Başak Demirtaş’ın adaylığına dair! Selahattin Demirtaş’ın “salıverilmesi” karşılığı mı?

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş’ın İBB adaylığı üzerine yapılan tartışmayı ele aldı ve bunun “Ne karşılığı” olabileceğini sorguladı…

Efendim: seçimler yaklaştıkça satranç tahtasında ilginç hamlelere şahit olunacağa benziyor. Tabii bu satrancın en önemli hamlesi İstanbul üzerine olanı. Her parti kendi açısından muhtelif pozisyonlar alıyor. Hatta bu uğurda zaten süren kimi hazırlık veya pazarlıklar ihtimallerinin kokusu çıkmaya başladı. Bu tarz iddialara nedense hiç şaşırmıyorum. Başka sürprizlerde gelişebilir. Çünkü biliyorum ki siyasette olmaz, olmaz!..

Öyle gözüküyor ki bunların içinde en ilginç olanı eski adı “Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi” (Yeşil Sol Parti) olan ve yeni adıyla “Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi” (DEM Parti) cenahından geldi. Buna göre eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş'ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na (İBB) aday olabileceğini açıklaması kimileri için tam bir sürpriz oldu. Hatta kendi partisi dahil!..

Şimdilik “Nabız Yoklama”dır!..

Tam burada insanın kafasında keskin “acaba”lar oluşuyor. Siyaset dizaynırları süreçte harıl harıl çalışıp bu “dahiyane” fikri mi buldular? Sonunda çözümü DEM Parti’yi işin içine çekmekte mi gördüler? Nasıl bir “strateji” yürürlükte? Yapılan hesaba göre İstanbul’da CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nu yenmenin en garanti yolu ona gidebilecek oyların önüne bir set çekmek olarak hesap mı edildi? Geçerli sorular olayın bünyesinde zaten mevcut. Ne derece doğrudurlar onu bilemem!..

Birileri İstanbul’da sorunun çözümün anahtarı olarak da DEM parti’yi görmüş olabilirler. Ancak şu aşamada DEM Parti AK Parti’yi açıktan desteklemeyeceğine göre, (Gerçi parti içinde bu “işbirliği”ni savunanlarda olduğu söyleniyor) onun yerine “CHP’yi desteklemesinler, oylarını bölsün yeter” denmiş demektir. Siyaseten çok mantıklı. Evet, daha ziyade etnik motivasyonlu DEM seçmeninin oyu yüzde 10 civarı olsa ve bu oy İmamoğlu’ndan geri çekilirse muhtemelen CHP, İstanbul’da çok zor duruma düşecektir.

Selahattin Demirtaş “Aktif Siyaset”e Dolaylı Yoldan Dönüyor!..

Durum realize olur mu bilmem. Ancak belli ki evdeki hesabın bir boyutu budur. Çarşıya uyar mı ayrı konu. Şimdilik bu adaylık ciddi bir seçenek olarak DEM Parti çevrelerinde tartışılıyor herhalde. Bu olay hangi kanallardan, nasıl pişirildi bilmem ama cazip bir yanı olduğu da aşikâr. O yüzden kamuoyu ve DEM parti destekleyici kitlelerin nabzını ölçmek için, bir “haber” olarak yansıtıldığını söylemek mümkün. (Hatta Başak Demirtaş şıklı bir ankete söz konusu oldu bile!) Eğer birileri durumu başka bir manevranın basamağı olarak kullanmak istemiyorsa –şimdilik- tepkiler ölçülüyor denebilir. (Gerçi Başak Demirtaş’ın adaylığının CHP ile pazarlıkta “el yükseltmek için” gündeme getirildiğini söyleyenler de var. İstanbul’da üç ilçeyi CHP’den almak gibi. Ben buna katılamıyorum. Daha geçerli ve ağır bir nedeni olmalı.) Bakalım bu “Tepkiler” nereye varacak?

Ancak burada dikkat çeken asıl yan şurası: bilindiği üzere Selahattin Demirtaş “aktif siyaset”ten çekildiğini bir süre önce duyurmuştu. (Tabii bu pratikte mümkün değildi o başka!) Şimdi öyle anlaşılıyor ki eşinin adaylığı üzerinden aktif siyasete tam geri dönemese bile bir şekilde, dolaylı yoldan “müdahil” oluyor. Başak Demirtaş ise kocasına bağlı her kadın gibi görevi yüklenmeye hevesli görünüyor. Bu ise “anlaşılır”dır.

Ancak Selahattin Demirtaş’a “rağmen” alınmış bir “karar” olmasa gerek. Talimat ya da onay eşinden gelmiş olmalı. (CHP ile yakınlaşmadan yana görünen DEM parti yönetiminin bile bundan haberdar olması şüphelidir!) O zaman bunun sadece bir “Selahattin Demirtaş Operasyonu” olma ihtimali de doğar. Demirtaş kartları yeniden karmak çabasına girmiş ve kendisine yeni bir nefes alanı açmak istemiş olabilir!

