19 Mayıs 2014 16:44
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:11
Başbakan'ın kovdurmak istediği Yılmaz Özdil ve Yazgülü Aldoğan konuştu!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün katıldığı "Ayrı Coğrafyalarda Aynı İmza" töreninde Hürriyet Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil ve Posta Gazetesi yazarı Yazgülü Aldoğan'ı hedef aldı.
Başbakan tarafından hedef alınan Yılmaz Özdil ve Yazgülü Aldoğan; Başbakan'ın açıklamalarını Odatv'ye değerlendirdi.
Erdoğan; bugün katıldığı törende “Biz vicdan sahibi bir milletiz. Vicdan sahibi milletin elbette vicdan sahibi devleti olacak. Fakat insanlıktan nasibini almamış, zerre kadar vicdanı olmayan, ahlak değerleriyle yakından alakalı olmayan bazı tipler de bizim mitinglerimize geldi diye, ‘Onlar buna müstahaktır’ diyecek kadar seviye kaybından mahrum olanlardır. Bakıyorsunuz, bir diğeri, oda farkı yok, maalesef çok çok ahlaksızca bir ifadeyi kullanıyor. ‘Ne gazidir, ne şehittir ...dir, niyazidir’ diyenleri yanlarında barındıranlar onlar da aynı şeyi düşünüyorlar. Şimdi ben soruyorum: Bu yazıyı yazanların patronları acaba bunları kendi gazetelerinde nasıl barındırıyorlar? Diyorum ki sen bir patron olarak sen de aynı zihniyetin mensubusun, eğer bunları hala kapıya koyamıyorsan sen de aynı zihniyetin mensubusun” dedi.
Başbakan Erdoğan'ın bu sözleri ile ilgili Yılmaz Özdil ve Yazgülü Aldoğan açıklamada bulundu.
"KASITLI İFTİRA KAMPANYASI"
Yılmaz Özdil şunları söyledi:
“Kasıtlı, bilinçli bir iftira kampanyası bu. Kendi söyledikleri lafları bize mal ediyorlar. Orada insanları öldürdüler. Şimdi bunu kapatmak için kara propoganda yapıyorlar. Önce iftira atıyorlar, sonra kendini “savun” diyorlar. Ergenekon’da, Balyoz’da, Askeri Casusluk Davası’nda da aynısını yaptılar. Sizin için de ne yalanlar yazmışlardı. Hapise attılar sizi, sonra bu yalanlara karşı kendini “savun” dediler. Bir merkezden yönetiliyor tüm bunlar.”
"ORTALIĞI BULANDIRMAK VE DİKKATİ DAĞITMAK İÇİN KARA PROPAGANDA"
Yazgülü Aldoğan ise şunları söyledi:
“Soma’da yaşanan insanlık faciasının kamuoyunda yarattığı kötü etkiyi silmek, gerçeği sorgulayan gazetecilerin üzerine gitmek, ortalığı bulandırmak ve dikkati başka yöne çekmek için yürütülen bir kara propagandanın kurbanı seçildim. Saldırı ve karalamanın, sadece işçilerle ilgili attığım bir tweet yüzünden değil Türkan Saylan’ın ölüm yıldönümünü anmak için yazdıklarımdan sonra başlaması ayrıca ilginç. Aldığım hakaret içeren yüzlerce tweet’in hemen hepsi AKParti üyelerinden geliyordu. Bundan ötürü pısıp korkacak değilim. Ancak şimdi sizden duyduğum Başbakan Erdoğan’ın da bu kampanyaya katıldığı gerçeği Türkiye Cumhuriyeti’nin artık bir demokrasi olmaktan çıktığı anlamına gelir. Başbakan, satın aldırarak içeriğini değiştirdiği, yazarlarını attırdığı medyayla yetinmedi, bağımsız kalmış tek medya grubu olan Doğan Medyasına da başta sahiplerini tehdit ederek kimin çalıştırılıp kimin atılacağını tayin etmeye kalkıyorsa soyunduğu cumhurbaşkanlığı görevinde sadece Resmi Gazete yayınlanması yeterli olacaktır.
