Basın mensupları için alarm zilleri çalıyor! Haydi patronlar bu kez zam oranı için yarışın!
Ankara basınının "Cezmi Abisi", usta gazeteci Cezmi Mesut Sayılgan, yeni köşe yazısında basın sektöründeki düşük ücret politikalarını ve sektörü bekleyen tehlikeleri kaleme aldı.
Değerli meslektaşlarım, kıymetli okurlar; uzun bir aranın ardından yeni bir yazıyla karşınızdayım. Bu yazının benzerlerini daha önce de yazdım ama inanın bu sefer durum öncekilerden daha vahim.
Malumunuz asgari ücret temmuz ayı itibarıyla 11 bin 402 liraya, en düşük devlet memuru maaşı 22 bin liraya yükseltildi. Sonrasında çalışanlar ücret ve maaşlarına yapılan zamları almadan, vergi ve fiyat artışları ardı ardına geldi.
Tüm bu yaşananlar, birçok sektörde olduğu gibi basın sektöründe de ücret politikalarını bir kez daha gündeme getirdi. Son dönemde bu konuda sektör çalışanlarından çok sayıda mesaj ve telefon aldım. Hepsinin ortak derdi; basında ücretlerin düşük kaldığı ve işverenlerin de bu konuda olumlu herhangi bir adım atmadığı yönündeydi.
*
Bugün bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda medya grubu dışında, basın mensuplarına asgari ücretin biraz üzerinde ücretler reva görülüyor. Basın sektöründe adeta bulaşıcı hastalık gibi yayılan düşük ücret politikasına, köklü kurumların yöneticileri de kapılıyor. Daha önce herkesin çalışmak istediği bu marka kurumları, ücret politikasında yerel kanallar düzeyine çeken bu yöneticiler, işin garibi çalışanlardan ise kalbur üstü işler bekliyor.
Medya patronlarını ve yöneticilerini uyarıyorum; alarm zilleri çalıyor. Düşük ücret politikaları basında insan kaynağı niteliğini, dolaylı olarak da yapılan işin kalitesini düşürüyor. Bunu vahim durumu, kurumlarınızın atladığı her haberde, yaptığı her hatada siz defalarca yaşıyorsunuz. Sonra da çıkıp, personelden şikayet edip, mesleğe başladığınız yıllardaki basının durumundan övgüyle bahsediyorsunuz.
*
Şimdi eğri oturup doğru konuşmamız lazım. Biz kırk kişiyiz kırkımız da birbirimizi biliriz. Bugün yaptığı bir haber, çektiği bir fotoğraf ya da görüntüyle ülke gündemini belirleyen bir basın mensubu üç aşağı beş yukarı ortalama 15 bin ile 13 bin lira kazanıyor. Herkes bilmeli ki kışın sıcak, yazın serin stüdyolarda yayın yapanları saymazsak medyada yüksek ücretler birçok kurumda hayal. Medyanın seviyesini yükseltmek için öncelikle ücretlerin artması gerekiyor.
Bu konuda genel yayın yönetmenleri ve temsilcilere büyük sorumluluklar düşüyor. Çalışma arkadaşlarının yaşadıkları ekonomik zorlukları göz önünde bulundurup, patronlardan korkmadan durumu raporlamalılar ve ellerini taşın altına koymalılar.
Şimdi merakla bekliyoruz. Acaba, hükümetin asgari ücrete getirdiği zam oranı, sektör çalışanlarının Ağustos ayında alacakları maaşlara hangi oranda yansıtılacak?
Bu arada konu buraya gelmişken aklıma takılan bir soruyu da sormam gerek; o güzel, alımlı, klimalı stüdyolarda bülten ya da program sunan ekran yüzleri acaba o bülten ya da programlarda görev yapan kameraman ve teknik ekibin maaşlarını biliyorlar mı?
Bilmiyorsanız lütfen sorun ve öğrenin. Ardından da bu kardeşlerimize yapılması gereken maaş zammı konusunda lütfen kanal yönetimi ile görüşün.
Görüşün ki; kanal yönetimi bu kardeşlerimizi kimsesiz sanmasın. Onların dertleriyle dertlenen başkalarının da olduğunu farketsin.
Hem böylece kim bilir belki de sektörde görev yapan bir anne ya da babanın çocuğunu lunaparka, oyun merkezine ya da akşam yemeğine götürmesine vesile olursunuz.
Bu manevi tatmin de size bir sezon boyunca alacağınız tüm reytinglerden daha fazla tatmin sağlar.
Bu arada, medya patronlarına ise söyleyeceğim tek şey var, biraz vicdan...
15 TEMMUZUN YILDÖNÜMÜ…ÖLÜMÜNE ÇEKTİLER…
Geçtiğimiz hafta sonu, 15 Temmuz hain kalkışmasına direnen Türk Milletinin destanlaştığı günün 7. Yıldönümünü kutladık.
Arkadaşlarımız gün boyu özel yayınlar yaptı.
O günü bir kez daha iliklerimize kadar yaşadık, o duygu sağanağını sonuna kadar hissettik.
Ölümü göze alıp tonlarca ağırlığındaki tankın karşısında dimdik duran gencin görüntüsü bir kez daha tüylerimizi diken diken etti.
Polisin “Buradan öteye gitmeyin, giderseniz ölürsünüz” uyarısına, “Benim bir canım var, öleceksem de adam gibi ölürüm” yanıtını veren kardeşimizin görüntüsü göğsümüzü kabarttı.
Bunlar gibi daha onlarda inanılmaz görüntü bir bir gözlerimizin önünden geçti.
Tabii ki o görüntülerin gerçek kahramanlarını anmadan geçemeyiz. O gün tepelerinden geçen savaş uçaklarına, karşılarındaki tanklara ve yüzlerce silah namlusuna karşı gözünü budaktan esirgemeden görevini yapan, o güne ait tarihi anların tüm dünyaya ulaşmasını sağlayan emekçi kardeşlerimin hepsini bir kez daha canı yürekten kutluyorum.
Allah sizden razı olsun, ayağınıza taş değdirmesin.
Cezmiabiniz