07 Ara 2013 16:47
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:48
Balçiçek İlter o manşeti topa tuttu; Ba-ba-ba-ba-ba
Türkiye Gazetesi'nin çiçeği burnunda yazarı Balçiçek İlter, Hürriyet'in o manşetini yerden yere vurdu..
Çirkin Afrikalı
Tabii ki hepimiz hatırlıyoruz Hürriyet Gazetesi'nin bugün
efsanevi lider Mandela için attığı o manşeti... Mandela da az ayıp
etmemişti hani... Sen tut da Atatürk Barış Ödülü'nü reddet!
Olacak iş mi? Az yazmışlar valla... Üstelik aynı ödülü iki yıl
önce barışa büyük katkılarından ötürü, (yok resim değil darbe
yaparak) Kenan Evren'e takdim etmiş bir milletiz, Allah'ın
Afrikalısı sen kalk da almam de. Niye? Türk Hükümetine yönelik
insan hakları suçlamaları nedeniyle...
Nasıl diyordu Çocuklar Duymasın'daki Haluk?
Ba-ba-ba-ba-ba....
İşin trajikomik tarafı bir yana, hayatını ırkçılıkla
mücadeleye adamış bir barış adamının memleketin en çok satan ve
etkili gazetelerinden birinde ''Çirkin Afrikalı'' ırkçı manşetiyle
anılması üzücü ama ülke için şaşırtıcı değildi. Kanımca o gün değil
bugün nasıl bahsettikleri daha önemli. Güney Afrika lideri Nelson
Mandela öyle derdi... Nereden mi biliyorum? Anlatayım...
*
Yaklaşık iki yıl önce tanıdım Albie Sachs'ı... Güney Afrikalı
bir Yahudi ailenin oğlu. Cape Town Üniversitesi'nde 2. sınıf
öğrencisiyken Adaletsiz Kanunlar savunmasında yer almış. Yaşı
sadece 17 üstelik... Yaklaşık üç yıl sonra Özgürlük
Kontratı'nın kabul edildiği Kliptown Kongresi'ne katılmış. 21
yaşında baroda işe başlamış. Özgürlük hareketindeki çalışmaları
sebebiyle tutuklanıp önce İngiltere'ye ardından Mozambik'e sürgün
edilmiş. 1988 yılında Maputo'da Güney Afrika Ajanları tarafından
arabasına yerleştirilen bir bombanın patlaması sonucu ölümden
dönmüş, bir gözünü ve bir kolunu kaybetmiş. Bu olaydan sonra
kendini Güney Afrika'nın yeni demokratik oluşumuna adamış.
Ülkesine dönmüş ve Mandela tarafından Anayasa Mahkemesi'ne
atanmış... Peki ben niye Albie Sachs'ı anlatıyorum? 168 gün küçücük
bir hücrede insanlık dışı muamelelere tutulan, sonrasında vücudunun
yarısını kurban veren bu adam nasıl ''insan'' olunacağını
öğretmişti bana o gün, İstanbul'da da ondan...
Sachs kolunu ve gözünü kaybettiği bombalama olayını failleri
yakalanınca demiş ki: ''Sakın onlara bir şey yapmayın, Hakikat
Komisyonları kurduk, yüzleşmeye başladık, boşuna mı?''
Sadece böyle demekle de kalmamış. Bombacılarıyla karşılaşmış.
Bombacılarından bir tanesi Hakikat Komisyonu'na ifade vermesinin
ardından eve gidip bir hafta ağladığını anlatınca, Sachs
vücudundaki tek eli uzatıp bombacısının elini sıkmış!
Dayanamayıp sormuştum... Niye?
Şöyle cevap vermişti 70 küsur yaşındaki bu insan hakları
savunucusu:
''Anlattıkları hapse girmesinden ya da ölmesinden çok daha
kıymetli. Yüzleşeceğiz elbette ama intikam almadan, rövanşist
davranmadan, insanız biz, farkımız olmalı!''
*
Nelson Mandela büyük bir liderdi, müthiş bir isimdi, barış
adamı, ırk ayrımcılığıyla mücadelenin sembolüydü... Ama kanımca onu
büyük kılan etrafına aşıladığı, halkının genlerine âdeta enjekte
ettiği ruh haliydi. Çünkü barış böyle bir şey, insan olmak böyle
bir şey, emir vererek zor...
İşte bu yüzden sevgili okuyucu, Hürriyet Gazetesi eskiden
''Çirkin Afrikalı'' demiş çok da önemi yok. O Afrikalı ki, Abdullah
Öcalan için kurulacak bir hukuk komisyonunda yer almak istediğini
ancak sağlığının el vermediğini açıklamıştı...