BARLAS, MUHTEŞEM YÜZYIL'DAKİ O HATAYI YAZDI!
Ziya Paşa'nın "Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir" sözünü Muhteşem Yüzyıl'da Kanuni'nin söylemesi eleştirilmişti. Mehmet Barlas, Meral Okay'ı savundu.
Show TV'nin çok izlenen başarılı dizisi "Muhteşem Yüzyıl"ın son bölümünde Kanuni Sultan Süleyman bir adamına "Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir/ Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir" demiş.
İzleyicilerden bazıları "İşte hatayı yakaladık" diye klavye başına geçip medyaya mesajlar göndermişler. Çünkü "Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir/ Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir" dizeleri 1825-1880 arasında yaşamış Ziya Paşa'ya aitmiş... "Muhteşem Yüzyıl" ise Osmanlı'nın 16'ncı yüzyılında geçmekteymiş. Bu "Hata"yı dünkü Star'da sevgili Aziz Üstel de şöyle ele almıştı:
"... Bu ünlü söz "Terkib-i Bend" adlı, Ziya Paşa'nın 1870 yılında yazdığı bir şiirden devşirilmiş tabii! Şimdi, Kanuni'nin 1566'da öldüğünü göz önüne alırsanız, toprağa verildikten 300 yıl sonra yazılmış bir şiirden alıntı yapmasını açıklamak mümkün değil tabii!
Ama bu dizi, Süleyman Demirel'in dediği gibi, gayri mümkünü mümkün kılmak üzerine kurulmuş!"
Onlar Meral Okay'dır...
Gerek bu "Hata"yı yakalayan izleyicilerin gerekse Aziz Üstel'in gözden kaçırdıkları bir gerçek var.
"Muhteşem Yüzyıl" bir tarih belgeseli değil.
Ne o Kanuni, Yavuz Sultan Selim'in oğlu Süleyman'dır, ne de o Hürrem, Lehistan'dan kaçırılıp İstanbul'a getirilen Alexandra Lisowska'dır.
Bu dizideki kişiliklerin tümünün anaları da babaları da ebeleri de, 21'inci yüzyılda yaşayan ve senaryoyu yazan Meral Okay'dır.
Yazar isterse Kanuni'ye İngiliz yazar David Nicolls'un "Başarının vergisi kıskanılmaktır" özdeyişini söyletir, isterse de Hürrem'i Marilyn Monroe gibi konuşturup "Ben takvim yapraklarında olmak istiyorum, ama zamanda olmak istemiyorum" dedirtebilir.
Geçmişte yaşayanların özdeyişlerini bugün kullanmak biz gazete yazarlarının ve genellikle siyasetçilerin işidir...
Sen de mi Brütüs...
Ama romancılar ve senaristler için bizimkine benzeyen zaman da, mekân da yoktur...
Bakarsınız Shakespeare kendisinden 1500 yıl önce yaşamış Sezar'a "Sen de mi Brütüs" dedirtir ve siz o sözlerin gerçekten Sezar tarafından söylendiğini sanırsınız.
Ya da Atinalı Timon'un "Eğer zaman yeterse herkese her şey olabilir" dediğini Shakespeare'i yok sayarak tekrarlayabilirsiniz.
Yakup Kadri'nin 1934'te yazdığı "Ankara" romanında Cumhuriyet'in 20'nci yılını kutlayan ve aralarında roman kahramanları Selma Hanım ile Neşet Sabit Bey'in de bulunduğu binlerce Ankaralı, Atatürk'ü görmek için 1942 yılı 29 Ekiminde Çankaya'ya akar.
Roman, Soyadı Kanunu'dan birkaç ay önce yazıldığı için, roman kahramanlarının 1942 yılında bile hatırladığım kadarıyla soyadları yoktur.
Tarih diye bir bilim var
Hatırlar mısınız bilmem?
James Bond filmlerinden birinde (From Russia With Love) Bond (Sean Connery) Şişli'deki Bulgar Konsolosluğu binasının kapısından girip Kapalıçarşı'dan çıkardı.
Kanuni'yi ve Hürrem'i gerçekten öğrenmek isteyenler ve "Kapıkulları"nın sonu idamla biten serüvenlerine ilgi duyanlar, dizi izledikleri kadar o dönemi ele alan tarih kitaplarını, belgeselleri arayıp bulmalıdırlar.
İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın, Halil İnalcık'ın, İlber Ortaylı'nın çok değerli çalışmaları var mesela.
Son olarak Galata Yayınları'ndan çıkan çalışmasında yazar Adnan Nur Baykal, Hürrem Sultan'la "Düşsel bir söyleşi" yapmıştı.
"Hürrem Sultan'ın Gözünden Muhteşem Süleyman Devri" kitabında Adnan Nur Baykal, Hürrem Sultan'la zaman ötesi bir empati denemesi yapıyordu.
Hürrem'le empati denemesi
Mesela Hürrem Sultan'a "Halk sizi niye sevmedi" diye soruyor ve şu cevabı alıyordu:
- Benden önceki hasekiler padişahların danıştıkları sır ortakları olacak yerde sadece kadınlıklarını kullanıp istediklerini elde ederlerdi... Bu beklentilere uymayınca halk beni sevmedi... Ama iddia edildiği gibi Hünkâr'ımı kolay etkileyebilseydim, on iki yıl İbrahim Paşa'ya katlanmak zorunda kalmazdım. "Muhteşem Yüzyıl"ın yapımcılarına ve özellikle senaryoyu yazan Meral Okay'a, en azından geniş kitlelerde tarihimize dönük bir merak uyandırdıkları için teşekkür etmeliyiz.
Ben Meral Okay'ın yerinde olsam İbrahim Paşa gözden düştükten sonra Kanuni'ye, Demirel'den aktarıp "Dün dündür" de dedirtirdim.
Veya masraflı bir sefer için kaynak arayan defterdara karşı, Padişaha "Benim adım Süleyman, ben parayı bulacağım diyorsam, parayı bulurum" dedirterek Kılıçdaroğlu'nun özdeyişini de tarihe taşırdım.