BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN TARİHİ VECİZELERİ!
"Köşe yazarları her istediğini yazamaz. Patron gerekirse kusura bakma sana burada yer yok demelidir."
Mazeretim var asabiyim ben!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorlar” sözünü, “O andaki gerilimim olarak alınsın. İnsanım, hatasız kul değilim ki” diye açıkladı, hatırlayacaksınız.
Kamuoyu Recep Tayyip Erdoğan ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan beri tanışıyor.
O zaman da makyaj yapan kadınları “kaportası bozulmuş otomobillere” benzetmek gibi “gerilim boşaltma” yöntemleri kullanırdı, bunu da hatırlarsınız.
Geçen gün Bülent Arınç için yaptığımız türden bir derlemeyi bu kez Başbakan için yapacağız.
Aralarında bir anlık sinirle söylenmiş sözler de var, dünya görüşünü olanca çıplaklığıyla gözümüzün içine sokanlar da!
Başbakan’ın, yardımcısı Arınç’tan farkı, Arınç’ın kolaylıkla özür dilemesine karşın, Başbakan’ın bu işlere hiç yüz vermemesi! Yani Başbakan söylüyor ve geçiyor, geriliminden kurtuluyor, söylediklerinin gerilimini yaşamak da bizlere kalıyor!
Başbakan’ın kendi gerilimini boşaltırken, toplumsal gerilimi yükselttiği sözleri aşağıda bulacaksınız. Bir seçme yapmaya çalıştığımı, “yer darlığı” nedeniyle bazı “hatalarını” ve “gerilim boşaltmalarını” atladığımı da belirteyim! (Tempo’dan Eyüp Erdoğan’a bir kez daha teşekkür ediyorum.)
Bitaraf olan bertaraf olur!
Ağustos 2010’da, Habertürk’te katıldığı bir televizyon programında, 12 Eylül’de yapılacak anayasa referandumunu değerlendirirken TÜSİAD’a yüklendi ve şunları söyledi: “Bu Anayasa’yı beğenmiyorsa çıksın açıkça ‘hayır’ desin, gerekçelerini de söylesin. Diyemiyorsan da çık açıkça ben bu değişikliği destekliyorum de. TÜSİAD şöyle bir kendini çek etsin, Anadolu sermayesiyle daha kaynaşsın. Eğer bu Anayasa değişikliğini beğenmiyorsa çıksın açıkça ‘hayır’ desin, neden olduğunu da söylesin. Desin ki ‘ben bu 26 maddenin şu maddelerine şu gerekçeyle karşıyım’. Ama diyemiyorsan o zaman da çık açıkça ‘Ben bu değişikliği destekliyorum’ de. Çünkü bitaraf olan bertaraf olur derler.”
Bu mesleğin kaderinde ölüm var!
Mayıs 2010’da, Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Müessese Müdürlüğü’ne bağlı kömür ocağında mahsur kalan 30 madencinin yakınlarıyla görüştü. Ocağın önünde toplananlara seslenen Erdoğan, geçmiş olsun dileğinde bulunarak “Üzüntümüz büyük. Ama bu bölgenin insanı bu tür olaylara alışık! Şöyle 20 yıl gerisine gidiyorum. 90’lı yıllardan bugüne Zonguldak’ta bu tür faciaları hep yaşadık. Kömür ocaklarına ben de indim. 2 bin metre derinlikte madencilerin nasıl çalıştığını gördüm. Onlarla iftar yaptım. Bu mesleğin kaderinde bu var.”
‘Maaşını ödediğin yazara hâkim ol’
Şubat 2010’da, AKP Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmadan: “Köşe yazarları her istediğini yazamaz. Patron gerekirse kusura bakma sana burada yer yok demelidir. Herkes çizgisini bilsin. Köşe yazarlarını uyarmak zorundayım. Maaşını ödediğin yazara hâkim ol!”
