Barış Atay'dan hükümete mektup! Siz kimsiniz?
Redhack operasyonu sırasında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan dizi oyuncusu Barış Atay mektubunda hükümete sert eleştirilerde bulundu.
Redhack operasyonunda gözaltına alınıp serbest bırakılan oyuncu
Barış Atay'dan hükümete yönelik sert eleştiriler. İşte Atay'ın
mektubu...
Ben bu ülkenin, durmadan ötekileştirdiğiniz fertlerindenim. Bu
ülkede; size rağmen insanca yaşayacağımıza olan inancı
kaybetmeyenlerdenim. Ben geleceğine sahip çıkan ve bunu gasp etmeye
çalışanlara hesap soran biriyim.
Uzun zamandır bu yazıyı yazsam mı yazmasam mı diye düşünüyorum.
Şimdiye kadar karar verememem; sizden çekindiğimden değil, bir
vatandaş olarak bana yaşattıklarınızın yarattığı hissi,
insanlığımdan çıkmadan ve şu ana kadar taşımaktan gurur duyduğum
insan yanımı yok etmeden nasıl yazabilirim diye düşünmektendi. Hala
bilmiyorum ama deneyeceğim, çünkü artık dayanamıyorum.
2002'de, ilk geldiğiniz günü hatırlıyorum. Henüz neler olabileceği
konusunda ayrıntılı bir değerlendirme yapma fırsatı bulamamıştım.
Geçtiğimiz on yılda; yaşadığım ve sevdiğim bu ülkeyi, gün be gün,
an be an biraz daha batağa saplayışınızı ve bundan aldığınız garip
hazzı gördüm.
Ben bir oyuncuyum. Doğal olarak işim; karakter yaratmak, yarattığım
karakterin psikolojisini anlamak ve duruma uygun bir alt metin
oluşturmak. Ne yazık ki bu on yılda, başta başbakanınız olmak üzere
hiçbirinizin nasıl bir psikoloji içerisinde olduğunuzu anlayabilmiş
değilim. Sizlere hangi açıdan bakarsam bakayım, fantastik, sürreal,
ve inanılması güç karakterler çıkıyor karşıma. Bu durumu sadece
benim hayal gücümün eksikliği olarak tanımlayabilmeyi ve çözüme
ulaşmayı çok isterdim fakat öyle değil. Bu olsa olsa; sizlerin,
hayal bile edilemeyecek şeyler yapan ve bundan zerre kadar
pişmanlık ya da rahatsızlık duymayan, psikoz yaşayan insanlar
olduğunuzu gösterir. Çünkü hiçbir insan, bu kadar yanlışı ve zulmü
ardarda yapıp, bunu normalmiş gibi anlatıp, bundan bir başarıymış
gibi söz edip, zevk alamaz.
Bu ülkenin insanları; geçtiğimiz yıllar boyunca sefalet içerisinde
bırakılarak, köleleştirilerek, dilendirilerek, korkutularak
yönetildi. Açıkçası farklı yöntemler kullanmadınız. Bu yüzden sizi
ayrı bir yere koyamayız. Sadece; idol edindiğiniz büyüklerinizin
yöntemlerini geliştirip, manipülasyon araçlarını çok etkili
kullandığınızı söyleyebiliriz. Tabi bu yükselişinizde; zayıf
muhalefetin ve ağzınızdan hiç düşürmediğiniz, "stockholm sendromu"
vakası olmayı çoktan geride bırakıp başka bir boyuta geçmiş olan
%50'lik kesimin koşulsuz, sorgusuz-sualsiz biat etmesinin etkisini
unutmamak gerekir. Fakat bir noktayı kaçıyorsunuz. Ben sizin
%50'nizin içinde değilim. Beni görmezden gelebileceğinizi
sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz.
Dersim'i ağzınıza sakız edip, Maraş'ı, Çorum'u da gözden
gelemezsiniz. Sivas sanıklarını aklayamazsınız. Hula'da ölenlere
üzülüp savaş çığlıkları atarken, Roboski'de çocukları
bombalayanları saklayamazsınız. Askeri vesayeti bitirdik deyip, 12
Eylül katillerini yargılıyormuş gibi yapamazsınız. Erdal Eren'in
mektubunu okurken timsah gözyaşları döküp, Çayan Birben'i gazla
öldüremezsiniz. Metin Lokumcu'ya bir rahmet eylemeyi çok görüp,
fetüs haklarını koruyamazsınız. Siz kadınları bir eşya gibi görüp
yaşamlarını yok sayamaz, bedenleri ve tercihleri hakkında ahkam
kesemezsiniz. Çocuklarımız, canımız çocuklarımız deyip,
tecavüzcülerini kollayamazsınız. Kızınız rahat rahat sakız
çiğneyemedi diye, tiyatrolara el uzatamazsınız.
Gazetecileri içeri atıp, "onlar gazeteci değil" diye
yaftalayamazsınız. Dışarıdaki gazetecileri abluka altına alıp,
boğazlarını sıkıp, sizin istedikleriniz dışında tek kelime bile
yazmamalarına rağmen "tasmalarınızdan biz kurtardık" diyemez,
gerçekleri yazanları hedef gösteremezsiniz. Demokrasi diye zılgıt
çekip, emekçilerin grev haklarını gasp edemezsiniz. Vatan, millet,
sakarya nidalarıyla bas bas bağırırken, fetihi hayatınızın en
önemli günüymüş gibi kutlarken, ülkeyi önüne gelen yabancıya parça
parça satamazsınız. "Batarız" diye korku salarak memura üç kuruş
zam yapıp, soygunculara "Deniz Feneri" gibi yol gösteremez,
kendinize %60 zam yapıp, başbakanlık sarayları inşaa edemezsiniz.
Bayramları yasaklayıp, Hitlervari kongreler düzenleyemezsiniz.
Orman arazilerini yedi ceddinize peşkeş çekemez, doğayı HES
çöplüğüne çeviremezsiniz.
Şimdi bunları okuyup "yaptık ya" diyebilirsiniz. Şu kadarını
söyleyeyim. Böyle devam etmez, hiçbir dikta sonsuza kadar sürmez.
Çünkü hiçbir toplum; sizin sandığınız ve buna güvendiğiniz kadar
aymaz değildir. Şimdi soracaksınız. "Sen kimsin de bunları
söylüyorsun?" diye. Ben bu ülkenin, durmadan ötekileştirdiğiniz
fertlerindenim. Bu ülkede; size rağmen insanca yaşayacağımıza olan
inancı kaybetmeyenlerdenim. Ben geleceğine sahip çıkan ve bunu gasp
etmeye çalışanlara hesap soran biriyim. Ben beğenseniz de
beğenmeseniz de üreten, okuyan, eleştiren, sorgulayan ve cevap
isteyen bir bireyim. Yani anlayacağınız ben; siz değilim!
Peki; asıl siz kimisiniz ?
BARIŞ ATAY