Şehitlik sözüne gelince:Bu kelimenin anlamını bir şehit kızı olarak en iyi ben bilirim. Şehidin arkasından ağlanmaz, şehite üzülünmez, şehit neden öldü diye sorgulanmaz. Yapılmak istenen bu ve buna hayır dedim. O madenciler şehit değil, ekmek parası peşinde çırpınırken vahşi kapitalizmin kurbanı olmuş işçilerdir ve ben onların haklarını her koşulda savunmaya devam edeceğim.”
Erdoğan; bugün katıldığı törende “Biz vicdan sahibi bir milletiz. Vicdan sahibi milletin elbette vicdan sahibi devleti olacak. Fakat insanlıktan nasibini almamış, zerre kadar vicdanı olmayan, ahlak değerleriyle yakından alakalı olmayan bazı tipler de bizim mitinglerimize geldi diye, ‘Onlar buna müstahaktır’ diyecek kadar seviye kaybından mahrum olanlardır. Bakıyorsunuz, bir diğeri, oda farkı yok, maalesef çok çok ahlaksızca bir ifadeyi kullanıyor. ‘Ne gazidir, ne şehittir ...dir, niyazidir’ diyenleri yanlarında barındıranlar onlar da aynı şeyi düşünüyorlar. Şimdi ben soruyorum: Bu yazıyı yazanların patronları acaba bunları kendi gazetelerinde nasıl barındırıyorlar? Diyorum ki sen bir patron olarak sen de aynı zihniyetin mensubusun, eğer bunları hala kapıya koyamıyorsan sen de aynı zihniyetin mensubusun” dedi.
Başbakan Erdoğan'ın bu sözleri ile ilgili Yılmaz Özdil ve Yazgülü Aldoğan açıklamada bulundu.
"KASITLI İFTİRA KAMPANYASI"
Yılmaz Özdil şunları söyledi:
“Kasıtlı, bilinçli bir iftira kampanyası bu. Kendi söyledikleri lafları bize mal ediyorlar. Orada insanları öldürdüler. Şimdi bunu kapatmak için kara propoganda yapıyorlar. Önce iftira atıyorlar, sonra kendini “savun” diyorlar. Ergenekon’da, Balyoz’da, Askeri Casusluk Davası’nda da aynısını yaptılar. Sizin için de ne yalanlar yazmışlardı. Hapise attılar sizi, sonra bu yalanlara karşı kendini “savun” dediler. Bir merkezden yönetiliyor tüm bunlar.”
"ORTALIĞI BULANDIRMAK VE DİKKATİ DAĞITMAK İÇİN KARA PROPAGANDA"
Yazgülü Aldoğan ise şunları söyledi:
“Soma’da yaşanan insanlık faciasının kamuoyunda yarattığı kötü etkiyi silmek, gerçeği sorgulayan gazetecilerin üzerine gitmek, ortalığı bulandırmak ve dikkati başka yöne çekmek için yürütülen bir kara propagandanın kurbanı seçildim. Saldırı ve karalamanın, sadece işçilerle ilgili attığım bir tweet yüzünden değil Türkan Saylan’ın ölüm yıldönümünü anmak için yazdıklarımdan sonra başlaması ayrıca ilginç. Aldığım hakaret içeren yüzlerce tweet’in hemen hepsi AKParti üyelerinden geliyordu. Bundan ötürü pısıp korkacak değilim. Ancak şimdi sizden duyduğum Başbakan Erdoğan’ın da bu kampanyaya katıldığı gerçeği Türkiye Cumhuriyeti’nin artık bir demokrasi olmaktan çıktığı anlamına gelir. Başbakan, satın aldırarak içeriğini değiştirdiği, yazarlarını attırdığı medyayla yetinmedi, bağımsız kalmış tek medya grubu olan Doğan Medyasına da başta sahiplerini tehdit ederek kimin çalıştırılıp kimin atılacağını tayin etmeye kalkıyorsa soyunduğu cumhurbaşkanlığı görevinde sadece Resmi Gazete yayınlanması yeterli olacaktır.
Şehitlik sözüne gelince:Bu kelimenin anlamını bir şehit kızı olarak en iyi ben bilirim. Şehidin arkasından ağlanmaz, şehite üzülünmez, şehit neden öldü diye sorgulanmaz. Yapılmak istenen bu ve buna hayır dedim. O madenciler şehit değil, ekmek parası peşinde çırpınırken vahşi kapitalizmin kurbanı olmuş işçilerdir ve ben onların haklarını her koşulda savunmaya devam edeceğim.”