08 Eyl 2012 15:13 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:07

BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN MİT'İ VARSA ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN AİT'İ VAR!

Ertuğrul Özkök, Suriye'de yaşananlar konusunda AİT raporlarının MİT ve Dışişleri'nden farklı olduğunu yazdı.Peki AİT ne ki? Cevabı Özkök'ün yazısında...

Şam için namaz vakti

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan kesin bir ifade ile konuşuyor.
“Yakın bir zamanda Şam’da namaz kılacağız...”
Başbakan böyle kesin konuşunca, ben inanırım.
Geçmişte Avrupa ekonomik krize girdiğinde de kendinden emin konuşmuştu.
“Kriz bize teğet geçti...”
* * *
En uzman ekonomistler bile bu sözleri kabul etmemişti.
Hadi itiraf edelim, bu sözleri tiye alan ekonomistler bile çıkmıştı.
Sonuç ne oldu?
Başbakan haklı çıktı.
Kriz gerçekten Türkiye’yi teğet geçti.
Bugün Bulgaristan sınırını geçin.
Karşınıza çıkan herkes Türkiye’de ekonominin çok iyi gittiğini söylemiyor mu?
İspanya gibi daha düne kadar ekonomi mucizesi kabul edilen ülkeler sapır sapır dökülürken, Türk ekonomisi mucizevi bir şekilde iyi gidiyor.
Yunanistan bütün Avrupa’nın çabasına rağmen belini bir türlü doğrultamazken, Türkiye hâlâ harikalar yaratmaya devam ediyor.
O nedenle Türkiye’nin Başbakanı “Yakında Şam’da namaz kılacağız inşallah” derse, bu laf karşısında yapabileceğim tek şey vardır.
Lafı güzel ve şık bulmadığımı söylerim, ama doğruluğuna da en azından inanırım.
* * *
Çünkü kendi kendime derim ki, elimde ne MİT var, ne jandarma istihbaratı.
Bana, ne CIA bilgi verir ne de her ülkede eli-kulağı olan Dışişleri teşkilatı.
Hele hele Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün hastanedeki o fotoğrafını gördükten sonra ne diyebilirim ki...
Ülkenin Cumhurbaşkanı nekahet dönemini elinde çift yaylı Suriye dosyası ile geçiriyorsa...
İcranın başındaki insanın elinde kim bilir ne bilgiler vardır.
Yani o insan çıkıp kendinden emin biçimde “Yakında Şam’da namaz kılacağız inşallah” demişse, Damaşk ufkunda dört rekât namaz göründü demektir.
Benim elimdeyse ne CIA var
ne de MİT.
Sahip olduğum tek teşkilat “AİT”
Yani “Açık İstihbarat Teşkilatı...”
Yani, her vatandaşın elinin altında bulunan bilgiler.
Gazete ve internet haberleri...
Televizyonlar, radyolar...
Bakın oralarda neler var.

Halep’e giden başkaları çok başka şeyler anlatıyor

Los Angeles Times muhabirini Halep’e göndermiş.
Onun anlattığı Halep’e bakıyorum.
Yerli ajansların bize anlattığından çok farklı.
Savaşan direnişçi sayısı öyle 4-5 bin kişi değil.
Hepsi hepsi bin kişi diyor.
“Halep’i aldık” laflarına gelince...
LA muhabiri diyor ki, cephe dediğiniz yer birkaç mahalle.
Direnişçiler 30 metre ilerliyor, iki-üç roket atıyor.
Sabah geri çekiliyor.
* * *
Rejime bağlı ordu Halep damlarına “Sniper” denen keskin nişancıları yerleştirmiş. Bunlar çok etkili oluyormuş.
Şehir nüfusunun büyük bölümü direnişçilere karşıymış. Bazı iş yerleri açılmaya başlamış.
CNN muhabiri direnişçilerle bir mahalle savaşına katılmış.
O da bütün mücadelenin 100 metre içinde geçtiğini yazıyor.
* * *
6 Eylül tarihli Guardian gazetesinden bir haber:
Direnişçilerin Halep’ten çekilmeye hazırlandığı yolundaki söylentiler iyice çoğalmış. Bölgedeki direniş komutanı bunu yalanlamaya çalışıyor. Buna karşılık rejime bağlı ordunun bölgedeki komutanı çok emin konuşuyor. “Yakında tamamlarız.”
6 Eylül tarihli Guardian gazetesinden bir haber:
Rejime bağlı bir birlik 20 tankın desteği ile Ürdün sınırındaki Tel Sahabi kasabasını geri almış. Kasabanın önemi, Ürdün’e kaçış yolu üzerinde olmasıymış.
Aynı gün yine Guardian gazetesinden başka bir haber.
İran, Bağdat’la anlaşıp Irak hava sahası üzerinden Suriye’ye yardım göndermeye başlamış.
* * *
Geçen pazartesi günkü Herald Tribune gazetesinden bir röportaj.
Ürdün’deki sığınma kamplarına giden muhabir, buradaki Sünni çocuklarda Nusayrilere karşı büyük bir düşmanlık duygusunun yerleştiğini yazıyor.
“Savaşı kazanınca dönüp hepsini öldüreceğiz” diyorlarmış.
Buna karşılık karşılaştığı bazı büyüklerde, direnişçilere inanıp buralara geldikleri için pişman oldukları duygusu varmış.
Bütün bunlara ek olarak, İngiliz Independent gazetesinin ünlü yazarı Robert Fisk’in Şam ve Halep’e gittikten sonra yazdıklarını okuduk.
* * *
SONUÇ: Başkalarının anlattıkları burada bize anlatılanlarla aynı şeyler değil. Yani AİT raporları, MİT’inkilerden, Dışişleri’nin raporlarından farklı. Batı’dan gelen bilgiler doğruysa, Suriye’deki savaş öyle kısa sürede bitecekmiş gibi görünmüyor. O yüzden geçen hafta sorduğum soruyu tekrarlayacağım: “Acaba Dışişleri ve MİT, Başbakan’a doğru istihbarat mı veriyor?” Yani Şam için namaz vakti bu kadar yakın mı...

Sonucunu ben de çok merak ediyorum.

Ertuğrul Özkök/Hürriyet