13 Şub 2012 15:15 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:20

BASIN TARİHİMİZDEN BİR SAYFA

Milliyet yazarı Hasan Pulur, basın tarihimizin en önemli sayfalarından birini araladı..

BASIN TARİHİMİZDEN BİR SAYFA

Geçen gün basın tarihimizle ilgili bir kitabı karıştırırken birden durakladık:
“Basiretçi Ali Bey’in Almanya macerası.”
“Basiret”, İstanbul’da çıkan bir gazete, sahibi de “Basiretçi Ali”, kendi deyimiyle İstanbul’un muteber gazetesi...
* * *
Gazete, Fransa ile Almanya arasındaki çatışmada Almanları tutar.
“Basiretçi Ali Bey” bir gün Tarabya’daki Alman elçiliğine davet edilir, Büyükelçi “Basiretçi”yi dış kapıda karşılar, izzet, ikramda bulunur, sonra davet sebebini anlar:
“Prens Bismark, Basiret’in yayınlarından ve Ali Bey’in yazılarından çok memnundur. Kendilerini, yol parası elçilikten karşılanmak üzere, Berlin’e davet etmektedir, acaba kabul buyururlar mı?”
* * *
Hiç kabul edilmez mi?
Memnuniyetle!
Ali Bey hem kabul eder hem de içinden arz-şükran eder:
“Koskoca dahi-i alem, o kadar harp galilileri siyasi meseleler arasında fırsat Basiret-i okurmuş...” diyerek...
İyi ama bu daveti, devlete haber vermek gerekmez mi?
Hemen Sadrazam Ali Paşa’ya koşar, anlatır, Sadrazam da memnun olur, Mühürdar Mustafa Bey kendisine bir tomar para verir, sayar 500 lira, her ne kadar almak istemezse de mecburen(!) alır, yan cebine koyar, ertesi günde Alman elçisi de 1000 franklık bir çek verir, bunu almak istemez ama ısrar üzere yine yan cebine koyar.
* * *
“Basiretçi Ali Bey”in Berlin yolculuğu böyle başlar.
Ustamız 29 gün Berlin’de ağırlanır, Prens Bismark veda için gelen Ali Bey’e biraz daha kalması için rica eder.
Maalesef kalamayacaktır, Ausburg’a gidecek matbaasına makine ve teçhizat alacaktır.
Prens fabrikanın sahibini tanıdığını söyler, “Sizden insaflı para almaları için bir mektup yazayım” der.
* * *
Trene biner, kendisini uğurlayan Bismark’ın adamı ile vedalaşırlar, adam bir zarf verir “Basiretçi Ali Bey” çaktırmadan zarfı açar:
“İçinden, değeri yüz lira on tane bankonat çıktı, oh ne ala, diyerek, cüzdanıma yerleştirdim” diye yazar.
“Ausburg”a varılır, makineler satın alınır, Ali Bey fiyatını sorar, 1300 lira tutmuştur, fakat Prensin emri olduğu için para alınmayacaktır, onun hesabına geçirilecektir.
“Basiretçi Ali Bey”in Berlin anıları şu cümleyle biter:
“Prens hazretlerine nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyordum.”
* * *
İşte basın tarihimizden bir yaprak...
Herhalde bir ikincisi yoktur,
Varsa da biz bilemiyoruz.
Karen Fogg’un şekerlerine sormalı.
Bilse bilse onlar bilir, günahlarına girmeyelim de...


Hasan PULUR / MİLLİYET