Peki Neyin karşılığı?..

Şimdi buradaki asıl soru şudur. Bu olay Demirtaş çevrelerinde kendiliğinden gelişmiş bir fikir midir yoksa bir merkez tarafından yansıtılmış bir fikir midir? Yahut her iki arayış bir şekilde çakışmış mıdır? (Ya da bunun dışla fazla ilgisi olmayan iç bir hesaplaşma, “madem öyle, işte böyle” olması mıdır?) Hangisi?..

Şüphesiz burada akla gelen ilk sorulardan biri uzun süredir Edirne Cezaevi’nde yatan Selahattin Demirtaş’ın “salıverilmesi”nin bir şekilde pazarlık konusu yapılıp yapılmadığıdır. Selahattin Demirtaş ve Demirtaş’ı destekleyenler onu içeriden çıkartmanın başka bir yolunu görememiş olabilirler mi? Demirtaş’ın “sahipsiz” olmadığı bu şekilde mi hatırlatıldı. Sabır bitti mi? (Asıl mesaj “içeriye” yani partiye mi?) Veya Demirtaş, kendisinin “içeride unutulmasını” isteyen “dostları”na (!) karşı ortalığı biraz karıştırmanın fena olmayacağına mı karar verdi. DEM parti yönetimine bir “kısas” mı yapıldı? Yahut Demirtaş AK Parti ile yeni bir süreç peşinde mi? Manzara bir başka açıdan da bunları düşündürüyor.

Zaten DEM Parti deyince “Homojen” bir çatı gibi düşünmemek lâzım. (Kandil faktörünü ise hiç katmıyorum) İçlerinde her zaman temel yönelimleri “Kürt milliyetçiliği” olan ama İslamcı, solcu, liberal, vb görünümlü unsurlar var. Bunların her birinin hesabı ayrı. Zaten CHP ile “İttifak”a sıcak bakmayan bir kesim mevcuttu ve bunlar “kendi adaylarını” çıkarmaktan yanaydılar. (Şayet bir “taktik söylem” değilse?) Eğer öyleyse onlar için Başak Demirtaş formülü dayatılmış da olsa mecburen en uygunu olmalı. Diğer yandan aday çıkarmaktan yana olmayanlar da mevcut. Bunlar için Selahattin Demirtaş’ın olaya eşi üzerinden yeniden ağırlığını koyması sorun teşkil edebilir. Fakat fazla itiraz da edemezler. İç dengelerini değiştirebilir çünkü. Taşlar nasıl yerinden oynar bilinmez!

Sonucundan Anlayacağız!..

O yüzden olayı gene de bu kadar basit görmemeli. Yani sadece “AK parti ile anlaştılar” demek DEM Parti içindeki zaten süren ve mevcut arayış ve çatışkıları görmemek anlamına gelebilir. Zaten şartları el vermese –şayet yapıldıysa bile- böyle bir anlaşmada yapılamaz. Yapıldıysa da taahhütlerin yerine getirilmesinden anlarız sonunda. Göreceğiz…

Belki birçok başka faktörde sayılabilir ama “Demirtaş’ın Salıverilmesi” birinci planda gözüküyor. Aksi taktirde Başak Demirtaş elini taşın altına koymazdı herhalde. (Hatta o kadar ki Başak Demirtaş’ın adaylık açıklaması birçok DEM Parti yöneticisi için dahi “sürpriz” olmuş. Demek bu çaba çok üstü kapalı yürütülmüş.) Başka çare görememişler demek ki!..

Lakin şu aşamada gene de kesin konuşmamak gerek. Fakat çoğu insanın kafasındaki soru herhalde bu. Lakin sormaya çekiniyorlar herhalde. Ben açıkça soruyorum. “İllâ böyledir” diyemem. Doğru mu olur yanlış mı o da onların karar vereceği iş. Ancak böylesi bir olgu var. Soruları hak ediyor. Nasıl neticelenir bilinmez. Ama boşuna da gündeme gelmedi galiba. Kısa sürede bunun emarelerini –şu veya bu yönde- göreceğiz sanırım…

24. 01. 2024

NOT: Bu arada Selahattin Demirtaş’ın annesi Şadiye Demirtaş’ın KOAH, böbrek ve solunum yetmezliği nedeniyle sağlık durumunun kötüye gitmesi üzerine Demirtaş Diyarbakır’a getirildiğini öğreniyoruz. Demirtaş hastanede yaklaşık 4 saat kaldıktan sonra zırhlı araçlarla ayrılarak tekrar özel uçakla Edirne F Tipi Cezaevi'ne götürülmüş bulunuyor.