Başbakan Erdoğan'dan Gülen'e flaş çağrı! Ey hoca ey hoca eğer yanlışın yoksa...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AK Parti'nin Burdur mitinginde konuştu. Gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Konuşmamın hemen başında geçtiğimiz hafta Şırnak hudut karakolunda
talihsiz kaza sonucu şehit olan Burdur Kayış köyünden Sezer Çelik’i
rahmetle yad ediyorum. Anne babasına tüm Burdurlu kardeşlerime aziz
milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum. Sizlerle bugün belki de
Cumhuriyet tarihimizin en önemli meydan mitinglerinden birini
yapıyoruz. En hayati seçimlerinden bir tanesine gidiyoruz.
Türkiye ’nin istikametinin belirleneceği son derece kritik bir
seçim eğiriyoruz. 30 Mart seçimlerinde sadece belediye
başkanlarını, meclis üyelerini, muhtarları seçmeyeceğiz. 30 Mart
seçimlerinde 77 milyon hep birlikte ülkemiz için milletimiz için
Türkiyemiz için bir tercihte bulunacağız. Eski Türkiye ile yeni
Türkiye arasında seçim yapacağız. Eski Türkiye demek yeniden
koalisyon dönemleri demektir. Eski Türkiye demek, yeniden kriz
demektir. Eski Türkiye demek yolsuzluk demektir, yoksulluk
demektir, yasaklara dönüş demektir.
Yeni Türkiye demek istikrar demek, güven demektir. Size daha farklı
bir örnek vereceğim. Türkiye’nin dış borcu neydi? Biz geldiğimizde
100 liranın 73 lirası borçtu. Şimdi 100 liranın 35 lirası borç.
Adalet denilen bir şey yoktu. Yeni Türkiye adaletin tecelli ettiği
bir yıl olacak. Büyüme bütün ekonomik krizlere rağmen şu anda OECD
rakamlarına göre Türkiye ilk beş içerisinde. Yeni Türkiye birlik
demek. Beraberlik demek.
BAŞARAMAYACAKLAR: Bizi bölmek isteyenler var. İşte
bu adı paralel yapı olan virüs bizi birliğimizi bölmek için ortaya
çıktı. Ama başaramayacaklar. Sizin bu birliğiniz, beraberliğiniz bu
kardeşliğiniz, sizin yeniden büyük Türkiye anlayışınız buna fırsat
vermeyecek. 30 Mart’ta ya eski türkiye diyeceğiz ya da yeni Türkiye
diyeceğiz. Onlar dedikodu üretecekler, onlar montajcı montajcı.
Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış. Ama bunların ki yatsıya
kadar sürmedi. Geldi bir sabah rüzgarı bunu aldı götürdü. Söndü.
Söndü. Eski Türkiye’nin aktörlerini görüyorsunuz değil mi? Yeni
tahriklerin, provokasyonların, darbe girişimlerinin mücadelesi
içindeler. Eski Türkiye’de işleri tıkır tıkır yürüyenler milleti
düşünmeyenler, milletin ekmeğine musallat olanlar bugünlerde
Türkiye’yi bir kez daha paçasından tutuyor, aşağılara doğru çekmeye
çalışıyorlar.
Şimdi bakın ben size burada tarihi bir belge göstereceğim. Bu belge
çok çok önemli. CHP ’nin genel müdürünün o sahte montaj belgelerine
benzemez. Sizlerle birlikte bizi TV başında izleyen aziz milletimin
dikkatlerine sunuyorum. Zira CHP’nin bu genel müdürünün geçmişi de
böyleydi. Ve zaten onların yayın organlarında bunlar özellikle
yayınlanmıştı.
Eskişehir Örfi İdari kumandanlığının tebliği bu, 1960 müdahalesinin
hemen sonrasında halka dağıtılıyor bu. Ne demek? Yani sıkı yönetim
kumandanlığı tebliği. Diyor ki, “Ankara’daki bütün hükümet erkanı
ve demokrat parti başkanları, yabancı memlekete kaçarken
yakalanmışlardır. Beraberlerdir, şuna bakın allah aşkına, 12 uçak
dolusu altın mücevherat parayı kaçırmakta iken yakalandılar.
Adnan Menderes ve sabık reisi cumhurbaşı başkanı celal bayar,
askeri kumandanlık bakımından Tevkif edilmiştir. Bu havadisi basıp
yayınlamalıdır. Vatanseverliğinize hitap ediyoruz. Bitmedi.
