Bakandan "akreditasyon" yorumu: Kim uyguladıysa iyi yapmış!
Anadolu Ajansı Editör Masası’na konuk olan Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, AA editörlerinin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
Bakan Avcı, 2010´da gerçekleştirilen KPSS´de ciddi bir örgütlü
suistimal olduğuna dair çok kuvvetli emareler bulunduğunu,
soruşturmanın gidişatının da bunu gösterdiğini bildirdi.
Soruşturmanın Millî Eğitim Bakanlığı ile ilgili kısmı hakkında
bilgi veren Bakan Avcı şöyle devam etti: "Bizim çalışanlarımız
içerisinden de, bu faaliyetler içinde yer aldığı şüphesiyle
gözaltına alınan sanırım 14 çalışanımız olduğunu savcılık tespit
etmiştir, işlemler sürüyor. Biz de ayrıca bu durumlarda herhangi
bir suçtan, herhangi bir öğretmenimiz ya da çalışanımız gözaltına
alındığında, özellikle tutuklandığı takdirde idari soruşturma açmak
zorunluluğumuz var. Dolayısıyla onlarla ilgili olarak savcılığın
yürüttüğü çalışmanın dışında bizim de Bakanlık olarak bu kişilerle
ilgili başlattığımız idari işlemler sürüyor."
Gereken işlem geciktirilmeden yapılacak
Bakan Avcı, 2010 KPSS´inde, çok geniş bir kitleyi ilgilendiren ve
ciddi mağduriyetlere yol açtığı açık bir eylemin gerçekleştiği
yönünde haklı şüphe olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla burada bir yandan hak etmediği halde birtakım kamu
kuruluşlarına özellikle atanmış olanlar söz konusu. Bunların
sayısı, diğer mağdurlara göre tabii az. Öte yandan çok geniş bir
kitlede, bunların haksızlığından ötürü hak ettikleri yere
gelememiş, hak ettikleri puanları alamamış veya hak ettikleri kamu
görevlerine atanamamış binlerce insan var. Zaten onlar da kendi
haklarıyla ilgili bireysel mağduriyetlerinden kaynaklanan şikayet
başvurularında bulunmaya başladılar. Dava açan mağdurlar da var.
Haklılar. Çünkü bir sınava giriyorsunuz, birileri önceden
dağıtılmış soru ve cevaplarla sizin önünüze geçiyor ve sizin
hakkınızı gasp ediyor. Dolayısıyla, onların da bu mağduriyetleri
nedeniyle dava açmaları çok anlaşılabilir bir şey. Bunlarla ilgili,
yani bu tür bir tezgahın sonunda belli kamu kuruluşlarına
yerleştirilmiş olanlara ilgili özellikle bunlardan bir tanesinin
Millî Eğitim Bakanlığı olduğunu da biliyoruz. Dolayısıyla savcılık
soruşturması ve mahkeme sürecinden sonra Millî Eğitim Bakanlığı
içerisinde bu tür yerleştirme olduğu netleştikten sonra biz gereken
işlemi hiç geciktirmeden yaparız."
Bu işlemin, haksızlığı giderip gidermeyeceğine ilişkin olarak Bakan
Avcı, "Gidermek gerekiyor. Kamudan uzaklaştırılması ve haklarında
işlem yapılması gerekir" dedi.
Terör saldırısında üst plan ve algı operasyonu
İstanbul Adliyesi, AK Parti Kartal İlçe Başkanlığı binası ve
İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yönelik terör saldırıları ile ilgili
değerlendirmelerde de bulunan Bakan Avcı, saldırıların bir üst
planla bağlantılı olduğuna dikkat çekti.
Bakan Avcı, "Öteden beri, seçim öncesinde bir yönetim zafiyeti
olduğuna dair algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu, hemen hemen bütün
seçim dönemlerinde, özellikle güçlü iktidarların olduğu dönemlerde
seçimlere giderken başvurulan bir yöntemdir aslında" diye konuştu.
"Elbette iktidar güçlü gibi görünüyor, ama bakın yönetim
kabiliyetini kaybediyor, olaylara hakimiyeti konusunda ciddi bir
zaaf var" yönünde bir algı oluşturulmak istendiğine işaret eden
Bakan Avcı konuşmasına şöyle devam etti: "Ben, doğrusu bu
saldırıların da böyle bir üst planla bağlantılı olduğunu
düşünüyorum. Çünkü bu saldırıları gerçekleştiren örgüt veya
örgütlerin niteliğine baktığınız zaman da onların büyük ölçüde
taşeron örgütler olduğunu ve bu tür yönlendirmelere ve kiralık
operasyonlara yatkın olduklarını biliyoruz. O nedenle bunların
zamanlamasının da hedef seçimlerinin de isteyerek yapılmış
tercihler olduğunu söylemek mümkün."
Terör eylemlerini destekler nitelikteki yayınlara
dikkat
Bakan Nabi Avcı, şehit savcı Mehmet Selim Kiraz´ın cenaze
törenindeki akreditasyon uygulanmasıyla ilgili, "Teröristin, terör
grubunun veya örgütünün hedeflerine ve söylemlerine destek gibi
algılanabilecek ya da onun yaygınlaşmasına yol açabilecek yayınlar
yapıyorsanız, o zaman gerçekten bir meslek örgütü gibi muamele
görmemeyi de kabul ediyorsunuz demektir. Onun için o akreditasyonu
kim uyguladıysa bence iyi yapmış" diye konuştu.
