan Tekelioğlu, Behzat Ç. ve Kurtlar Vadisi dizilerinin başını çektiği "muhalif" dizileri masaya yatırdı...
Bir dizinin iş yapması amaçlandığında tercih edilen yaklaşım, izleyici tarafından sevileceği varsayılan bir hikayeden (ünlü bir film, çoksatar bir roman, hatta bir mesel bile olabilir) esinlenen bir olay örgüsü kurup kahramanlar yaratmaktır. Ekran, konu ya da üslup olarak birbirini taklit eden dizilerle dolu. Ağdalı melodramlardan aile komedilerine Türkiye TV’sinin belirli bir anlatım üslubunu benimsediği, bazı konulara özellikle yoğunlaştığı söylenebilir.
Son bir iki yılda öne çıkan örnekler (‘Aşk-ı Memnu’ ya da ‘Muhteşem Yüzyıl’ gibi) sayesinde izleyicinin neyi seveceğinin “formülü” de belirginleşiyor zaten. Bu tip model-anlatılar diziler için bir “standart” oluşturuyorsa, dizi dünyasının “standart ötesi” anlatıları da var. Bu minvalde, ‘Kurtlar Vadisi’ (KV) ve ‘Behzat Ç.’den özellikle söz etmemiz lazım. İlk bakışta birbirine taban tabana zıt (örneğin, izleyicilerinin siyasal eğilimlerinin uyuştuğu pek söylenemez) olarak görülebilecek bu dizilerin önemli bir benzerlikleri de var: Sürekli gündemdeki olaylara göndermede bulunuyor, hatta müdahil oluyorlar!
Aslında kimler?
Bakıyorsunuz, Hrant Dink cinayetini benzer bir soruşturmaya önce Behzat Ç. katılıyor, sonradan işe “ecinniler” karışıyor ve neticede soruşturmanın dışında kalıyor ya da kahramanlarımızdan biri Ahmet Şık’ın tutuklanma sürecini hatırlatan bir kadın gazeteciye abayı yakıveriyor. Kuşkusuz, dizi anlatısındaki olaylarla dış dünyadaki olaylar arasındaki rabıta konusunda kimse ‘KV’ ile aşık atamaz. Hatta, ‘KV’nin bir “dizi”, yani bir “kurgu” olduğu bile çoğu zaman pek anlaşılmaz. Dizinin izleyicileri olaylar, olaylara dair analizler yardımıyla “olmakta” olanları çözümledikleri gibi, “olacak” olanları da önceden görebilir. 2003’te başlayan bu dizinin ilk iki yılındaki “konsept danışmanı” şu anda Ergenekon davasından tutuklu olan Soner Yalçın’dı. Daha sonra, örneğin Ömer Lütfi Mete gibi derin devletin dinamiğine vakıf insanlar da dizinin anlatısına katkıda bulundu. İzleyicileri, başta Polat olmak üzere, dizide boy gösteren kahramanların “aslında” kim olduğunu (Yeşil mi, Çatlı mı, Veli Küçük mü gibi) yıllardır tartışıp dururlar.
‘KV’de gözlemlediğimiz türden “gerçek” ile “kurgu” arasındaki sürekli gidip gelişe, ayrımdaki belirsizlik durumuna ilk işaret edenlerden biri postmodern kuramın en önemli düşünürlerinden Baudrillard olmuştu. Bu belirsizlik durumu postmodern TV’nin en önemli icatlarından biridir. Öyle ki, izleyiciye sunulan “gerçeklik” duygusu o kadar ileri gidebilir ki, izleyici ekranda gördüğü kahramanları gerçek sanmaya, örneğin onlara mektup yazmaya, başlarına bir felaket geldiğinde para yardımı yapmaya bile çalışabilir. Nitekim, ‘KV’nin sevilen kahramanı Çakır öldüğünde ölüm ilanları verenler, mevlit okutanlar olmuştu. Baudrillard, gerçeklik ile kurgu arasındaki gidiş gelişin, lunaparklardaki keskin inişli çıkışlı platformlarda ilerleyen hız trenlerine (roller-coaster ya da çocukluğumdan hatırladığım kullanışıyla “bugi bugi”) benzediğini söyler.