Demokrat parti il ilçe ve bucak başkanlarının jkaçmalarına mahal
vermeden tevkif edilmelerini ve askeri kuvvetler gelinceye kadar
salınmamalarını rica ederim. Bedii Kireçtepe.
Ah sevgili kardeşlerim ah. Bu ülke hangi badirelerden geçti. Bu CHP
bu ülkede ne menem işler çevirdi.
YOKSULLAŞTIRMAK İSTİYORLAR : Şimdi soruyorum. Yani
gelip de şu güzel Burdurumuzun yerel yönetimini bunlara teslim
edecek misiniz? Öyleyse çok çalışacağız, gümbür gümbür. 10 yıldır
burayı yöneten Sabahattin kardeşim bizlerle düzenli şekilde
Burdurumuza en güzel hizmetleri verdi, vermeye devam edecek.
Son günlerde televizyonlarda, bazı yaptıklarımıza yönelik ilanları
izliyorsunuz değil mi? Nerede neler yaptık. İnşallah Burdur’da da
neler yapıldığını görüyorsunuz. Bucağın salebini içiyorum.
Misafirlerime hep ikram ediyorum. Dünyaya tanıtıyorum.
Türkiye’yi yoksullaştırmak istiyorlar. Ah benim kardeşlerim.
İsteseler de istemeseler de Yavuz Sultan Selim köprüsünün 250
metrelik kuleleri bitmek üzere. Bu köprüde 4 gidiş 4 geliş var.
Ortasından da tren.
Haliç’te yeni köprüyü açtık. Geçen günü bir de baktım. CHP’nin
adayı çıkmış eski köprünün üzerinden onu gösteriyor, sorsanız ona
siluet nedir anlamaz ha. zanneder ki bir takım elbise. anlamaz,
anlamaz. Türkiye bunların hayatında eser yok. bunlarda laf var
iftira var. çünkü genel müdür de müfteri. nasıl müfteri?
parlamentoda hukuk tanımaksızın, o montaj bütün o eserlerle
oralardan rant elde etmeye çalışıyor.
TUZAĞA DÜŞÜRÜLDÜ: 2011 seçimleri öncesinde ÖSYM’de
torpil yapıldı dedi, belge var elimde dedi. Belgeyi açıkla dedik.
kendisine sahte mail gelmiş. Sahte maille Türkiye’yi ayağa
kaldırmak istedi. O günden sonra da o genel müdürün eline böyle
sahte belgeler tutuşturdular. Kayseri büyükşehir belediyemizle
ilgili bir belge eline verdiler. Hemen bir saat sonra bunun sahte
asılsız olduğunu belgeyle bize gönderdiler. CHP genel müdürünün bir
kez daha tuzağa düşürüldüğünü gördük. Büyükşehir belediye
başkanımız, bu genel müdürden baya para kazandı. Kazandığı
paralarla vatandaş
MAHKEMELER AÇILACAK: Bende kazandım ha, bende de
baya para oluştu. Ben de düşünüyorum. Ankara’da Kızılay Meydanında
mı yapsak, bazı vakıflara mı kazandıklarımı göndersek diye, onun
hesabını yapıyorum. Baya ciddi bütün bu mahkemelerden aldığımız
rakamların boyutu yüksek. Bu iftiralarla ilgili de arka arkaya
mahkemeler açacak. Yasaların içerisinde bu bir defa ayağa
kalkamayacak. Bunların hiçbirinden ders almadık.
Şimdi de okyanus ötesinden CHP’nin hocası, bu genel müdürün eline
bir montaj ses kaydı verdi. evet. Önceki rezaletlerden ders almaya
genel müdür, şimdi de bu montajla işi idare etmeye çalışıyor. Çünkü
bu senaryoda hocası bu görevi verdi. sen belge sallayacaksın dedi.
Biz buradan montajk yapacağız, sen gideceksin meydanlarda bizim
montajlarımı anlatacaksın dedi.
EY HOCA HOCA… : Ey hoca, ey hoca, eğer bir
yanlışın yoksa, Prensilvanya’da durma. Senin vatanın Türkiye’yse,
vatanına gel. Siyaset yapacaksan çık meydanlara siyaset yap. Ama bu
ülkeyi karıştırma, bu ülkenin huzurunu bozma. Bir çok provokatif
eylemlerin içerisinde bulunma. Şimdi hocayla CHP genel müdürü, el
ele kol kola Türkiye’yi kaosa sürüklemenin gayretindeler.
Sen Türkçe olimpiyatlarında hocamızı övüyordun diyorlar. Evet
övüyordum doğru. Biz samimi davrandık, bu tür şeyler görmedik. Biz
ülkenin birliğine saldırı olduğu zaman aynı tavrı devam ettirebilir
miyiz?
