"BAŞBAKAN UÇAĞINDA HİMAYE TALEP EDEN HERHALDE BEN DEĞİLDİM"!.."UĞURSUZ" DEDİĞİ NAZLI ILICAK'TAN FATİH ALTAYLI'YA SERT CEVAP!..
Kendisine bir çift sözümüz var. İktidarın, SABAH gazetesine müdahale ettiğini ispat etmek için, benim ismimi de kullanıyor. O da maşallah, Emin ağabeyi gibi gerçekleri çarpıtma üstadı.
Altaylı'nın demokratlığı
Çarşamba akşamı Kanaltürk'te Fatih Altaylı'yı dinledim. Emin Çölaşan'ın kitabını anlattığı programa katılmıştı.
Kendisine bir çift sözümüz var. İktidarın, SABAH gazetesine müdahale ettiğini ispat etmek için, benim ismimi de kullanıyor. O da maşallah, Emin ağabeyi gibi gerçekleri çarpıtma üstadı.
Altaylı, "Ben gazeteden ayrıldım, Ilıcak bir hafta sonra SABAH'ta yazmaya başladı" dedi.
Altaylı, 21 Nisan'da ayrıldı. Ben, üç buçuk ay sonra, 3 Ağustos'ta SABAH'ta, yazmaya başladım. Turgay Ciner, zaten, geçici bir süre Takvim'de yazdıktan sonra, beni SABAH'a geçireceği sözünü vermişti. "Demokrasi aşığı "(!) Fatih Altaylı, "Nazlı Ilıcak asker nezdinde akretide değil" propagandasını yaparak SABAH'ta yazmamı engelledi. Nitekim, daha sonra, gerçekten ismimin " akredite olmayan" gazeteciler içinde geçtiğini, Nokta dergisinde yayımlanan bir belgeden öğrenecektim. Altaylı, böyle bir akreditasyon notu bulunduğu bilgisini herkesten önce almış ve patronunu "uyarmıştı".
Altaylı, "Biz sıkı muhalefet yapıyorduk, bu yüzden TMSF el koydu" diye bir iddia da ortaya attı. O günkü gazete arşivleri ortada. Altaylı'nın Teke Tek programları da biliniyor. Karşısına Tayyip Erdoğan'ı alıp, sormadığı, soramadığı sorular, her şey, kamuoyunun gözleri önünde cereyan etti. Tayyip Erdoğan'ın basın danışmanı Akif Beki'ye gazete manşetini danışan ve tartışan, TMSF gazeteye el koyunca soluğu Tayyip Erdoğan'ın uçağında alıp ondan himaye talep eden herhalde ben değildim.
Altaylı demokrasi kahramanlığına soyunmasın.
Yakışmıyor...
Nazlı ILICAK
Fatih Altaylı Sabah gazetesinde Nazlı Ilıcak'a köşe vermemesinin nedenini 'uğursuz'luk olarak açıklamış, Ilıcak'ın uğursuzluklarını da bir bir sıralamıştı...İşte o yazı...
Neden yazdırmadım?
Kanaltürk´e telefonla bağlanıp bazı şeler anlatırken, Nazlı Ilıcak´ın Başbakan Erdoğan´a gidip "Beni Sabah´a aldırın" dediğini, Başbakan Erdoğan´ın da son derece nazik bir dille bu ricayı bana aktardığını söyledim.
Bir uçak yolculuğunda Başbakan Erdoğan, "Nazlı Hanım da Sabah´ta yazmayı çok istiyormuş" dedi.
Ben de bunun mümkün olmadığını "gerekçeleri" ile anlattım.
Ilıcak, bugün Sabah´ta yayınlanan yazısında "Ben Turgay Ciner´le konuşup anlaşmıştım. Ancak Altaylı bana yazdırmadı" demiş. Ilıcak´a göre ben Turgay Ciner´e, "Genelkurmay´a akredite değil" gerekçesini sunmuşum. Burası yalan ama yazdırmadığım doğrudur.
Nazlı Ilıcak´ın bu ithamını "Şeref madalyası" gibi taşırım.
Bir yanda patronlarının önünde yerlere eğilen genel yayın yönetmenleri ve genel yayın yönetmenlerini maşa gibi kullanan patronlar, diğer yanda genel yayın yönetmeninin görüşlerine saygı duyan patronlar ve patronuyla doğruları için tartışan genel yayın yönetmenleri.
Gelelim Nazlı Ilıcak´a yazdırmama gerekçeme.
Genelkurmay´a akredite olup olmaması umurumda değildi. Ama Nazlı Ilıcak bir Türk Silahlı Kuvvetleri düşmanı gibi yazıyordu. Kendisi dışındaki hiç bir fikre saygısı yoktu ve "Tepeden inme, torpille iş yapma geleneğine" inanıyordu.
Yazdırmadım.
Başbakan Erdoğan Nazlı Ilıcak´ın isteğini iletince Başbakan´a verdiğim yanıt ise bence çok eğlenceli ve aynı oranda gerçekti.
Şöyle dedim:
"Tayyip Bey, Nazlı Ilıcak´ın uğur getirmediğine inanıyorum. Babası Yassıada´lık oldu. Evlendi. Dönemin en büyük medya patronlarından biri olan kocası Nazlı Hanım´