Bakan Avcı konuşmasına şöyle devam etti: “Bir iletişim hocası
olarak bunu söylemek ne kadar zordur, siz tahmin edebilirsiniz.
Böyle bir olayda bile böyle bir tutum içerisine giriyorsanız, o
zaman normal medya organlarına tanınan haklar ve imtiyazlar
konusunda bunları hak ediyorsunuz demektir. ´Görevimizi yapmamız
engellendi´ falan, göreviniz teröriste ´eylemci´ demek değil. Bu
yanlış bir şey, bu yanlışa bir kez daha mani olunmuştur."
Bakan Avcı, Savcı Kiraz´ın şehit edildiği terör saldırısının,
medyada yayınlanış şekliyle ilgili bir soru üzerine, medyanın
farklı mesleki anlayışlar ve farklı bağlantılara sahip büyük bir
yapı olduğunu söyledi.
Medyada bir yayın organın gelişmeleri ele alma biçiminden yola
çıkarak, artık diğer yayın organın konuyla ilgili neler yazdığının
ve nasıl bir tutum sergilediğinin tahmin edilebildiğine dikkati
çeken Bakan Avcı, şunları kaydetti: "Adeta şuraya doğru gitmeye
başladık, ´a gazetesi´nin bir olayla ilgili yorumunu okuduğunuz
zaman ´b gazetesi´ni bakmadan bu konuda ne demiş olabileceğini bile
kestirebiliyorsunuz. Bunu bazen kendi kendime test ediyorum. Bir
gazetede manipülatif bir haberi okuduğumda diyorum ki ´yarın bunu
cevabını ´b grubu´nun gazetelerinde şöyle okuruz´. Bakıyorum büyük
ölçüde tutuyor. Bununla bütün medyaya yönelik bir eleştiri de
yapmış oluyoruz. Kimin ne diyeceği önceden belliyse o zaman bu işin
mesleki kalitesi konusunda ciddi bir tartışma açmak gerekir. Medya
bu tartışmayı yapabilir mi bugünkü koşullarda yapması çok zor."
"Medya çalışanlarımızın niteliğinde düşüş var"
Medya çalışanlarının niteliğinde çok ciddi bir düşüş yaşandığını
ifade eden Bakan Avcı, "En basit mesleki ilkeler konusunda bile
gençlerin yanında yaşlı başlı editörlerin de en temel meslek
ilkelerini hiçe sayarak, yayın yaptıklarını görebiliyoruz.
Sokaktaki insanın bile bildiği husus nedir, habere konu olan
tarafın görüşü mutlaka alınır, hakkınız. Bir rivayet varsa maalesef
birtakım iddialara dayanıp o iddiaların hedefindeki kişi ya da
kuruma, ´bu işin aslı nedir´ diye hiç sorulmuyor. Biz Millî Eğitim
Bakanlığı olarak bunu çok yaşıyoruz" diye konuştu.
Yalan haber manşette, tekzip son sayfada
Bakanlıkla ilgili en fazla üniversiteye giriş sisteminin değişeceği
yönünde gerçek olmayan haberlerle karşılaştıklarını vurgulayan
Bakan Avcı, bu yöndeki haberlerin manşetten verilmesine karşın
tekziplerinin gazetenin son sayfalarında küçük şekilde
yayınlanmasına tepki gösterdi.
Bakan Avcı konuşmasına şöyle devam etti: "Dünyanın hiçbir yerinde
teröristle mağdur arasındaki ilişkiyi gösteren görüntüler
yayınlanmaz. Teröristin maksadı budur zaten. Terörist kendi
propagandasını yapmak ister. Siz niye alet oluyorsunuz, böyle bir
şeye. Bu işin, sadece mesleki kifayetsizlikle izah edilemeyecek bir
tarafı da var. Çünkü bunu yapanlar bunun doğru olmadığını, mesleki
ilkelere aykırı olduğunu, evrensel basın yayın etiğine aykırı
olduğunu bilirler, hatta bunun bugünün siyasal ortamında seçime
giderken, hükümete nasıl bir etkisi olacağını da bilirler veya en
azından umarlar. Böyle bir beklentiyle bunları yayınladıklarını
zannediyorum."
"Eylemci değil, terör eylemi"
İstanbul Adliyesi´ndeki terör saldırısını gerçekleştirenlerin bazı
basın yayın organlarında "eylemci" olarak nitelendirilmesini de
eleştiren Bakan Avcı, "Bu tür eylemlere bulaşan insanlara dünyanın
her yerinde terörist denir. Ama bizim basın yayın organları
´eylemci´ diyor. Hayır, eylemci filan değil. Eylemci ne demek?
Eylem, sokakta ya da uygun yerlerde, gösteri yürüyüşü, basın
açıklaması olur, protesto gösterisi olur ama yasal ölçüler
içerisinde yapılır. Bu öyle değil ki. Bu düpedüz terör eylemi"
dedi.