13 Ağu 2010 08:49 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:32

BAKARSINIZ BİR GÜN ÖZKÖK DE 'DERİN GIRTLAK' OLUR!

Ertuğrul Özkök'ün "'Derin Gıtlak' Erol Simavi'ydi" itirafına Mehmet Barlas başka bir "Derin Gırtlak" örneğiyle yanıt verdi...

Bazen başbakanlar da "Derin gırtlak" olur...

Ertuğrul Özkök Hürriyet’teki yazısında "Liberal Demokrat takıntısı"nı sürdürmeye ara vermeden gazetenin eski sahibi Erol Simavi’nin nasıl "Derin gırtlak" olduğunu anlatmıştı.
Anlattığına göre, Turgut Özal’ın Necdet Öztorun’u Genelkurmay Başkanı yapmayacağını o gün Özal’ın yanında olan Erol Simavi haber vermiş gazetesine.
Böylece Erol Simavi "Derin Gırtlak" olmuş.
Bu yazıyı okuyunca ben de Turgut Özal’ın nasıl "Derin Gırtlak" olduğunu hatırladım.
1987’de Davos’taydım...
Başbakan Özal’ın da kaldığı Belvedere Oteli’nin barında Hürriyet’in sahibi olan Erol Simavi ile sohbet ediyorduk.
Simavi, Özal’dan randevu istemişti, kabul edilmesini otelin barında bekliyordu.
Ona Başbakan’la hangi konuda görüşmek istediğini sordum.
- Çok sevdiğim Kemal Ilıcak zor durumda. Bu konuda nasıl bir çözüm bulabiliriz diye danışacağım, dedi.
Birazdan Özal’ın basın danışmanı Can Pulak geldi bara ve Simavi’yi alıp Başbakan’ın yanına götürdü.

İsteyenin bir yüzü kara
Ben barda otururken kapıdan Sabah’ın o zamanki genel yayın yönetmeni Zafer Mutlu girdi. Bir koltuğa oturup beklemeye başladı.
Yarım saat sonra Erol Simavi bara geri döndü. Bu sırada Can Pulak, Zafer Mutlu’yu alıp Başbakan’ın kaldığı daireye götürdü.
Sonra Zafer Mutlu da görüşmesini tamamlayıp, ayrıldı Belvedere’den.
Ben Özal’ın dairesine gittim.
Ona Erol Simavi ve Zafer Mutlu ile hangi konularda görüştüğünü sordum.
Özal anlattı:
- Erol Simavi’nin bir sigorta şirketi varmış, bu şirket zarar ediyormuş. Sigorta şirketini kamulaştırmamızı istedi. Zafer Mutlu da, Emlak Bankası’nın Ataşehir konutları projesinin tanıtımının ve pazarlanmasının Sabah gazetesine verilmesini istedi.
Görüldüğü gibi hükümet-medya ilişkilerine ışık tutan bu bilgileri bana aktarırken Başbakan Özal da, Ertuğrul Özkök’ün mantığına göre "Derin Gırtlak" olmuştu.

Liberal demokrat takıntısı
Özkök dün ne yapıp yapmış ve konuyu yine liberal demokratlara getirip "Liberal aydınların bir bölümünü yakından tanıyorum. İçlerinde vicdan sahibi olan birkaçı var" diye bitirmişti yazısını.
Böyle takıntıları ele alan bir fıkra vardır.
Mahalle maçı yaparken başına top çarpıp baygınlık geçiren çocuğu doktor muayene ediyor, annesi de hastane koridorunda ağlıyormuş.
Bir adam gelmiş annenin yanına.
- Üzülmeyin çocuğunuz iyi olur, baygınlığı geçer, demiş.
Anne de "Ya iz kalırsa" diye cevap vermiş adama.
Adam gülmüş,
- Ben çocukken trende giderken bir sarsıntıda yukarıdaki bagaj filesinden başıma gramofon düştü, ben de bayılmıştım.
Sonra sağ elinin işaret parmağını bir gramofonun iğneli kolu biçimine sokmuş.
Parmağını gramofonun kolunu plağa yerleştirirmiş gibi başına koymuş.
Başını boynundan kıvırarak bozuk plak gibi "Hiç iz kaldı mı, hiç iz kaldı mı, hiç iz kaldı mı" diye tekrarlamaya başlamış.

Başına mı düştüler?
Merak ediyorum.
Acaba liberal demokratlar Özkök 28 Şubat postmodern darbesinde ortak manşetleri atar, andıçları yayınlarken mi başına düştüler ki, takıntı haline dönüştüler onun beyninde?
Bakarsınız bir gün "Cuntacıların ve darbecilerin bir bölümünü tanıyorum. Birlikte oldum. İçlerinde vicdan sahibi olanlar da var" diye anlatmaya başlar ve böylece kendisi "Derin gırtlak" olur.

Mehmet Barlas/Sabah