28 Nis 2009 16:11 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:40

BAŞBUĞ'A BU YİRMİ SORU SORULABİLECEK Mİ? SORULAR KİMDEN GELECEK?

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, güncel konulardaki görüşlerine ifade etmek üzere yarın basınla buluşuyor.Başbuğ'a medyanın önemli isimlerinin 20 sorusu var. İşte o 20 soru:

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, önemli bir açılım yaparak bugüne kadar Genelkurmay'ın ambargo koyduğu pek çok ünlü gazeteciyi Harp Akademileri'ndeki konuşmasına davet etmişti.


Bunlar arasında Mehmet Altan, Ali Bayramoğlu, Nazlı Ilıcak, Fehmi Koru gibi zaman zaman Genelkurmay'ı sert biçimde eleştiren gazeteciler de vardı. Ancak kamuoyu bu gazetecilere Genelkurmay Başkanı'na soru sorma fırsatı verilip verilmeyeceğini merak ediyordu.


Konuşma sonrası kokteyl gibi gazeteciler-yazarlarla Genelkurmay Başkanı'nın yüz yüze geleceği bir ortam ayarlanmayınca bu sorular sorulamadı.


Genelkurmay Başkanı, Harp Akademileri'nde güncel konulara girmedi. Bunu basın toplantısına bıraktı. Tarihi değiştirilen ve ertelenen basın toplantısı yarın gerçekleşecek.


Harp Akademileri'ne davet edilen, Genelkurmay'a karşı sorgulayıcı yazılar kaleme alan Mehmet Altan, Ali Bayramoğlu gibi isimler soru cevapların olduğu bu toplantıya davetli değil.


Genelkurmay'ın haftalık basını bilgilendirme toplantısında, Genelkurmay Muhabirleri'nin akreditasyon çekincesiyle cesur sorular sormadıkları biliniyor.


Ancak yarınki basın toplantısına Gazetelerin üst düzey yöneticileri davetli.


Harp Akademileri'nde Altan, Bayramoğlu gibi isimlere verilmeyen soru fırsatı bu kez fazlasıyla mevcut. Ancak Gazete idarecilerinin de akreditasyon çekincesine kapılıp kapılmayacakları, kamuoyunun merakla bekledikleri soruları sorup soramayacakları muamma.


Yine de Harp Akademileri'ndeki konuşmadan sonra, bu soruları Vatan'dan Yenişafak'a; Bugün'den Star'a kadar pek çok yazar köşesinden açıkça yazdı. Hatta bu yazılardan bazıları Org. İlker Başbuğ'a açık mektup şeklindeydi.


İşte yarın Org. Başbuğ'a sorulup sorulmayacağı, bunları soracak gazeteci çıkıp çıkmayacağı en çok merak edilen sorular:


VATAN'DAN NECATİ DOĞRU'NUN SORULARI


1 - Dalan'ın, felanın ya da filanın tarlalarında ve imarlı-imarsız arsalarında bulunan silahlar, ordumuzun cephaneliğinden üç-beş kuruş karşılığı teröriste-ite-uğursuza satılmak için çalınmış silahlar mıdır?


2 - 9'u dolu 10 lav silahı, 20 ses bombası, 19 aydınlanma fişeği, 250 gram C4 patlayıcı, 3 gösteri bombası, 10 el bombası, 10 el bombası tapası, 800 adet G3 mermisi ordumuzun cephaneliğinden çalınmış; zamanı gelince Alevi önde gelenlerini öldürüp; "Sünniler vurdu" diyerek "Alevi-Türk çatışması çıkartma" Kürt önde gelenlerini vurup "Türk-Kürt boğazlaşması üretme" laikliğe-eşitliğe-hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye gönülden inanmış insanları öldürerek bir "laik-İslamcı vuruşması peydahlamak" yani "darbe ortamı oluşturarak" ordunun iktidarı devirmeye yanaşmayan subaylarını da "memleket elden gidiyor" diye paniğe sokup darbe yapmaya razı etme silahları mıdır?


3 - Bu silahlar kimin? Bizim ordumuzun silahları mı, yoksa şimdiye kadar Belçika, Fransa, Hollanda, Lüksemburg ve Almanya'nın resmi olarak; İsveç, Norveç, Danimarka, Avusturya, İsviçre, Yunanistan, İspanya, İngiltere, Portekiz ve Türkiye'nin yarı resmi olarak doğruladığı gibi, soğuk savaş sırasında ülkemizi muhtemel bir düşman işgaline karşı korumada kullanılmak üzere "toprağa gömülüp" krokileri saklanan NATO silahları mı?