Sıkı bir düğüm geliyor
Güncel bir “olay” ile kurgunun kahramanın hayatında bir enstantane hızlı bir şekilde birbiriyle örtüştüğünde gerçeklik duygusu katlanır, “hiper-reel” bir gerçekliğe dönüşür. Bir orijine, bir ilk-modele ihtiyaç duymayan gerçeklik. Örneğin, ‘24’ dizisi böyle bir anlatıya sahiptir. Olaylar ve gerçeklik duygusunu arttıran zaman efekti diziyi ve kahramanı Jack Bauer’i gerçek bir kahramandan da ötesine taşır. Uluslararası terörle ilişkilendirilen güncel olaylara yapılan atıflar bu özel tim karakterini neredeyse mitolojik bir süper-kahramana dönüştürür. Benzer bir durum Polat Alemdar ve bir antikahraman olarak resmedilse de, artık olumlu bir kahramana dönüşen Behzat Ç. için de oldu.
Dış dünya gerçeğinin anlatıya temel olması, dizi anlatısının üzerini kaplamasının hem avantaj hem de dezavantaj olmasını ‘KV’de net olarak görürüz aslında. “Olmakta” ve “gelmekte” olanı anlatma “becerisiyle” izleyicisini kendine bağlayan ‘KV’, son iki yıl içinde izleyicisinin neredeyse yarıya yakınını kaybetmiş durumda. Bir iki hafta sonra, yapımcılarının deyişiyle, bir “düğüm” atacaklar ve uzunca bir süre için ara verecekler. Halbuki, böylesi kritik bir seçim öncesinde, gizli görüntüler etrafa saçılırken, hemen her gün bir başka derin devlet mevzuu medyada boy gösterirken ‘KV’ için işler çok daha iyi gitmeliydi, değil mi? Ama gitmiyor, çünkü sadece dış dünya gerçeğine göndermede bulunmak yetmiyor, aynı zamanda siyaseten “muhalif” bir kulvara da yerleşmek gerekli. Gerek yayınlandığı kanalın hükümete yakın olduğu algısı, gerekse anlatısında öne çıkan vurgularla Kurtların “dişleri” çoktan sökülmüş durumda. Artık eskisi gibi, devletin ihanet eden tarafıyla didişmekten çok, devleti özellikle dış düşmanlara ve Ersoy Ulubey gibi ideolojisiz kötü adamlara karşı korumaya çalışan bir Polat var.
Muhalif olmak şart!
Öte yandan, ‘Behzat Ç’., gönderme yaptığı dış gerçeklerle doğrudan muhalif bir konuma oturuyor. Aslında, siyasetle ilgilenmeyen bu başkomiser ve ekibinin ellerinde sadece mesleki dürüstlükleri ve işlerini kendi bildikleri doğrularla (sorguda adam dövme de dahil) icra etmekten başka dertleri yok. Sıkıntıdan işkolik olmuş bu apolitik insanların etraflarıysa “politik davranan” birçok insanla (badem bıyıklı polis şeflerinden AVM yöneticisi “işbilir” bir ağabeye kadar) çevrili. Zaten teşkilattaki işler, bazı cinayetleri örtmeye gidecek kadar kirli ilişkilerle dolu. Behzat Ç., istese de istemese de yaşadıklarıyla baş etmek, siyasal bir tutum almak zorunda kalıyor. Tabii ki Vadi’deki süper kahraman tipolojisiyle ilgisi yok Behzat Ç.’nin, o sıradan biri, hatalarıyla malul bir maço. Dış gerçeğe gönderme yaptıkça fanları katlanıyor dizinin, daha ilk yılında olan bu dizi için örneğin, Ekşi Sözlükte 1000’den fazla entry girilmiş durumda. TV’deki reytinglerinde harikalar yaratmıyor belki ama, sosyal medyanın açık ara yıldızı. Acaba anlatısının edebi lezzetinden mi, yoksa dış dünyaya sürekli göndermede bulunmasından mı?
ORHAN TEKELİOĞLU-Bahçeşehir Üni.