Ne hissediyor peki tüm bu paylaşımlar hakkında? Bazılarından çok gurur duyuyor, hoşuna da gitmiş belli ki. Hatta Kremlin’e, Eyfel Kulesi’ne kendi bayrağımızı o asmış gibi anlatıyor: “Kremlin’deydim biliyorsunuz, bir de bizim balkona Cumhurbaşkanı’mızı, Dışişleri Bakanı’mızı da koymuşlar, bunlar güzel, bunlardan gurur duydum” diyor. Tüm o Photoshop’ları kendi onaylamış, “Bayrağı bir tık büyütelim” demiş mesela; vizesiz dünyayı dolaşmış bir insan gururuyla anlatıyor. Lakin caps’lerin hepsine karşı aynı olumlu hislere sahip değil. İnternetlerden kaldırmaya çalıştığı iki kare var, biri savcı Bharara’yla olan, diğeri de elinde İsrail bayrağıyla durduğu. Savcıyı sildirmeyi başarmışlar da, İsrail bayraklı olanı kimin yaptığını bulurlarsa şayet, mahkemeye vereceğini söylüyor; buna canı sıkılmış. Game of Thrones’dan haberi yokmuş. Dizinin ismini bana kodlatıyor. Giresun, Adana, Mersin diye sayıyorum, kızına not ettiriyor. Milli Takım kupadan elenince balkondan değil de içeriden bakan bir resmini koymuşlar Salih Bey’in. Haberi yok, üzülmesin diye söylemiyorum, olur öyle.
O BALKON DURUYOR MU? Bu fotoğrafın üzerinden 3 sene geçtiğinden, hâlâ aynı evdeler mi, o balkon duruyor mu, plastik sandalyelerin şöyle bir tozunu alıp yaz akşamları oturup karpuz yiyorlar mı? Gurbetten arayınca sorular böyle. Meğer Salih Bey balkonun korkuluklarını yıktırmış da yeniden yaptırıyormuş, birkaç güne yenileri takılacakmış. Bugüne kadar onu kimseler aramamış ama o “Vallahi dünyayı aştı bu hikâye” diyor gülerek. Haksız değil, aştı hakikaten. Asılmadık bayraktan ümit kesilmez, önümüz Amerikan seçimleri, Trump kaybederse elin Amerikalıları bile Hillary’yle sığışır o balkona!