21 Ara 2021 11:26 Son Güncelleme: 21 Ara 2021 11:32

Bakan Soylu, 'Doğru bir hassasiyet' dediği Danıştay kararına itiraz etti

Toplumsal olaylarda görüntü alınmasını yasaklayan genelgeyi durduran Danıştay kararı için "Doğru bir hassasiyet" diyen İçişleri Bakanı Soylu'nun itiraz dilekçesi verdirdiği ortaya çıktı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, polisin müdahale ettiği olaylarda görüntü alınmasını yasaklayan genelgenin ‘yürütmesinin durdurulması’na ilişkin "Danıştay’ın dikkat çektiği hassasiyet, doğru bir hassasiyet” ifadelerini kullansa da hem Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hem de İçişleri Bakanlığı’nın Danıştay’a itiraz dilekçesi sunduğu açığa çıktı.

Emniyet Genel Müdürlüğü, 27 Nisan’da yayımladığı genelge ile polislerin kamusal alanda ‘görevlerini yaparken’ ses ve görüntü kaydı alanların engellenmesini istedi. Bunun üzerine aralarında Ankara Barosu’nun da bulduğu 36 baro ile basın meslek örgütleri, genelgeyi iptal talebiyle yargıya taşıdı.

Danıştay 10. Dairesi, yasal dayanağı sorgulanan genelge hakkında “yürütmeyi durdurma” kararı verdi. Daire, Emniyet’in söz konusu genelgeyle basın özgürlüğünü kısıtlayıcı yönde yasa koyucu yerine kural ve sınırlamalar getirmeye çalıştığına vurgu yaptı; genelgeyi Anayasa’ya aykırı buldu. Kararda, temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlandırılabileceği, yasama yetkisinin de Meclis olduğu ifade edildi.

İçişleri Bakanı Soylu Danıştay'ın bu kararının ardından 12 Kasım'da yaptığı açıklamada "Danıştay’ın dikkat çektiği hassasiyet doğru bir hassasiyet" dedi. Soylu'nun bu açıklamasının ardından hem Emniyet Genel Müdürlüğü'nün hem de İçişleri Bakanlığı'nın Danıştay'ın kararına itiraz ettiği ortaya çıktı.

Birgün'den Uğur Şahin'in haberine göre Emniyet Genel Müdürlüğü, 16 Aralık’ta söz konusu karara itiraz etti. Danıştay İdari Daireleri Kurulu Başkanlığı’na gönderilmek üzere kaleme alınan ve Danıştay 10 Dairesi’ne iletilen dilekçede, kararın kaldırılması talep edildi. Dilekçede şunlar öne sürüldü:

“Genelge ile Anayasa ve haberleşme özgürlüğünü kısıtlayacak hiçbir husus düzenlenmemiştir. Amaçlanan sadece polisin görevini engelleyici şekilde hareket edilmesi halinde personelin yetki ve haklarının bulunduğu ifade edilmesidir. Genelgenin ‘basın hürriyeti’ni sınırlayıcı düzenlemeler içerdiği şeklinde gerekçeler gerçeğe uygun değildir. Üçüncü kişilerin olayların yalnızca bir boyutunu kayıt altına alarak ya da değiştirerek, kişisel menfaatlerle sosyal medyada yayınlamalarının gerek personelimiz gerekse vatandaşlarımız için Anayasa ve mevzuatta yer alan tüm bu sınırların ve sorumlulukların ihlali sonucunu doğuracağının belirtilmesi ve personelimize bu ihlaller karşısında yasal haklarının hatırlatılması amacıyla personelimizi bilgilendirir nitelikte ‘ses ve görüntü kaydı alınması’ konulu genelge düzenlenmiştir.


Kamuya açık bir yerde bir olaya müdahale eden, yetkisini kullanan polisi engellemek, cep telefonu ile çekim yaparken polise müdahale etmek, çok yakın bir yerden çekim yapmak suretiyle polisin görevini yapmasını engellemek amacını taşıyan çekimler ile ortada toplumsal bir olay veya suça konu olabilecek fiil olmaksızın ses ve görüntü kaydının alınması eylemlerinin ‘özel hayatın gizliliğini ihlal’ ve ‘kişisel verilerin kaydedilmesi’ suçlarına vücut verdiği tartışmasızdır.

Polisin müdahale ettiği olaylarda olayın tarafın olmayan 3. şahıslar tarından alınan ses ve görüntü kaydının polisi hedef haline getirebileceği aşikârdır. Modern dünyada, sosyal medya vasıtaları aracılığıyla bilgi paylaşımının artmasının yanında elde edilen verilerin değiştirilerek veya yönlendirilerek suç örgütlerine kolaylıkla servis edilebileceği görülmektedir. Bu nedenle görevi gereği olaya müdahale eden bir polisin müdahalesi orantılı dahi olsa, yalnızca silah kullanırken bile görüntü altına alınması toplumsal infial yaratabilecek şekilde kitlelere ulaştırılabilmektedir. Açıklanan nedenlerle genelgenin yürütmesinin durdurulmasına ilişkin kararın kaldırılması gerekmektedir.”

İçişleri Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nden Danıştay 10.Daire Başkanlığı’na gönderilen dilekçede, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün sunduğu dilekçe ile neredeyse tıpa tıp aynı ifadeler kullanıldı. 17 Aralık’ta gönderilen dilekçede, “yürütülmesinin durdurulmasına” ilişkin kararının kaldırılması talep edildi.