SELAM DİYE BİR ÖRGÜT... Bu saldırı sadece
benim şahsıma yönelik değildir. Benim aileme, arkadaşlarıma yönelik
değildir. Hükümetimize yönelik bir saldırı değildir. Bu saldırı,
altını çizerek söylüyorum. Türkiye Cumhuriyetine, istiklaline,
bağımsızlığına yapılıyor. Selam diye bir örgüt uydurmuşlar. Tamamen
hukuksuz biçimde, üç yıldan fazla bir süre, Türkiye genelinde
binlerce kişinin, kendileri hariç, binlerce kişinin telefonunu
dinlemişler. Birbiriyle ilgisi olmayan, alakası olmayan binlerce
kişinin siyasetçi, sanatçı, iş adamı, cumhurbaşkanı, başbakan,
genelkurmay, hepsini dinlemişler.
Şantaj. Vakti saati geldiğinde hemen bunu yayına sokup tehdit
etmek. Düşünebiliyor musunuz?
Türkiye Cumhuriyeti’nin enerji bakanını, selam örgütünün üyesi diye
dosyaya alıyor, telefonunu dinliyorlar. Yurtdışında bir çok ülkenin
başbakanlarıyla enerji şirketleriyle çok gizli görüşmeler yapar. O
ülkenin istikbalini ilgilendiren konularda gizli görüşmeler yapar.
Bir ülkenin enerji bakanı, değişik firmalarla Türkiye’nin lehine
olacak eneji anlaşmalarını çok gizli şekilde görüşür. Örgüt üyesi
diye dinliyor, kayıtlarını depoluyor. Bunları da bir yerlere servis
ediyorlar.
AÇIK AÇIK SORUYORUM: Bu ülkenin milletvekilleri,
CHP başta olmak üzer,e MHP ne diyorlar? Bizi de dinlediler. Peki
sizi dinlediler de biz internet yasasını getirince niye karşı
çıktınız? Çünkü hesap başka. Ben buradan açık açık savcıya
soruyorum. Sen hangi ülke adına bu dinlemeleri yaptın? Polise de
soruyorum. Tabi polis derken tüm polisleri kast etmiyorum. Bu işi
yapanları kast ediyorum. ey polis, sen hangi ülke adına o
dinlemeleri yaptın?
Benim ülkemin en mahrem bilgileri başka ülkelerin adına çalışan
casuslar tarafından dinleniyor, servis ediliyor ve bu ülkenin
savcısı hakimi buna kayıtsız kalıyor. Benim yanıma polis olarak
gelen, bizim yetiştirdiğimiz emniyet müdürü, emniyet amiri komiseri
benim ofisimin bakıyorsunuz, en mahrem yerine böcek yerleştiriyor
ve beni dinliyor.
Şimdi CHP’nin genel müdürü diyor ki kontrol et. Casusluk ajanlık
denen bir olay var. adam yargıda polisin içinde yargılanmış. Sen
diyorsun ki devletin polisi, ona güvenmeyeceksin, buna
güvenmeyeceksin, müdahaleyi yapınca da bağırıp çağırıyorsun. Şimdi
yakaladık, tespit ettik, yargı sürecini başlattık. Bir tanesi
kaçtı, öbürü gidip geldi. Bunların sayısı artacak.
İstanbul başsavcısı bu sayılar artabilir diye açıklama yaptı.
Bunlara karşı bizler sessiz durabilir miyiz?
BÜYÜK İHANETİN İÇİNE GİRMİŞ: Bir skandalı daha
hatırlatıyorum. Selam örgütü adı altında, mavi Marmara şehitlerinin
ailelerinin telefonları dinleniyor. Şu alçaklığa bakar mısınız?
Bunlar şehitlerin ailelerini dinliyorlar. Bunu niye dinlerler?
Sizden bunları dinlemenizi takip etmenizi kim istedi? Ne adına
dinlediniz? Bakın buradan işte o paralel yapının mensubu olan
tabandaki o samimi halis çok insanlar var. zekatını veriyor yahu,
bunlra veriyor. Ne diye? Çocuklarımızı yetiştiriyorlar, dinimizi
öğretiyorlar, bunlara böyle inandılar. Ama olay böyle çıkmadı.
Geçenlerde büyük bir iş adamı geldi. Çok önemli bir değerli dostuma
gelmiş, diyor ki, “yahu ben bütün zekatımı bunlara veriyordum.
