11 Kas 2007 14:15 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:51

BAZEN İNCECİK BİR BEL, BAZEN YUVARLAK KALÇALAR, BAZEN DÜZ BİR GÖĞÜS, HATTA HASTA DENİLEBİLECEK MARAZİ BİR SİLUET!..." ERTUĞRUL ÖZKÖK'TEN BİR PAZAR YAZISI!...

Özkök: Bu fotoğrafa baktıkça; bir kadını, erkeğin gözünde çok güzel kılan şeyleri düşünüyorum.

ÖNCEKİ gece geç saatlerde, kimbilir kaçıncı defa "Purple Rain" filminin sonunu seyrediyorum.

Prince en hünsa haliyle "Purple Rain"i söylüyor.

Ve hayatım boyunca en sevdiğim gitar sololarından biri başlıyor.

Her yalnız gecemde olduğu gibi, aynı şeyi düşünüyorum.

Benim için gece, vasatın, bayağının, adinin, kötünün en büyük düşmanıdır.

Gece temizlikçidir.

En pespaye insan cinayetlerinin izlerini siler.

Hele bahçenizin ucunda bir çam ağacı, yıl sonuna erken başlamışsa.

Üzerindeki küçücük ampuller sizi ışıl ışıl bir huzur dünyasına götürüyorsa, mütevazı felsefenizin üç beş sayfası daha yazılmaya başlanır.

* * *

Önümde son Amerika seyahatimde aldığım dergilerin birinde gördüğüm fotoğraf duruyor.

Yan tarafta gördüğünüz şu fotoğraf.

Sırtı çıplak bir kadın, ressama veya heykeltıraşa poz veriyor gibi öyle duruyor.

Bazılarımız için bayağı kilolu sayılabilecek bir gövde.

Bazılarımız içinse, antik çağdan fırlayıp gelmiş bir Venüs, bir Afrodit.

Veya Gustave Dore´nin cennetinden çıkma bir kadın...

Belinin kıvrımları, kalçalarının görünümü insanı çelişkili bir estetik meditasyona sokuyor.

Bu kadın kilolu mudur?

Yoksa bir erkeği mest edecek kadar güzel mi?..

Ben çok güzel buluyorum.

Daha doğrusu bir kadını, erkeğin gözünde çok güzel kılan şeyleri düşünüyorum.

Bazen incecik bir bel.

Bazen yuvarlak kalçalar.

Bazen düz bir göğüs, hatta tahta denilebilecek marazi bir siluet.

Bazen dolgun göğüsler.

Bir erkek aynı anda bunların hepsini güzel bulabilir mi?

Evet, güzel bulabilir.

Çünkü kadını erkeğin gözünde "hayatının kadını" yapacak çok başka şeyler var.

Birlikte yaşananlar.

Geçmiş kıskançlıklar.

Kadının duruşu.

Tıpkı bu fotoğraftaki gibi edası...

Kadın üst bir varlıktır ve erkeği fethedecek çok şeyi vardır.

* * *

Ama yandaki fotoğrafta beni etkileyen çok başka bir şey var.

Bu bir reklam fotoğrafı.

Biraz bakın ve şu soruma cevap verin:

Sizce bu kadın fotoğrafı neyin reklamı için kullanılmış?

Kozmetik bir ürün mü?

Bir tasarımcının ürünleri için mi?

Hiçbiri değil.

Bu fotoğraf, göğüs kanserine karşı mücadele eden bir araştırma vakfının sosyal ilanında kullanılmış.

Üzerinde şöyle bir yazı var:

"Biz göğüs kanserini tarihe gömüyoruz."

Yani Venüs´lerin, Afrodit´lerin çağına.

Ne kadar umut verici, ne kadar düşündürücü bir reklam değil mi?

Göğüs kanserinden mustarip bir kadını, en kadın haliyle hayata asılmaya davet eden muhteşem bir umut yıldızı.

Aklıma yıllarca önce kaybettiğimiz sevgili arkadaşım Neslihan Gence geldi.

Ankara´nın o en güzel kadınını düşündüm.

Ve elimi göğsüne götürerek, o habis yumrulara ilk dokundurttuğu anı, evet o anı hatırladım.

Kanser bile onun muhteşem kadınlığını alıp götürememişti.

Neslihan gözümde hep o muhteşem kadın olarak kaldı.

Ölüme meydan okumanın en kahramanca yolu bu olmalı diye düşünmüştüm.

* * *

Purple Rain bitti ve filmin son şarkısı başladı.

Prince yine en hünsa haliyle söylüyordu:

"Kadın değilim ben

Erkek değilim ben

Hiçbir zaman anlayamayacağınız

Biriyim ben..."

Bir kere daha anladım ki, yarasalar kötü hayvan değildir.

Ve gece, vasat yaratıkları