11 Ara 2013 10:04
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:48
Balbay 4 yıl 278 gün sonra sonra ilk yazısını dışarıdan yazdı!
CHP Milletvekili ve Cumhuriyet yazarı, köşe yazısını uzun bir aradan sonra dışarıdan kaleme aldı.
4 yıl 278 gün sonra özgürlüğüne kavuşan
Mustafa Balbay, Cumhuriyet gazetesinde yer alan bugünkü köşe
yazısını uzun bir aradan sonra hapishane dışında yazdı.
Meclis’ten Merhaba.
Meclis’ten Merhaba.
Bu satırları Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda
yemin ettikten bir süre sonra yazıyorum.
5 yıldır ilk kez zaman dilimi olarak “dün”den söz ediyorum.
Hapiste yazılarımı yazarken en az 4-5 gün önceden kaleme almak
durumunda olduğum için, söz edebildiğim en kısa zaman dilimi
“hafta” oluyordu.
Özgürlükte yıllardır gazeteci olarak girdiğim Meclis’e dün ilk
kez milletvekili sıfatıyla adım atarken her şeye rağmen içimde
olağanüstü bir coşku ve heyecan vardı.
Hapiste izleyebildiğim 23 televizyon kanalından biri saat
15.00 ila 19.00 arasında Meclis yayını da yapan TRT kanalıydı.
Meclis çalışmalarını günlük ziyaretçi trafiği içinde fırsat
buldukça izliyordum. Ancak içine girip çalışmalara ortak olmak bir
başka duygu.
Sincan 1. No’lu Cezaevi’nin dış kapısından çıktıktan 17 saat
sonra Meclis kapısından içeri girdim. Başta da vurguladığım gibi
her şeye rağmen içimde pozitif duygular vardı. Sorunlar ne kadar
büyük olursa olsun asıl olan; o sorunun büyüklüğü değil, onun
üzerine gitme ve çözme gücüdür.
Yazı aramızda, içimde böyle bir gücü çoğaltabileceğime ve
Meclis çatısı altında pek çok kişiyle paylaşabileceğime
inanıyorum.
***
Tutuklanmadan önceki gazetecilik yaşamımda toplumla iç içe
olmayı hem görev hem eğitim saydım, hem de çok sevdim. Ayda
ortalama 10 konferansa katılıyordum. Bunlardan en az ikisi Ankara
dışında oluyordu. Günlük gazetecilik temposu içinde pek çok yazımı
da yoldan yazdırıyordum. Şimdi bu satırları da 5 yıldır ilk kez
elle değil, sözle yazıyorum. Arkadaşlar bir bilgisayar bulalım
dediler, önce anlamamışım, “Ne o?” dedim. Meğer yeni icat edilmiş,
yepyeni bir iletişim aracıymış!
Panel ve konferanslarda salondakilerle düşüncelerimi
duygularımı paylaştıktan sonra sorular bölümünde zaman zaman şöyle
bir öneriyle karşılaşırdım:
“Neden siyasete girmiyorsunuz?”
Ben de bu ülkenin gazetecilere de ihtiyacı olduğunu söylerdim.
Yaşam çizgisi beni siyasal mücadelenin tam ortasına çekti. Son 2
yıldır zaman zaman vurguladığım düşüncemi Meclis’teki ilk günümde
bir kez daha paylaşmak istiyorum:
Siyaseti sevdim...
Siyaseti çok iyi yapmak gerektiğine inanıyorum. Daha ilk
günden duygum o ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile toplum
birleştirilebilirse çözülmeyecek sorun kalmaz. Gazetecilikteki
toplumla bütünleşme duygum siyasette artarak devam etti ve dün
hissettim ki, bu artış sürecek.
Dün CHP grup yönetiminden arkadaşlar “Bütçe üzerine bir
konuşma yap” deyince sanki yıllardır bu tür işlevlerin içindeymişim
gibi ilk tepkim şu oldu:
“Tamam, saat kaçta, ne kadar konuşacağım?”
Sonra içimden kendime doğru haykırırken “Arkadaşım Balbay”
dedim:
“İyi hazırlan, Meclis kürsüsü bu ülkenin en önemli kürsüsüdür.
Hakkını vermen hem sorumluluğun hem görevindir.”
***
Bütün bunlardan öte birinci sorumluluğum Türkiye’de artık can
güvenliğinden bile önemli bir sorun haline gelen hukuk güvenliğiyle
ilgili mücadeleye katılmak ve bunu sonuç verici bir biçimde
yükseltmek olacak.
Hapiste hak hukuk bekleyenlere ve onların yakınlarına
seslenmek isterim ki; onların Meclis’teki temsilcileri olmaya
çalışacağım. Damdan düşenin halini damdan düşen anlar. Anadolu
diliyle söylemek gerekirse, damdakinin halini damdan çıkan
anlar.
Sait Faik’in en çok kullanılan sözlerinden biri
şudur:
“Bir insanı sevmekle başlar her şey.”
Bu sözü Meclis çalışmalarına uyarlamam gerekirse şöyle
diyorum:
“Her sorunun çözümü, bir kişinin onu bıkmadan usanmadan
gündemde tutmasıyla başlar.”
Meclis’ten merhaba...