BAŞBAKANA HEDİYE KİTAPLA NE "MESAJ" VERİLMEK İSTENDİ? MURDOCH'UN KİTABININ SIRRI NE?
Atilla Akar'dan Erdoğan-Murdoch görüşmesine dair çarpıcı analiz. İşte Yurt Gazetesi'ndeki o yazı...
Efendim, malum izlemişsinizdir. “Medya devi” Rupert Murdoch üşenmeyip memleketinden kalkıp Ankara’lara kadar gelerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmüş. Zannedersiniz ki kız istemeye gelmiş. “Damat adayı” heyecanı içinde görünüyor. Elinde çikolata kutusuyla çiçekleri eksik!
Lakin gene de eli boş gelmemiş. Koltuğunun altında tuğla gibi, 1933 basımı bir kitap göze çarpıyor. Kitap “The Empty Quarter” (Issız Bölge) adını taşıyordu. Ne var ki yazarı Türk medyasında öyle bir sunuldu sormayın. Sanırsınız ki söz konusu “Ferrari’sini satan bilge” gibi “Çöldeki bilgenin anıları”ydı. Onu masum bir “Arkeolog” ve “Gezgin” olarak tanıtanlar gırla gitti. Sanki yazarı Jack Philby geçtiğimiz yüzyılın başında çok merak ettiği Arabistan’a hurma yemeye gitmişti. Yediğimiz hurmalar gün geliyor bir yerimizi tırmalıyordu kısaca!
Peki Jack Philby aslında kimdi? O, gerçekte İngiliz istihbaratının Arabistan’daki şefiydi. Hatta 1. Dünya savaşında başımıza bela olan ünlü casus Lawrence’in amiri pozisyonundaydı. Dahası sonraları İngiliz MI6 içindeki “KGB köstebeği” olacak ünlü Kim Philby’ninde babası idi.
Jack Philby ilginç bir kişilikti. Osmanlı’ya karşı Arap isyanının gerçek “Beyni” oydu. Mekke’de oturuyor, Araplar gibi giyinip, yaşıyordu. Müslümanlığı seçmiş gibi görünüyordu. Suudi bir kadını kendisine eş olarak almıştı. Çölde Bedevilerle yarışacak kadar ustaca ata biniyor ve Etiyopya maymunları besliyordu. Tam 7 dil biliyor, bugün bile kullanılan petrol haritaları çiziyor ve Kraliyet Coğrafya Derneği’nin üyesi oluyordu. 1960’ta Beyrut’ta öldü.
O halde bu ziyaretle bize verilmek istenen “Subliminal mesaj” (Bilinçaltı mesaj) şunlar olabilir miydi acaba?
1) Biz bölgeye yıllar öncesinden hakimiz. Hatta Arapları size karşı biz kışkırttık. O yüzden bizimle iyi geçinin. Bizim casuslarımız yıllarca bölgede cirit attı. Halen de öyle. O yüzden bizim projelerimizle çatışmaya girmeyin. Buralarda bizim borumuz öter!
2) Bölgede bizim etkimiz halen güçlü. Sizde bölgeyle “Yeni Osmanlıcılık” dahilinde ilgilisiniz. Birbirimizin ayağına basmadan iş yapabiliriz. Sizi “Partner”imiz olarak görmek istiyoruz. Gelin “Düşman” değil, “Ortak” olalım. Pastadan birlikte faydalanalım.(Tabii en iri dilim bize düşmek kaydıyla!) Şimdilik bir iyi niyet jesti olarak SABAH-ATV’yi bize verin.
Evet, Murdoch’ın ziyareti -Aslen Avustralyalı olsa da- ve elindeki kitabı İngiliz derin devletinin “Mesajı” olarak okunabilir. Erdoğan’a tarihsel hatırlatmalı bir “Zeytin dalı” uzatılmıştır. Bakalım SABAH-ATV Murdoch’a verilirse (Tabii bu işin “Bahane”si de olabilir! Ya da bir diğer ihtimalde Stratfor hikâyesine yönelik hesaplar var demektir. O zaman ABD işin içinde sayılır!) “Anlaştılar” derim, yoksa “Pürüz” var anlamına gelir!
Cumhurbaşkanı Gül’e daha önce Çanakkale işgaline denk gelen günde İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’in elinden “Büyük Şövalye” ödülü almak düşmüştü. Başbakana ise Murdoch’ın elinden kitap almak. Hangisi daha değerli sizce?..
Bir taşla iki kuş vurmak diye buna denir herhalde!..