4 - Sayın Orgeneral! 4 ay önceydi. Ankara'da Zir Vadisi'nde ordumuzun kullandığı MKE yapımı silah ve patlayıcılar bulundu. Mutlaka kriminal inceleme yapıldı. Seri ve kafile numaralarına bakıldı. Nereden çıktıkları muhtemelen belirlendi. Kimin sorumluluğunda olduğu herhalde ortaya çıktı. Bu silahları ordunun cephaneliğinden çıkartan ve gömenler için iddianame hazırlandı mı? Niye çıkarmışlar? Kime vereceklermiş? Kimlere satacaklarmış? Kimi vuracaklarmış?


5 - Hapishanede devletin yorganını yaktığı için cezaevindeki mahkûma 3 yıl 4 ay ceza verildi. Silahlar da devletin... Devletin karargâhından ordunun silahını çalan ve Zir Vadisi'ne gömenlere ne yapıldı?


6 - Sayın Orgeneralim. Dava gizlilik kurallarına göre yürüyor olabilir, ama hiç mi bilgi sahibi olmayacağız? Silahlar kime doğrultulacaktı?


7 - Soruşturma ve yargılama sadece `askeri birlikten TSK'ya ait mühimmatın çıkarılması' olarak mı kalacak? Yoksa soruşturma derinleştirilip bunların tüm bağlantısı da çözülecek mi?


BUGÜN GAZETESİ'NDEN ERHAN BAŞYURT'UN SORUSU


Bugün Gazetesi Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt ise özellikle GATA eksenli skandallara dikkat çektiği Org. İlker Başbuğ'a açık mektubunda şu soruyu soruyor:


8- GATA askeri tutuklu sanıkların sağlık sorunlarının ortaya çıkması halinde sevk edilmeleri gereken sağlık zinciri içerisinde yer almamaktadır. O halde bu insanların GATA'ya geliş ve kabul edilme nedeni nedir?


STAR'DAN MEHMET ALTAN'IN SORULARI


Mehmet Altan ise Org. Başbuğ'un Harp Akademileri'ndeki 56 sayfalık konuşmasında AB'den tek satır bile bahsetmemesine dikkat çekiyor ve şöyle diyor:


9 - Burjuvaziyi yok sayarak, `toplumların dönüşümünde, modernleşmede asker daima öncü olmuştur' diyen Orgeneral Başbuğ'un en baba modernleşme projesine hiç atıfta bulunmaması garip değil mi?


Altan İSTEK Vakfı'nın mülkiyet tartışmalarına ve çıkan silahlarla ilgili vahim tabloya da bir dizi soruyla cevap istiyor:


10 - İstek Vakfı, cephanelik çıkan araziyi 1992'de aldığını söylüyor... Dalan ise 19 yıl önce yani 1990 yılında 17 milyon dolara aldıklarını belirtmekte... Üstelik buranın 19 yıldır da askeri bölge ilan edildiğini vurgulamakta... O zaman niye satın aldılar, o da net değil...


Askeri bölge ilan edildiyse, neden hala kamulaşmadı? Mülkiyet neden İstek Vakfı üzerinde görülmekte?


11 - Dalan'a göre burası, `SAT komandolarının eğitim alanı'... Eğitim alanına gizlenen bu Ergenekon cephaneliği ne? Cephaneliği kim, ne zaman, ne amaçla buraya gömdü?


YENİ ŞAFAK'TAN MEHMET GÜNDEM'İN SORULARI


Org. Başbuğ'a yönelik en çarpıcı çağrı ve sorulardan bir bölümü de Yenişafak'tan Mehmet Gündem'in köşesinde çıktı. Mehmet Gündem'in sorularından en çarpıcı kısmı, kamuoyuna "Ölümüne Akreditasyon" olarak mal olan CHA Muhabiri'nin -15 derecede bir komutan tarafından dağda bırakılması olayıydı.


12 - Lütfi (CHA Muhabiri), helikoptere alınan DHA muhabirinin de sivil olduğunu hatırlatınca, komutan tersleyip "Nasıl geldiysen öyle inersin" diyerek gazeteci Lütfi'yi dağ başında bırakır. O komutan bu ihaneti nasıl yapabilir, bu cesareti nereden alıyor... Sayın Başbuğ; "Ölümüne akreditasyon" için ne düşünüyorsunuz, çok merak ediyorum.


