'BAŞKASINA AŞIK OLDUM DESE DE KABUL EDERİM, YETER Kİ YAŞASIN'!... KANSERLE MÜCADELEYLE GEÇEN 8 YIL VE SİYAH-BEYAZ BİR AŞK HİKAYESİ!..
Kanat çifti, sekiz yıldır kanserle mücadele ederken hayatın yalınlığını ve aşkın gerçeğini bulmuş. Sevinç Kanat, "Kazım'ın başına kötü bir şey geleceğini asla düşünmedim. Ölümü hiç konuşmadık!" diyor.
Kazım Kanat ise önemli bir gerçeğe dikkat çekiyor: "Karım bana bakmasaydı, toplum tarafından aforoz edilirdi. Ben ona bakmasaydım Kadıncağız nasılsa hastalandı,' der üstüne gitmezlerdi."
- Neleri çıkardınız hayatınızdan, neleri eklediniz?
- K.K: Sevinç sigarayı çoğalttı. Günde iki paket sigara içiyor. Benim yanımda içmiyor tabii. Evde özel odası var. Televizyon ve sigara odası. Son akciğer ameliyatımı pasif içicilikten oldum. Sigara içenlerin ortamında bulunduğum için. Bodrum'da yaşama kararı aldım. Yarın yine gidiyorum, yelken yarışlarına. "Beni seven arkamdan gelir," diyorum. (Ha ha ha)
- S.K: Kazım'ın yanında asla sigara içmem. Onun sağlığına çok dikkat ediyoruz. Daha kolay mutlu oluyorum artık. Hayata çok olumlu bakıyorum. Polyannacılık oynuyorum. Kimse içimdeki fırtınaları bilemez. Her gece yastığa başıma koyduğumda ve her sabah uyandığımda, "Allah şu günlerimi aratmasın," diye dua ediyorum. Hastalığına, şu haline razıyım Kazım'ın.
- Birbirinize hiç yalan söylediniz mi?
- K.K: Kemoterapi sırasında Sevinç'e çok yalan söyledim. Ağır ilaçlar alıyordum. Burnum yerinde değildi sanki. Gözümün yerinden çıktığını sanıyordum. Parmaklarımı hissetmezdim, gömleklerimi ilikleyemezdim. Onu evden yollardım, nefes alamıyorsun, korkunç acı çekiyorsun. Altı ay boyunca evde acıdan kendi kendime ağlıyorum. Kapıları kapatıyorum. İlacın bir saat vurmaya başladığı bir etkisi var. Sevinç'in beni o halde görmesini istemiyordum. Çünkü biraz sonra benim acım geçiyor. Ama o beni böyle görünce, üzüntüsü devam ediyor. Benden daha çok üzülüyor. Kemoterapi dönemini Sevinç'e yasaklamıştım. Onu evden yolluyordum. Akşam geldiğinde sakinleşmiş oluyordum.
- S.K: "Normal hayatına, hiçbir şey olmamış gibi aynen devam etmeni istiyorum," dedi hep. Ben Kazım'a evde hiç hasta muamelesi yapmadım.
- K.K: Bu da yetmiyormuş gibi, kalçamı kırdım. Ayakkabılarımı bağlayamıyorum. Çoraplarımı giyemiyorum. Diğer ameliyatlardan daha fazla etkiledi beni. Kalça kırığı belli bir yaştan sonra mezarda iyileşir derler. Titanyum koydular.
- Kemoterapiyi istemediniz. Bodrum'da yaşama kararı aldınız. Bu kararı Sevinç Hanım ve oğlunuzla birlikte mi aldınız? Yoksa tek başınıza mı?
- K.K: Yapılabilecek hiçbir şey kalmadı. Yapılabilecek tek şey kaldı. O da tekrar hayata sarılıp mutlu olmak. Doktorlar altı noktayı teknik olarak temizleyemiyorlar. Bodrum, deniz havası bana iyi geldi. İstanbul'a döndüğümde doktorlar durumun iyileşmeye doğru gittiğini görüp çok mutlu oldu. İnsanlar, hayatı benim baktığım objektiften görmek istemiyorlar. Hıncal Ağabey'e teşekkür ederim. Beni en çok motive eden insanlardan biridir. Hastalığımın başından beri, çok desteği oldu. "Yaz Kazım bu yaşadıklarını," dedi, doktorlar da öyle. "Bir misyon üstlendin," dediler. Günde ortalama 250 mail alıyorum. Yazdıklarımın, hastane deneyimlerimin, söylediklerimin sağlık sisteminin düzeltilmesinde etkili olduğunu görüyorum. Bir kılavuz kaptan gibi oldum. Hepimizin finali var... Finale doğru gittiğimi biliyorum, 'Şu tarihte bitebilir,' dediğim zaman biter. Avucumun içinden o güvercin uçmaya, ben onu yakalamaya çalışıyorum. Hayat çok basit aslında. Hayallerimi çoğalttım. Teknemi büyüteceğim, dünya turuna çıkacağım. Beni seven peşimden gelir.
- S.K: Heyet Kazım'ı onayladı. Doktorların konrolündeyiz. İlaç tedavimiz devam ediyor. Denizi sevmiyorum ama Kazım için bu yaz teknede kaldım. Fobim var. Kapalı yerde kalamıyor