BAK LEMAN, İSTEYİNCE OLUYORMUŞ! AKİF BEKİ BU DEFA LEMAN'I ÖVDÜ!
Radikal yazarı Akif Beki, 2 ay önce polemiğe girdiği Leman dergisinin son kapağını övdü...
Bak Leman, oluyor!
Uzun zamandır ilk kez bir karikatür dergisinin kapağında zekâ belirtisi görüyorum. Çalışıp çabalayınca oluyor, doğru çizgi bulunuyor.
Leman dergisi, yeni yılın ilk sayısında İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’i kapağa taşımış. Şaşırırsınız ama alışılmadık biçimde hakaret etmiyor, pestilini çıkarmacasına tepinmiyor üstünde. Ölçüyü aşmadan hicvetmekle kalıyor.
Taşlamayı sunturlu hakaret, yermeyi ağız dolusu küfür, mizahı kaba söz zannettikleri için eleştirmiştim şakacıları. Hicivle hakareti, tenkitle tahkiri karıştırıp bir türlü birbirinden ayırt edemediklerini söylemiştim.
Demiştim ki, ‘’Sözel hakaretin görselini çizmek, çizgiyle yapıldığı için onu ne eleştiri ne de mizah sınıfına sokar. Bayağı söze dökmek şeklinde de olsa, hakir görülen bir objeyle eşleştirerek göstermek şeklinde de olsa hakaret hakarettir, tahkir tahkir. Mizah ise hınzır bir zeka ister, bozuk küfürbaz ağzı değil.’’
Leman, galiz küfür savurmadan da ince ince laf sokuşturulabileceğini, hayvanlar âlemine benzetmeden de saçmalığın tasvir edilebileceğini keşfetti nihayet.
Karikatürün azameti bayramlık ağızların açılmasından gelmiyormuş demek.
Hiddeti, şiddeti ne olursa olsun dümdüz giden azar, mizah diline güç katmıyormuş. Yerli yerinde sarf edilen oturaklı bir çift söz çok daha fazla tesir uyandırabiliyormuş. Güldürünün etkisi, barındırdığı sivri zekânın gücündenmiş velhasıl.
Gülmece dergilerindeki her ilerlemeyi kayda geçirmek, fikri takip düsturunun omuzlarıma yüklediği bir görev. Aldığım sorumluluktan kaçmıyorum ben de. Zekice yapılmış muzırlıkları takdir ve alkışlarla karşılıyorum.
Leman’ın kapağındaki zekâ pırıltısını beğendim. İçeriğine katılırsınız ya da katılmazsınız, ayrı mesele. Fakat kullandığı dil, grafik mizaha özgü dolaylı iğneleme duygusunu kağıda geçiriyor.
Fotoğrafı hatırlayın önce: Uludere faciasında hayatını kaybedenler yerde sıralanmış yatıyor, yakınları da başlarında hizalanmış ayakta duruyor...
Leman, o fotoğrafı bir resim tablosu gibi çerçeve içine almış. Yanı başında dikilen Bakan Şahin el hareketiyle işaret ediyor tabloyu. Açılan konuşma balonunda da şöyle yazıyor: ‘’Resim yaparak, tuvale yansıtarak teröre destek veriyorlar!..’’
Ve kenardan çıkarılan balonda, bir kulak misafirinin cevabi sesi duyuluyor: ‘’Bu tuval değil, gerçek!’’
Zekâ yapıtı diye buna derim işte. Doğruca hakaret, küfür, sövgü çizerek kendini ifadeye başvurmakla acı gülünçlüğünü karikatürize ederek absürd bir durumu taşlamak ayrı şeyler. Daha çok ilkini yapmaya yatkındır bizimkiler.
Bas kalayı, yapıştır lakabı, ağzına geleni saydır, muhatabın kişiliğine saldırıp aşağıla; sonra da ‘’Espri yaptım, ne var bunda; şakaydı şaka’’ kurnazlığıyla çık işin içinden.
Çoğu yeni kuşak mizahçı hakareti çizgileştiriyor tercihan, çünkü kolaylarına geliyor. Şunca zaman kime kızdılarsa bir hayvana teşbih ile acısını çıkarmaya çalıştılar.
Durumdaki saçmalığı yakalayıp çerçeveye almayı, muzipçe resmedip meseleyi orada öylece bırakmayı beceremediler ya da uğraşmak istemediler.
Bana göre, 2011 yılı mizah dergiciliği adına külliyen zarar hanesine yazıldı. “Kısmetse seneye, bekle bizi dünya’’ ötelemelerine kanıp bir yılı daha ziyan etmeyelim.
Kaliteli mizahın ilk işaretlerini gördük. Kötüsüyle oyalanmaktansa hep daha iyisine talip olalım ki yerlerinde sayanlar yarıştan düşsün, çizgilerini geliştirenler de çok satmayı hak etsin.
Leman’ın son sayısı, apaçık bir ilerlemedir. İyimserlik veren parlak bir giriş yaptılar 2012’ye. Sene başı kâr hanesine irad kaydediyorum kapağını. İyi bir başlangıç oldu ama arkasını da bekliyorum.
Bak Leman, isteyince oluyormuş! Darısı diğer refiklerinin başına...