02 Eki 2010 08:46 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:40

BASIN TARİHİ BÖYLE KAVGA GÖRMEDİ! İKİ KARDEŞ YAZAR NEDEN KAPIŞTI?

Basın tarihi, dün iki yazar kardeşin yazdıkları makalaler aracılığıyla yaşadıkları oldukça kırıcı bir tartışmaya tanıklık etti.

Basın tarihi, dün iki yazar kardeşin farklı siyasi görüşteki gazetelerde yazdıkları makalaler aracılığıyla yaşadıkları oldukça sert ve kırıcı bir tartışmaya tanıklık etti. Ağabey Birgün yazarı Cahit Akçam, kardeşi Taraf gazetesi yazarı Taner Akçam’ın solcu ve muhafazakâr mahalleleri kendi geçmişi üzerinden irdeleyen yazısına neredeyse tam sayfalık bir yanıt yazdı. Yazıda, Clark Üniversitesi’nde Tarih Profesörü olan kardeşine “Bu kadar cahil olmak için profesör olmaya gerek yoktur” diyen ağabey Akçam, kardeşinin “insafsız ve vicdansız” olduğunu ima etti.

İşte yazılar
Taraf gazetesi yazarı Taner Akçam, 27 Eylül’de “Miloseviç’i aramak” başlığıyla bir yazı yazdı. Yazısına, “Miloseviç gibi kendini sol olarak tanımlayan bir kişi ve hareketin nasıl olup da Bosnalılara soykırım yaptığı sorusunun cevabını Birgün’de buldum” sözleriyle başlayan Akçam, Birgün’ün referandum sonuçlarını, “Milliyetçi muhafazakâr tablo yine değişmedi” başlığı ile ve “referanduma hayır diyenleri solcu, evet diyenleri sağcı olarak yorumlayarak duyurduğunu hatırlatarak”, “bizim ve öteki mahalleler” dediği solcu ve muhafazakâr kesimleri anlattı. Akçam, yazısında şu saptamalarda bulundu:

“- Türkiye bizim mahalle ile öteki mahalle üzerine kurulmuştur. Mahallenin birinde, ‘şehirliler’ vardır. Bunlar daha çok, küçük ve orta sınıf olarak da tanımlanabilecek, memur - asker vb.den oluşuyor, ana ekseni bürokrasidir. İttihat ve Terakki ve CHP bu mahallenin siyasi partileridir. Öteki mahalle daha çok köylülerden ve esnaftan oluşur. Bizler; aydın, solcu bir şekilde sola bulaşmışlar, esas olarak bu mahallenin çocuklarıyız. Öteki mahalle daha çok dini değerleriyle kendini tanımlayan bir topluluk. Onlar orada durdukça ve bizim mahalleye gelmeye ve geçmeye çalışmadıkça ortada çok bir sorun yoktu. Şimdiki sorunlar mahallelerin sınırlarının karışmaya başlaması ile ortaya çıktı.

- 12 Eylül kardeşime 9 yıl işkence etti, ölümden döndü kardeşim. Babam 12 Eylül’den zor kaçtı Avrupa’ya. Ve ama başta Muammer Aksoy ve birçok CHP’li yakınımız 12 Eylül’ü savunmak için Avrupa’ya geldiler. Böyle birçok damar var bizi bu rejime bağlayan. Kan ilişkileri gibi. Şimdilerde ise durum değişmeye başladı. Öteki mahalle geliyor. En zor günlerimizde bile hep bizim mahallenin iktidar ile eş, amca vb dostluk ilişkilerini kullandık.

- Bizim mahalle, öteki mahalleye göre ‘modern, ilerici’ olması ile övünür. CHP ile bizi birleştiren ve ayrıştıran ‘ilericilik’ yarışı değil midir? Öteki mahalle ise ‘gerici’ ve ‘yobaz’dır.

- Katile ‘katil’ diyenin, katil demesini az buluyoruz, burun kıvırıyoruz ama katille yan yana olmakta hiçbir mahsur görmüyoruz... Biz tarihsel cinayetlere tavır almayı, öteki mahalleye duyduğumuz öfke kadar ciddiye almıyoruz. Tarihle yüzleşmek değil, öteki mahalleye düşmanlık daha önemli.”

‘Mercimeğe razı olun artık’
Birgün gazetesi yazarı Cahit Akçam ise, dün kardeşini “Siz hangi mahallenin çocuğusunuz” başlıklı sert bir yazıyla eleştirdi. Akçam’ın bugün ikinci bölümü yayınlanacak yazısından bazı bölümler şöyle:

“- Taner’in de, benzer analiz sahiplerinin de öyle sınıf, sınıf mücadelesi gibi kavramlarla işi yoktur. Taner’e göre ‘öteki mahalle’ yalnızca esnaf ve köylülerden oluşmaktadır, demek ki, onların bir burjuvazileri bile yoktur. Ne acıklı bir durum. İnsanın ‘Yazııık’ diyesi geliyor vallahi.

- Güzel kardeşlerim bu tarihsel ve sosyolojik gerçeği siz biliyorsunuz da, Taner bilmiyor mu? Üstelik o koskoca bir profesör bugüne bugün. Doğru, ‘Sosyoloji Profesörü’ değil ‘Tarih Profesörü’ ama olsun profesör sonuçta; yalamış yutmuşluğu hepimizden bin kat fazladır. O bilmez mi, bu kadar cahil olmak için profesör olmaya gerek yoktur. Dedik ya, işçi sınıfımızın fazlaca bir kıymeti yoktur bu mevzu içinde, onun için almamıştır Taner onları kaale.

- Şimdi ‘Pardon, çok özür dilerim’ - çok kibardır, yakından tanıyanlar bilir. Hatasını gördü mü hiç ikiletmez, hemen özür diler- ‘aslında işçi sınıfı da var güzel memleketimizde ama o yazıyı yazdığım gece sular kesikti, bu nedenle dersimi iyi çalışamadığım için de işçileri yazmayı sehven atlamışım’ dese, hemen soruyu yapıştıracaksınız: ‘Peki o zaman hangi mahallede bu sınıf?’.

- Eee, siz de mercimeğe razı olun canım artık. Ve anlayın ki artık, bu mahalle eksenli metaforik sosyoloji (!) aslında bir ‘mercimek sosyolojisidir.’... Göreceğiz ve anlayacağız ki, bir insanın bütün bunları yapabilmesi için yalnızca siyasal ve ideolojik körlükle malul olması gerekmiyor; aynı zamanda kadirşinaslık, vefa gibi en temel insani değerleri de yitirmiş; insaf sınırlarını bile aşan bir vicdansızlık batağına da saplanmış olması gerekiyor.”