‘Ben aşı olmayı düşünmüyorum’
Kasım 2009’da, partisinin grup toplantısı sonrasında gazetecilerin, “Siz aşı (domuz gribi aşısı) olmayı düşünüyor musunuz?” yönündeki sorusuna, “Ben aşı olmayı düşünmüyorum. Bu konuda Sağlık Bakanım (Recep Akdağ) ile aynı düşünmüyorum. Kimseyi icbar edemeyiz. Bu konuda vatandaşım kendi isteğine bağlı olarak böyle bir yolu tercih ederse, eyvallah. Ama etmiyorsa, ‘muhakkak yaptırmanız gerekir’ diye böyle bir kampanyanın sürdürülmesi doğru değildir, yanlıştır” yanıtını verdi.
‘Senin çocuğun da işsiz kalsın’
Mart 2006’da partisinin Keçiören İlçe Kongresi’ndeki konuşmasında, bir vatandaşın, “Çocuğum işsiz” tepkisiyle karşılaştı. Başbakan, vatandaşa müdahale eden korumalara önce “Bırakın” diye çıkıştı. Vatandaşın yeniden “Çocuğum işsiz” diye bağırması üzerine ise Erdoğan, şöyle tepki gösterdi: “Senin çocuğun da işsiz kalsın. Otur, otur. Bana kişisel sorunlarını getirme, genel sorunları getir. Genel nerede ona bak.”
‘Sayın Öcalan’ ve ‘Kelle’
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2000 yılında bir radyo kanalında yaptığı konuşması, 2007 yılında gündeme geldi. Abdullah Öcalan için ‘Sayın’ sözcüğünü kullanan Erdoğan, “Şu anda, almış olduğu kellelerin hesabını veriyor” dedi. Öcalan için “sayın”, şehitler için “kelle” sözcüklerini kullanması nedeniyle şehit aileleri ülke genelinde eylemler yaptı. Kartal 2. Sulh Hukuk Mahkemesi, şehit ailelerince açılan davada, Erdoğan’ın ailelere 3’er yeni kuruş tazminat ödemesine karar verdi.
‘Askerlik yan gelip yatma yeri değildir’
Eylül 2006’da, Balıkesir’de yaptığı konuşmada terörle mücadeleye değindiği sırada dinleyicilerden bazılarının “Şehit cenazesi görmek istemiyoruz” tepkisi üzerine “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir canım kardeşim” diye cevap verdi.
‘Gavur İzmir’ tartışmaları
Aralık 2005’te, AKP İzmir İl Teşkilatı ’nın düzenlediği toplantıda, “İzmir’in üzerinde zaman zaman bazı yakıştırmalar vardır ya, inşallah bu yakıştırmaları ilk seçimde silip atacaktır” dedi ve ‘Gavur İzmir’ tartışmaları başladı.
‘Söz söyleme hakkı din ulemasınındır’
Kasım 2005’te, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin üniversitede türban yasağını onayan kararını yorumlarken, “Türban konusunda mahkemenin söz söyleme hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı din ulemasınındır” dedi.
‘Ülkemi pazarlamakla mükellefim’
Ekim 2005’te, İstanbul Cevahir Alışveriş Merkezi’nin açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye’ye yatırımların gelmesi için gerekirse dünyadaki bütün yatırımcılarla tek tek ve her yerde görüşebileceğini belirterek, “Bakan arkadaşlarıma da her yerde görüşmelerini tavsiye ediyorum, ‘görüşün’ diyorum. Çünkü ben ülkemi adeta pazarlamakla mükellefim” dedi.
‘Sakatatçı dükkânı değil burası’
Nisan 2005’te Uşak’ta şehir meydanında halka seslenirken meydandaki vatandaşlardan biri “Satılık böbrek var” yazılı döviz açınca sinirlendi ve “Kusura bakma, sakatatçı dükkânı değil burası” dedi.
Mehmet Y. YILMAZ / HÜRRİYET