Bari bir “Vitrin Mankeni” koysaydınız? Medya mensubu sizin “şamar oğlanı”nız mı?
Medyaradar analisti Atilla Akar, canlı yayında yaşanan Aziz Yıldırım - Ali Koç tartışmasını ve moderatör Ahmet Selim Kul’a uygulanan tavrı ele aldı…
Efendim: futbolla hemen hemen hiç ilgilenmem. Çok eskilerden kalma bir Fenerbahçe gönüldaşlığım vardır hafiften. (Önce insan ve gazeteciyim) Nitekim bütün Türkiye Aziz Yıldırım - Ali Koç tartışmasına kilitlenmişken o esnada ben başka şeylerle meşguldüm. Tabii sonradan videolardan izledim o başka. Lakin bir şeyden az çok anladığımı sanıyorum. O da insan - güç ilişkileri, bunun medyadaki yansımaları ve gözüme batan tuhaflıklar. Dolayısıyla bu olaya da o açılardan baktım. Ne yalan çok acayibime gitti. Böyle bir şey de olabiliyormuş demek ki!..
“Bostan Korkuluğu” mu Bu?..
Lafı hiç dolandırmayayım. Programın işlevsiz moderatörü Ahmet Selim Kul’un düştüğü ya da düşürüldüğü duruma kızayım mı, üzüleyim, acıyayım mı şaşırdım. Sonuçta bayağı öfkelendiğimi söyleyebilirim. Kimsenin takmadığı, iplemediği “Moderatör” mü olur? Bostan korkuluğu mu bu? Ya da vitrin mankeni? Veya emir eri mi? Yahut süs saksısı? Bu ne arkadaş? Siz o insanı oraya ezmeye, ezdirmeye mi çıkarttınız? Böyle yayıncılık anlayışı mı olur?
Bu meslektaşımız Ciner medya Grubu’nda Spor Yayınları Koordinatör Yardımcısı ve Fenerbahçe muhabiriymiş. “Ekmek parası” deyip bu zulme katlanmış olabilir. Keşke katlanmasaymış. Kim görevlendirdi bilmem. Lakin tahminim yayın öncesi muhtemelen bin kere tembih yapılmış olmalı. “Aman, sakın ağzını bile açma” diye. Çok ayıp etmişler. Muhabirlerini Arena’da aslanlara yem etselermiş daha iyiymiş!..
Tavır Alması Gerekiyordu!..
Bu şartlar altında “Ben olsaydım ne yapardım” diye sordum kendime. Zaten bana bunu yaptıramazlardı o başka. Dolayısıyla kimse bana bu görevi teklif dahi edemezdi. Ya da o şartlarda ettiremezlerdi. Hadi zaafıma denk geldi, ettim diyelim. Hele de Aziz Yıldırım’dan o azarı işittikten sonra “Yeter be, anladık büyük adamlarsınız ama bana bağırmaya hakkınız yok. Ben burayı terk ediyorum. Alın kendi kendinize konuşun. Zaten bunu istiyordunuz. Ne haliniz varsa görün” der ve kalkardım. Onurum ve şahsiyetim önde gelirdi. Bir fırçada HABERTÜRK yönetimine atardım. “Siz beni ne zannettiniz?” diye. Tavır alması gerekiyordu. İnsan biraz dik durur kardeşim. Kovarlarsa kovsunlar!..
Elbette bu arkadaşın kendi bileceği iş ama ben bir gazeteci olarak durumu epeyce garipsedim. Zaten sosyal medyada da alay konusu olmuş. (Gerçi kendisi buna “Çok şaka gördüm ve güldüm” diyor pişkinlikle) Bu kişi ya durumu kabullenmiş ya da halen uyanmamış. Öyle olmasa çıkıp “Mesleki olarak en büyük hedefimi gerçekleştirdim” demez herhalde. Galiba o arkadaşın anlamadığı şey şu: sen orada kendi keyfine bulunmuyorsun. Bütün gazetecileri ve gazetecilik ilkelerini temsilen oradasın. Bu kadar alttan almanın, kabalığı sineye çekmenin, sanki hiç böyle bir muameleye maruz kalmamış gibi davranmanın alemi ne? Bir düşün be güzel kardeşim?..
Adamı Resmen Gömmüşsünüz!..
Bir insanın fiilen aşağılanması, hiçe sayılması için daha ne olması lâzım? Bir türlü tüm taraflar açısından “hafifletici neden” bulamıyorum. Tavırları sayayım mı? Öncelikle hiç iplemiyorlar. Sanki o orada yokmuş gibi davranıyorlar. Ahmet Selim Kul arada bir laf edecek oluyor Aziz Yıldırım’ın “Sen girme, araya girme” azarına maruz kalıyor. Ali Koç, adamın suyuna bile çöküyor. Burada sanırım bir hatadan çok umursamama, takmama var. Basit bir nezaket kuralına uyma bile yok. Onun bardağını alıp lıkır lıkır içiyor. Kul, afallıyor ama bir şey diyemiyor. Dahası Kul’un “Sayın başkanlar ufak bir ara verelim mi?” sorusuna Ali Koç, “Sen burada mıydın?” diye küçümseyici bir edayla yaklaşıyor. Tam burada nedense Ali Koç’un daha önceki “Garson çocuk” olayını hatırladım diyeyim siz anlayın!..
Ahmet Selim Kul programı bile kapatamıyor. Kimse umursamıyor. Bir el sıkışma, nazikçe ayrılma, bir centilmenlik belirtisi bile yok. Bir unutma filan değil, sanki “Neyse bu lüzumsuzdan da kurtulduk” ya da nasıl olsa “Alt sınıftan biri” havasındalar gibi. (Sanki Hindistan’ın Kast sistemi adeta!) Çocuk ya da genç olsalar “Şımarıklık” diyeceğim. Daha çok gücün verdiği “küstahlık” gibi duruyor. Basit bir nezaket bile esirgeniyor. Daha ne olsun? Adamı resmen gömmüşsünüz. Hiç yakışık almamış deyip geçeyim bari!..
