Bayram değil seyran değil! Kılıçdaroğlu’nun vermek istediği mesaj ne?
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, CHP Eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun KRT televizyonu’ndaki açıklamalarını değerlendirdi…
Efendim: Kemal Kılıçdaroğlu’nda yeniden bir hareketlenme var. Susup susup arada pat diye bir yerlerden çıkıveriyor. Nitekim bir baktık ki eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu KRT televizyonu’ndaki programa katılıp bazı açıklamalarda bulundu. Hani tam da “bayram değil, seyran değil” türünden. Gazeteciler Elif Doğan Şentürk, Zafer Arapkirli, Ali Kemal Erdem ve Atakan Sönmez’in sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu çeşitli konulardaki görüşlerini dile getirmekteydi. Kendini ifade etmede performansı fena değildi diyeyim bu arada..
Lakin benim ahir ömürde öğrendiğim bir şey var. O da siyasette hiçbir şey bir hesaba dayanmadan olmaz. Belki bireysel motivasyonu da olabilir ama “Yahu adam çok hırslı, halen vazgeçmedi” deyip de geçiştirilemez. Tabii “Bir eski genel başkan olarak düşünce ve uyarılarda bulunma hakkı var” denilip “normal” de bulunabilir. Lakin bir eski veya yeni bir siyasi lider çıkıp topluma birtakım mesajlar verme ihtiyacı duyuyorsa orada durup bir dakika düşüneceksiniz. Üstelik ilk defa ekrana çıkma kararı alıyorsa. Ha, bunların etkisi az mı olur çok mu olur ya da kimse umursamaz mı o başka…
Bayrak Açma Hazırlığı mı?..
Kılıçdaroğlu CHP içindeki gidişattan “Rahatsızlar”ın, çekinip “konuşamayanlar”ın sözcülüğüne mi soyunuyor? Yahut ortalığı karıştırma peşinde mi? Veya “Ben halen varım, buradayım” demenin dolaysız bir yolu mu? Hatta doğrudan bir bayrak açma hazırlığı mı?.. Eski çatışmacı mantık üzerinden yeni bir sayfa açmak mı? Hangisi?
Elbette şu aşamada direkt bayrak açmanın zemini yok. Onun yerine bir “Ağırlık noktası” oluşturmak, CHP içi ve dışına çeşitli mesajlar vermek ve yakın vadedeki gelişmeleri etkilemeye çalışmak daha ehven. O yüzden kimilerinin sandığı gibi bunu sırf “Hırs”tan veya “Durumu kabullenememekten” dolayı yaptığını düşünmüyorum. Çok basit ve haksız bir izah olur!
Kendini Aklama Çabası mı?..
Kimileri de bunu seçim yenilgisinden dolayı çok suçlandığı için “kendini bir aklama çabası” olarak da görüyor. Bilhassa da 6’lı masa, aday gösterilme biçimi, Meral Akşener’in gidip gelmesi, Ümit Özdağ meselesi, vb gibi konulardaki beyanları dikkate alınarak. (Gerçi “Partide en büyük değişimi yapan lider benim” gibi, “Arkadan hançerlendim” lafına dair partide ona “aday ol” baskısı yapanların kaybedince “olmasaydı” demeleri, Ekrem İmamoğlu’na kırgınlığını hissettirmesi, vb gibi noktalara değinmesi de manidardı.) Belki o boyutu da olabilir ama esas olarak başka bir hedefi vara benziyor. Her ne kadar “sıcak siyasetle ilgilenmiyorum” dese de pek öyle gözükmüyor. (Ankara’daki “karargâhı” boşuna kurmadı herhalde. Hoş, söyleşide bunu neredeyse muhabbet olsun diye kurmuş imajı vermeye çalışsa da!) Mümkün de değil zaten!..
Amaç “Yumuşama” Politikasına Cephe Almak!..
