Barbaros Şansal'dan 'Cumhuriyet'çilere: Bu mektubu hücremdeki makam masamdan yazıyorum...
"Hesap sormak mı? Boşverin, onlar kendileri ödemeye alışkın olmasa da bu halk elbet ödetir"
Modacı Barbaros Şansal, tutukluyken aynı cezaevinde tutulan
Cumhuriyet yazar, çizer ve yöneticilerine yazdığı mektubu, içeride
mektup alışverişi yasak olduğu için tahliye edildikten sonra
Cumhuriyet gazetesi aracılığıyla gönderdi. Şansal, “Dostlarımız
masaları kurdu, sizi bekliyor” diye yazdı. Şansal, mektubunda "Bu
mektubu sizlere içeriden elden bile verme imkânım yok, okuma
kurulundan geçse bile postayla gidip gelip size ulaşması dahi
mümkün olmadığından çıktığımda gazeteden okumanız üzere bu gece
hücremden ve makam masamdan yazıyorum" ifadesini kullandı.
Barbaros Şansal'ın Cumhuriyet gazetesinin bugünkü nüshasında
yayımlanan 'İçeriden içeriye mektup' başlıklı yazısı şöyle:
Dostlar,
Bu mektubu sizlere içeriden elden bile verme imkânım yok, okuma
kurulundan geçse bile postayla gidip gelip size ulaşması dahi
mümkün olmadığından çıktığımda gazeteden okumanız üzere bu gece
hücremden ve makam masamdan yazıyorum.
Sevgili Murat Sabuncu, Soner Yalçın tahliye olduğunda, Levent’teki
bahçedeki o özgürlüğe merhaba gününden gayrı, Akşam gazetesi
TMSF’ye devredildiğinde ve hemen istifamı sunduğumda “Dur acele
etme, bekle” demiştin. Özgürlüğü bekliyoruz… Direnişimin
sembollerinden Ahmet Şık, avukat ve vekil görüşlerimde sık sık
selam ve mesajlarını aldım. Umarım benimkiler de sana ulaşmıştır.
Hâlâ direniyoruz… Değerli Musa Kart, telefon başındaydınız, dost
sesi duymak çok güzeldi. Sanırım içimden size aktardıklarımı da
yüreğinize çizebildiniz. Ben model çizmeyi bırakmaya karar verdim.
Çünkü memleket sarayların polyester tarihi dizisi kostümü gibi
oldu. O gün dönüşte bir infaz memuru nereden geldiğimi sordu. Vekil
görüş dediğimde “Gazeteci misin?” dedi. Kadın terzisiyim dediğimde
“Seni niye buraya getirmişler ki?” dedi. Çizemesek de her yer
karikatür gibi işte...
Ve tüm Cumhuriyet kadrosuna ilave bu mektubu okuyan komşularım
gazeteciler, akademisyenler, öğrenciler, milletvekilleri, belediye
başkanları, hukuk adamları, askerler, polisler, işadamları,
sanatçılar ve devrimciler… (Ülkenin bilinç hazineleri). Silivri
kapısında Kumpas, Odatv ve benzer diğer tüm haksız davalara
direnen, bir başka cezaevinden Can ve Erdem’e mektup yazıp da
verilmeyen mektubumun yerine, uluslararası bir operasyon ile
organize bir şekilde (Ayşe Arman’ın yüksek kültürünün tabiriyle)
“paketlenip” içeri ve yanınıza gelen ben yani Terzi Yamağı (bu
arada dünyaya rezil olduk)...
Aramızda bolca demir kapı ve parmaklık, bol kamera ve koridor, 5
adımlık havalandırma avluları ve jiletli dikenli teller, ayrıca
gökyüzüne döşenen kafesler ve beton duvarlar olsa da, tecrit ve
hücrede kaldığım bugünlerde aynı çatı ve koğuşları paylaştığımıza
nasılsa kimse inanmayacaktır. Engellenen sohbet hakkımıza ise
“telekinezi” yoluyla doyduğumuza kimsenin şüphesi olmasın. Hepiniz
benim Makam Odamdasınız. Çünkü kullanılmayan üst katın camından,
yatağımın üstündeki gazeteye vuran güneşin yansıması, bugün toplu
fotoğrafınızı aydınlattı. Güneşi geldiğimden beri ilk kez sayenizde
gördüm. Ve size sahip çıkan o aydınlık, ulusal ve uluslararası tüm
çağdaş demokrasi savaşçılarının ışığını…
Sizlere dışarıdan yazılan mektuplar, burada benim tek mutluluk
kaynağım.
Benim tek mutluluk kaynağım. Yalnız olmadığınızı görmek çok güzel.
Bana 2 faks ve 2 mektup lütfettiler. Minnettar olmalıyım! Günlerim
temizlik, bulaşık, çamaşır, okumak ve yazmakla geçiyor… Cem
Yılmaz’ın bir sosyal medya iletisinde ilettiği gibi “Herkes para
sahibi olabilir ama zekâ sahibi asla”. Malum memleket artık Recep
İvedik. Ahlak ve erdem üzerinde emekleyemeyen iktidarlar, sonunda
şapa otururlar ve yönettiklerini düşündükleri topluma, şimdiki
zamanı kaydedilmez zannettirip akıllarınca bir müsamere oynarlar.
Tarih yazılmaz, okunur ve yorumlanır. Birkaç sallanan diş dışında
iyiyim, idarımdan artık kan gelmiyor. Beni merak etmeyin. Aman kuru
kayısı, badem ve cevizi ihmal etmeyin. Kantinde bazen olmuyor, bol
stoklu alın. Ton balığı bayat çıkıyor dikkat. Ayrandan uzak durun.
Havalandırmada sandalyeye çıkarsanız yüzünüz güneş alacak. Portakal
kabuklarını gece kalorifere koyun güzel koksun, banyo için suyu
erken açıp yerleri ısıtın. Lögarlardan yan havalandırmayla
konuşuluyor, aklınızda olsun. Don lastiği, paket lastiği, çatal ve
bıçak icat için yeterli ve fındığa sarılı cümle notları da duvarı
aşabiliyor.
Çabuk çıkmaya bakalım. Tüm dostlarımız masaları kurdu bizleri
bekliyor. Konuşacak çok şey var ve alınacak çok yol, ayrıca
edilecek çok mücadele.
Hesap sormak mı? Boşverin, onlar kendileri ödemeye alışkın olmasa
da bu halk elbet ödetir. “Ederi kadar bedel mi, bedeli kadar eder
mi” kafalarına bir şekilde gömülür. Şimdilik 120 adım koridorlarda
karşılaşmak, yarınlarda kadeh tokuşturmak ümidiyle.