Başbakan artık o isme güvenmiyor!
Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun samimiyetini sorguladığı bir isim olduğunu ve çok kritik bir soruya sessiz kaldığını yazdı.
Başbakan Davutoğlu'nun Malatyaziyaretine eşlik eden gazetecilerden
biri olan Selvi, bugünkü yazısında uçakta Davutoğlu'yla konuştuğu
önemli konuları kaleme aldı.
Selvi, edindiği izlenimleri şöyle aktardı:
...
Dört Ankara Temsilcisi'ydik. Ankara'ya dönüşte Başbakan'la hem
çözüm sürecini hem de Suriye'yi konuştuk. Hem sorularımıza
aldığımız cevaplardan hem de Davutoğlu'nun çizdiği perspektiften,
geleceğe ilişkin bir izlenim sahibi olduk.
Hükümetin çözüm süreci adına attığı adımlara ve Kobani'den gelen
yüzbinlerce Kürt'e kucak açmasına, HDP ile Başbakan ve bakanlar
düzeyinde yapılan görüşmelere rağmen HDP'nin tavrı, hükümet
kanadında çok derin bir güvensizliğe yol açmış.
"SELAHATTİN DEMİRTAŞ'IN SAMİMİYETİNE
İNANMIYOR"
Başbakan, 'Samimiyetleri konusunda kuşkum çok arttı' dedi.
Başbakan ve Bakanlar, HDP'lilere yol haritasını paylaşmışlar.
Buna rağmen Selahattin Demirtaş savaş çağrısı yapıyor.
Öcalan kendi el yazısıyla gönderdiği mektupta diyalog kurulması
talimatını verirken, KCK eş zamanlı olarak sokaklara çıkılmasını
emrediyor. Bu durum İmralı-Kandil hattında bir bilek güreşi
yaşandığı izlenimi veriyor.
Cemil Bayık, 'Barışa Öcalan, savaşa biz karar veririz' diyor Kanlı
olayların fitilini ateşleyen gece, YPG-H'den, 'İşgalcilere karşı
silah kullanmak meşrudur' twiti atılıyor.
Çözüm sürecinin geldiği aşamada hâlâ Türkiye Cumhuriyeti'ni işgalci
olarak gören ve her an silaha sarılmaya hazır bir yapı
mevcudiyetini koruyor.
Ankara'nın yeni yol haritası şekillendirilirken, Kobani öncesi ile
Kobani sonrasının aynı olmayacağı sonucuna vardım.
Bu süreçte Kandil'in eski Kandil olduğu HDP'nin ise yüzündeki
'Türkiyelileşme' makyajının döküldüğü görüldü. Bu süreçte iyi sınav
veren merkezlerden biri İmralı oldu. Çözüm sürecinin geleceği
açısından Kandil karşısında İmralı'nın eli güçlenmeli mi...
Buraya nokta ve Suriye.
Başbakan'la çok geniş bir şekilde Suriye konusunu konuştuk.
Davutoğlu'na ilk olarak ABD Savunma Bakanı Hagel'in ılımlı
muhalefetin eğitilmesi konusunu sorduk. Doğrusu Başbakan'ın bunu
reddetmesine hazırlıklıydık. Tam tersine Türkiye'nin başından beri
bunu savunduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ziyaretinde
Eğit-Donat kapsamında gündeme getirmişti bunu. Koalisyon ülkeleri
havadan vururken, karadan Suriyelilerin bu mücadeleyi yürütmesinin
daha sağlıklı olacağı kanaatinde Davutoğlu.
Peki Türkiye'nin Kobani'ye girmesi. Yani şu Kılıçdaroğlu formülü.
Kobani'ye girmemiz durumunda üç unsurla karşı karşıya geleceğimiz
düşüncesinde Başbakan.
1-IŞİD,
2-PYD
3-Esed rejimi.
Saddam Hüseyin'i İran'a saldırttılar. 1 ay içinde Tahran'da
olacaktı Iraklideri. Tam 8 yıl süren savaş sonunda iki ülke de
tükenmişti. Kuveyt ise kolay bir lokmaydı Saddam için. ABD teşvik
etti. 24 saat içinde Kuveyt'i aldı Saddam. Sonuç?
İNCİRLİK SORUSUNA CEVAP YOK
ABD'nin, kara savaşını Türkiye'nin yürütmesi konusunda ısrarlı
teklifleri olduğunu doğrulattık. Ama şunu da gördük. Türkiye
Cumhuriyeti'ni yönetenlerde bu hafıza var ve canlılığını koruyor.
Daha da ötesi tek yanlı savaşa girmenin ne tür felaketlere yol
açacağını çok ama çok iyi biliyorlar. Hem de benden ve sizden daha
fazla.
ABD, İncirlik'i kullanmak istiyor. Türkiye, insani yardım için
kullanılabileceği görüşünde. Daha ötesi var mı? Yok diyemem. Ama
önce ABD'nin elinin görülmesi lazım.
İncirlik, Esed pazarlığına karşı güçlü bir koz olabilir mi?
Biz İncirlik'i sorduk, Başbakan pek girmek istemedi. O dahi bir
cevaptı.