13 - Teröristler için af isterken, "nihayetinde terörist de bir insan" derken bu olay için ne diyeceksiniz� Hukuka saygı, demokrasi, insan hakları, evrensel değerler, dine saygı içinde CHA muhabiri Lütfi'nin yeri var mı? Siz olsaydınız Lütfi'yi kurtarır mıydınız? Bu büyük insanlık suçu karşısında nasıl bir hukuki süreç başlattınız, ne yapacaksınız� Kınama mı, ihraç mı� yoksa terfi mi?


NEVZAT TARHAN'IN SORULARI


Kendisi de eski bir TSK mensubu olan Nevzat Tarhan, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'a yönelik bir dizine soru yöneltti. "Genel Kurmay Başkanı eğer bu sorulara cevap veremeyecekse 28 Nisan 2009'de basın toplantısı yapmanın bir anlamı olmayacak" diyen Tarhan'ın sorularından seçtiklerimiz şöyle:


14 - Bizim verdiğimiz vergilerle alınan silahlar arazilerde yine bize karşı kullanılmak için gömülmüş bekliyor. Devletin bazı birimleri sanki bize tuzak kuruyor. Bu konuda sizden yeterli adımların atıldığını göremiyoruz. Hatta darbeci ve cuntacı olarak yargılanan kişilere resmi ziyaretçi gönderiyorsunuz. Neden?


15 - Silah envanterinizde kayıp el bombaları ve tank savar silahlarınızın kayıtları ile ilgili neden açıklama yapmıyorsunuz? Halkına karşı komplo kuran subaylara sahip çıkmanız size güvenimizi azaltıyor.


16 - Demokrasi ile sorunu olan bir ordumuz var. 50 yılda iki darbe dört muhtıra ile siyasete müdahale ettiniz. Demokrasi halkın rızasına dayalı sistem değil mi? Bizim rızamıza güvenmiyor musunuz, bu konuda anayasa da ve İç Hizmet Kanunu'nda halka güvenilmediğini gösteren maddeler değişmeyecek mi?


17 - Darbecilikle yargılanan çok özel bilgilere sahip subayların GATA'da korunduğunu hukuktan kaçırıldığını görüyoruz bu konuda suskunluğunuz neden?


18 - Askeri mahkemeleriniz olduğu halde hukuk denetimine kapalı Yüksek Askeri Şura gibi mekanizmaları açık tutuyorsunuz ve TBMM'nin bu konuyu ele almasını bile istemiyorsunuz. Biz kendi hakimine güvenmeyen komutana niye güvenelim?


19- Toplum ve siyasi irade, politikalarında çağdaş hedef olarak Avrupa Birliği'ne girmeyi tercih etmişken ikili oynayan askeri bürokrasi izlenimi uyandırıyorsunuz. Ya yerim dar ya yenim dar diyen nazlı gelin gibi davranmak ve kıvırmak bir komutana yakışır mı? Ya açıkça çıkıp erkek gibi Türkiye'nin yönünü Rusya ve Çine çevirdiğinizi söyleyin yahutta AB kriterlerinin önünü açın. Jandarmanın İç İşleri Bakanlığına bağlanmasını istemeyen bir askeri bürokrasi siyasete müdahale etmeye devam etmek isteyen bir siyaset izliyor demektir. AB'ye geçişte inandırıcılık sorunu var demektir.


AHMET ALTAN'IN SORUSU


Ahmet Altan, Harp Akademileri'ndeki konuşmasıyla Genelkurmay Başkanı'nın siyasilerin yetki alanındaki konulara direkt müdahil olmasına karşı çıktı ve şu soruyu yöneltti:


20 - Genelkurmay Başkanı Avrupa Birliği üyeliğine karşı mı? Açıkça söylemedi ama eğer "ulus-devlete" bu kadar meraklıysa AB'ye karşı demektir. O zaman da bir toplumun bütün hayatını ve geleceğini değiştirecek bir siyasi konuda Genelkurmay Başkanı nasıl "belirleyici" olmaya çalışır? Devlet politikası olarak AB üyeliği benimsendiyse, sen de buna karşıysan, yapabileceğin tek şey "istifa etmek" ve AB karşıtı bir siyasi parti kurmak ya da böyle bir siyasi partiye katılmaktır.


BUGÜN