"BAŞBAKAN İSPANYA'NIN FAŞİST DİKTATÖRÜ FRANCO GİBİ OLMAK İSTİYOR"
Ahmet Altan, ülkenin ekonomisini iyi idare eden iktidarın siyaseti nasıl berbat ettiğini sorguladı!
Havaya ateş
Akıllı biri bana, ekonomisi bu kadar iyi giden, ekonomik verileri neredeyse mucizevî parıltılar gösteren, bütün ülkeler işsizlikten kırılırken işsizliği azaltan bir ülkenin neden siyaseten bir iğneli fıçının içinde yaşamak zorunda olduğunu anlatsın.
Bütün dünya ekonomik bir kaosun içinde çalkalanırken biz bir “cennet adası” gibi huzurla yolumuza devam edebilecekken neden böylesine faşizan bir baskıyla ve bütün ülkeyi yaralayan gerginliklerle yaşamak zorundayız?
En zorunu başarırken, zaten daha önceden başarmış olduğumuzu şimdi bozmanın esbab-ı mucibesi nedir?
Ben bunu hakikaten anlamıyorum.
Ali Babacan’la Mehmet Şimşek’i ekonominin başına getirip de içişlerini İdris Naim Şahin’e emanet eden akıl nasıl çalışıyor?
Franco İspanya’sı böyleydi, ekonomisi iyi giden faşist bir diktatörlüktü.
Heves ettiğimiz örnek bu mu?
2012 yılında bir Franco İspanya’sı mı yaratmaya çalışıyoruz?
Bu olabilir mi?
Bu dönemde faşist bir diktatörlük kurulabilir mi?
Ekonomik başarıyı faşist bir diktatörlüğe “altyapı” yapma fikrinin bütün ülkeyi nasıl paramparça edeceğini kavramak gerçekten çok mu zor?
Parlak bir ekonomi ve sağlam bir demokrasi daha iyi, daha güvenilir bir yöntem değil mi?
Hazır ekonomimiz bu kadar iyiyken, bu ekonomik temel üzerine faşizmi bina edeceğimize, ekonominin gücünden yararlanarak sorunları çözüp geçsek daha iyi olmaz mı?
Barışla, özgürlükle, adaletle ekonomiyi birleştirmek daha övünülecek bir toplum yaratmaz mı?
Bugün kim, Başbakan’ın “tek bir soru” sordu diye bir yazarı işten attırabilmek için patronuna baskı yapmasıyla övünebilir?
Bunu kim savunabilir?
Böyle bir başbakan ve böyle bir iktidar, burada yaşayan insanları utandırmaz mı?
Buna layık mı bu ülke?
“Bizim başbakanımız kızdığı her yazarı patronuna gammazlayıp işten attırır” diye gururla anlatabilecek kimse var mı?
Bizim “medya kuruluşlarımızdan” başka kim böyle bir utancı bu kadar rahat taşıyabilir?
Bir zamanlar medyanın bu belkemiksizliğine kızan insanlar, şimdi bu omurgasızlığı alkışlayacak mı?
“Biz işkencecileri terfi ettiririz, işkence yapması bizi hiç rahatsız etmez” diye göğsünü gerecek insanlar mı yaşıyor bu ülkede?
İstanbul Emniyet Müdürlüğü açıklama yapıp, neredeyse aynen böyle söylemiş, “geçmişte işkence yapması bizi hiç ilgilendirmez, görevden almayız” demiş.
İşsizliği dünyaya örnek olacak biçimde azaltan bir ülkenin “asayiş” politikası bu mu olmalı?
İşkenceden hiç rahatsız olmayan, insanların acıları karşısında böyle bir vurdumduymazlığı “kişilik gösterisi” sanan bir iktidar çarpıklığı nerelere kadar gider hiç düşündünüz mü?
Nerelere gideceği görülüyor zaten.
Doğu Beyazıt’ta bir gencin kafasına kurşunu sıkan polis için “resmî açıklama” yapıldı.
“Polis havaya ateş etmiş, kurşun çocuğun kafasına saplanmış”; yeni Türkiye’nin vurulan insanlar için yaptığı açıklama bu işte.
Biz bunları yıllar önce yaşamadık mı, AKP devletin bu suç özgürlüğünü bitirme vaadiyle iktidara gelmedi mi, şimdi geçmişe yönelmenin, ülkeyi kan batağına sokan günleri örnek almanın amacı ne?
İnsanların kafasına kurşun sıkan polisi koruyan anlayış, “iyi çocukları” koruyan anlayıştan farklı mı?
İzmir’de bir genci vuran polis hakkında da yayın yasağı getirmişler.
Hep vuranları koruyorlar.
Vurulanları hep sahipsiz bırakıyorlar.
Uludere’de de böyle yapmışlardı.
AKP, kendinden önce yıllarca yaşanan bu rezaletleri bitirmek için gelmemiş miydi iktidara, işkenceye, devlet baskısına karşı çıkmamışlar mıydı?
Bir iktidar hep mi katilleri korur?
Uludere katillerini saklıyorlar, Bahçelievler katillerini serbest bırakıyorlar, adam vuran polis için “havaya ateş etti” diyorlar, diğer katil için yayın yasağı getiriyorlar, işkenceci için “onun işkenceciliği bizi ilgilendirmez” diyorlar.
Kendilerini katillerle özdeşleştirenler için “parlak” günler bunlar ama “kurbanlarla” özdeşleşenler için karanlık zamanlar.
Bir merminin ne zaman “havaya sıkılacağını” bundan sonra bilemezsiniz.
O merminin kimin gözüne gireceğini de bilemezsiniz.
Katilleri, işkencecileri savunmanın, sahiplenmenin Türkiye’ye nasıl bir yararı olacak?
Daha önce bir yararı oldu mu?
Medya böylesine ödlek ve dalkavuk olunca iktidarlar her istediklerini yapabilir mi sanıyorsunuz?
Bu medya 28 Şubat’ta da böyleydi, o medyaya güvenen generaller 28 Şubat “bin yıl sürecek” sanıyorlardı, sürdü mü?
Türkiye’nin elinde büyük bir imkân var, ekonomisi sağlam, bu imkânı “katilleri korumak”, savaşı şiddetlendirmek, devleti herkesin hayatına müdahale eden bir canavara çevirmek için kullanırsanız, sonunda elinizdeki imkânı da kaybedersiniz.
Medyanın dalkavukluğu derdinize deva olmaz.
Yazık bu ülkeye.
Katilleri ve işkencecileri savunmak için hukukun ırzına geçerken sonunda ekonomiyi de berbat edecekler.
Biri bana anlatsın, biz bunları niye yaşıyoruz?
Bir “cinayet cumhuriyetine” dönmenin kime ne yararı var?
Ahmet ALTAN / TARAF