O halde ne? Kılıçdaroğlu bu çıkışı neden yapma ihtiyacı duydu? Öncelikle mevcut çıkışı direkt bir politika beyanı olarak düşünmekte yarar var. Bu politikanın temelini ise “Saray’a muhalefet” ve “Özgür Özel’in izlediği yakınlaşma çizgisinden duyulan rahatsızlık” oluşturuyor. Kılıçdaroğlu, belki Özel’i henüz “İhanet”le suçlamadı ama yakında o da olursa şaşırmam!..
Çok değil kısa bir süre önceye kadar Kılıçdaroğlu ilkin “Saray’la müzakere edilmez, mücadele edilir” diye bir yaklaşım sergilemiş, ardından da bir internet sitesine yazdığı “Tek bir yüzükten saraydaki saltanata” başlıklı yazısında benzer iddialarını daha hacimli şekilde tekrarlamıştı. Kılıçdaroğlu burada özetle Erdoğan - Özel görüşmesine karşı durarak “hiç kimsenin bu anlayışa yani saraya meşruiyet kazandırma hakkı yoktur” şeklinde bir tavır geliştirmişti. Şimdi bu tavırda “En önde benim” mesajı veriyordu sanırım. Rahatsızlığını açıkça dışa vurdu.
İnternet sitesindeki yazı yetersiz mi bulundu mu ne daha kamuya açık bir mecra olarak televizyon seçildi herhalde. Diğer bir deyişle muhalefette “Doz artışına”na gidilmişe benziyor. “Müzakere değil, mücadele” diye özetlediği çizgisini hatırlatarak pratik adımlara da başladığını hissettiriyordu. (Selahattin Demirtaş’ı ziyarete gitme gibi) Kılıçdaroğlu yavaştan bir “muhalefet partisi lideri” gibi harekete geçmeye hazırlanıyordu adeta. Daha kolları henüz tam sıvamasa da!..
CHP’ye Tekrar Genel Başkan Olur mu?..
Bütün bunların dışında belki de en dikkate değer açıklaması “CHP’ye tekrar genel başkan olup olmayacağı” konusundaki soruya kaçamak değil, açıkça cevap vermesiydi. Kılıçdaroğlu oldukça samimi şekilde “olabileceği” nin sinyalini vermekteydi: “Kurultay'da hiçbir zaman ben genel başkan olacağım demedim.
Delegeler aday olarak gösterdiler. Yeniden kurultayda genel başkan diye aday gösterirlerse en cesurlar bir adım öne çıksın diyeceğiz… Delegelere bağlı. Onlar önerirlerse olmayacağım demeyiz.”
Demek ki Kılıçdaroğlu’nun bu programa katılmasından bir yan amaç da “Aday olabileceği”nin mesajını vermekti. Böylelikle kendisinin halen partide bir gücü bulunduğunu ve “alternatif” olduğunu hissettirerek Özel’i birde bu açıdan sıkıştırmak istiyor olabilir. (CHP’de dengelerin her an değişebileceği ise malum!) Elbette bu saatten sonra ne kadar mümkün olur hayli tartışmalı. Şu an “olmayacak duaya amin demek” gibi duruyor ama belli mi olur? (Tutar veya tutmaz ama kafasında bir planı olduğu seziliyor) Ancak bir yandan kendisine böylesi bir “misyon” biçmeye çalıştığı da anlaşılıyor.
Sonuç olarak; Kılıçdaroğlu’nun öyle veya böyle, CHP içinde halen dikkate alınması gereken bir odak olduğu anlaşılıyor. Zaten kendisi de ikide bir, her fırsatta bunu hatırlatmaktan geri durmuyor!..
28. 05. 2024
NOT: Lütfen bu yazıyı 06 Mayıs 2024 tarihli “Eski genel başkan yenisine savaş açtı! Kılıçdaroğlu ne yapmaya çalışıyor?” başlıklı yazımla birlikte okuyunuz.