HABERTÜRK’ün Hatalı Tutumu!..
Tamam anladık. Aksini söyleyen yok. Çok saygın, çok etkili, çok güçlü isimler her iki başkanda. Tamam, işin ucunda rekor bir reyting garantisi var. Tamam, seyirci ekrana kilitlenecek. Tamam, her iki başkanda moderatör istememiş. İyi ama o zaman verin televizyonu da onlar yönetsin. Sizin yayın prensiplerinize ne oldu? Böyle bir “şart” kabul edilebilir mi? Nerede kaldı yayıncılık ilkeleriniz? Yarın öbür gün başkaları da başka şartlar öne sürerse ne yapacaksınız? (Misal, iki rakip siyasetçi çıksa benzer şartlar öne sürse?) Adamına göre muamele mi yapacaksınız?..
Hem “Moderatör istemeyiz, soru istemeyiz” ne demek? Bu nasıl ısrar? Ne gibi bir sakıncası var? Her yerin, her şeyin bir kuralı var? Keyfinize göre mi değiştirecek siniz? Boşu boşuna işi yokuşa sürmüşsünüz. Eski köye yeni adetler getirmeyin!..
Bari Pışpışlama Yapmayın!..
Birde kaç gündür HABERTÜRK’te bebek uyutur gibi pışpışlama yapıyorlar. Bonus olarak da pohpohlama, yağlama yıkama tabii ki. Ahmet Selim Kul ne güzel program yönetmiş de, (Sanki yönetilen bir program varmış gibi!) program ne kadar başarılı imiş de, “Dengeli yayın”mış da falan filan. Onlarda işin farkında. Durumu kurtarmaya çalışıyorlar. (Bir kulp bulsalar Ahmet Selim Kul’a “Yılın programcısı” ödülü bile verecekler adeta!) Külahıma anlatın!..
NOW TV ve Doğan Şentürk’ü Tebrik Ediyorum!..
Ayrıntılarını bilemiyorum. Ancak söylendiğine göre Ali Koç-Aziz Yıldırım düellosunun önce NOW TV’de yapılacağı belirtilmişti. Fakat moderatör konusunda anlaşmazlık yaşanmış. Tarafların moderatör istememesi, soru sorulmaması gibi şartlar öne sürülmesi rahatsızlık yaratmış. Kendisi de Fenerbahçe Kongre Üyesi olan NOW TV Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk böylesi bir teklifi kabul etmemiş ve yayın gerçekleşmemiş. İsabet olmuş!..
Ancak hemen söyleyeyim: Doğan Şentürk’ü ve NOW TV’yi tebrik ederim. Yapılması gerekeni yapmışlar. Fiilen Gazetecilik ilkelerini korumuşlar. Atılan reyting yemine aldanmamışlar. Yoksa onlarda pekala HABERTÜRK’ün yaptığı gibi yapabilirlerdi. Hiç üzülmelerine gerek yok. Doğru olanı yapmışlardır. İçleri ferah olsun. Benden kocaman bir bravo!..
Zincirleme Hatalar!..
Burada iç içe birçok davranışsal “hata” vardır. Bunlar bana göre:
- Moderatörsüz yayın şartı gereksiz ve saçma olmuştur. Düğme baştan yanlış iliklenmiştir.
- Bunun kabulü hepten hatadır. Böyle bir “anlaşma” yapılamaz. Devamı gelmiştir.
- O zaman hiç “Moderatör” koymamaları gerekirdi.
- Sözüm ona “Moderatör” diye konulan kişi eli kolu bağlı biri olamaz. Sırf açılış kapanış için bile olsa bu muameleyi hak edemez. Zaten “Güçlü bir moderatör” de istenmemiştir. Atıyorum Uğur Dündar gibi.
- Bu sınırlandırılmış rolü kabul etmek baştan hatadır.
- Bu durum o kişiye saygısızlık gerekçesi olamaz.
- “Moderatör”ün bu saygısızlıkları sineye çekmesi hatadır.
- Güç karşısında hem kurum hem “Moderatör” boyun eğmiştir.
- Kurum elemanına arkasında duracağının güvencesini vermemiştir.
- Kurum reyting uğruna elemanının prestijini düşünmemiştir.
- Medya açısından kötü bir deneyim olmuştur.
- Olay başarı diye pazarlanamaz. Başarı veya başarısızlık sizin yönetme biçiminize ait bir durumdur. Yönetme yoksa başarı da yoktur!
Evet, biraz sert konuştuysam kızgınlığımdandır. Arada taraf olduğumdan ya da kişilere karşıt olduğumdan değil. Ben medya adına daha çok üzüldüm. Bir medya mensubunun bu duruma düşürülmesi canımı acıttı. Kendisi pek umursar görünmese bile ben onun adına da üzüldüm. İki saygın başkan ise bir medya mensubuna karşı biraz daha saygılı, kemaliyetli olabilselerdi daha iyi olurdu. HABERTÜRK’te biraz daha “ilkeli” davranabilseymiş keşke. Bence burada herkes kabahatlidir. Bir “suç” varsa kolektif işlenmiştir. Ne diyeyim, herkese “Ders” ola!..
11. 06. 2024
NOT: Sayın Ali Koç’un yeniden FB başkanı seçilişini kutlarım. Aziz Yıldırım’da taraftarının gönlünde “Efsane” olarak kalmaya devam edecektir.