Kardeşleriyle beraber geliyor. Şimdi benim zekatımın yerine
gitmediğine inanıyorum. Yeniden ödemem gerekir mi”
Yıllarca oraya vermiş, böyle ufak tefek paralar değil. şu hale
bakın. Hizmet gayreti içindeki kardeşlerime sesleniyorum. Bu
paralel yapı gerçekten çok büyük bir ihanetin içine girmiş. Bu yapı
başka ülkeler için, istihbarat örgütleri için odaklar için
çalışmış. Ortada çok büyük bir ihanet var, ajanlık var.
KASET ÜRÜNÜ GENEL BAŞKAN: Buradan ben MHP’nin
tabanına da sesleniyorum. Ey MHP’ye gönül vermiş kardeşlerim. Aziz
milletimize karşı yapılan bu apaçık saldırının karşısında artık
milliyetçi olduğunu kabul ettiğim o tabandaki samimi kardeşlerime
sesleniyorum. Siz de tavrınızı ortaya koymanız lazım. MHP bu kirli
komplonun aracı olmamalıdır. Türkiye’nin enerji bakanı
dinleniyorsa, MİT müsteşarı, genel kurmay başkanı dinleniyorsa,
hatta başbakanı cumhurbaşkanı dinleniyorsa, hiçbir siyasi parti
susamaz özellikle MHP susamaz. Buradan CHP’ye gönül vermiş olan sağ
duyulu vekillere vatandaşlarıma da sesleniyorum.
Genel müdürü bir kaset ürünü bir genel başkandır. Eski genel başkan
bir kasetle gönderildi. Geçen çıkmış bana çağrı yapıyor, açıklasın
diyor. Ben neyi açıklayayım ya. Anayasa tartışmalarının olduğu
anda, sosyal medyaya düştüğü anda hemen talimat verip sosyal
medyada onu durudran ben oldum ya. Daha sana ne anlatayım ben. Sen
bununla gittin ya. CHP’nin başından seni böyle indirdiler ya. Seni
ziyarete gelen bu adam, gazeteciler kendisine sorduğunda ben genel
başkan adayı olmuyorum demesine rağmen 24 saat sonra genel başkan
oldu. neyle? İşte bu kasetle. Kasetle şantajla sonuç alabildiğini
gören CHP genel müdürü, şimdi de Türkiye’nin istiklalini kasetle
esir almaya çalışıyor.
Fakat CHP içinden sağ duyulu sesler yükselmeye başladı. Bu kaset
siyasetinin ne kadar çirkin olduğunu seslendirmeye başladılar.
CHP’li kardeşlerimin tamamı bunları lütfen görsün.
LÜTFEN FİGURAN OLMAYIN: Biz birbirimizi seviyor
muyuz? Niçin seviyoruz? Biz yaradılanı yaradandan ötürü sevdik ya.
Türkü de seviyorum, kürdü de seviyorum, muhacirini de romanını da
lazını da aklınıza ne gelirse. 77 milyon benim canımdır, ciğerimdir
ya.
Sokağa dökülmek isteyen gençlere de sesleniyorum. Okyanus ötesinin
oyuncağı olmayın. Bu hain oyunda lütfen figüran olmayın. Biz bu
saldırıyı inşallah defedeceğiz. Bu hayasızca saldırıya göğsümüzü
siper edecek, istiklalimizi canımız pahasına hep birlikte
koyacağız.
Bir tane gazete çıkmış bir tane haber yapmış, duydunuz mu? Ben
yoğun bakımdaymışım. Dün MGK’daydım, hemen bir yoğun bakıma
soktular beni, şimdi buradayım. Buradan da Uşak’a gidiyorum. Artık
nelerden medet umuyorlar. Ya montaj, ya iftira, ya öldürecekler ya
kaldıraklar kendilerine göre. Allah’ın verdiği canı kimse Allah’tan
başka alamaz. Biz bu mücadeleyi böyle sürdüreceğim.
BIRAKIN BUNLARIN OKULLARINI: Bunların bir gazetesi
var biliyorsunuz. Dayatmayla satarlar. Dershaneye üye olacaksın
gazete alacaksın derler. Bırakın bunların dershanelerini filan,
bırakın bunların okullarını filan. Bize devletin okulları yeter
deyin. Devletin okulları yeter. Hafta sonlarında anne baba eğer
yavrusuna takviye istiyorsa, takviye dersler vereceğiz. Ücretsiz
olacağız. Öğretmenlerimiz ayrıca bedellerini alacaklar. Bunlara hep
birlikte bir ders verilmesi gerekiyor. Birliğimizi bozmaya hakkınız
yok diyelim.