28 Tem 2010 08:45
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:30
BABIALİ'NİN BAŞ ARZUHALCİSİ! KARIŞIK ZAMANLARIN EN UTANMAZ KIŞKIRTICISI! OKUDUĞUNU ANLAMAYAN BİR GARİBAN!
Star Başyazarı Mehmet Altan'dan Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi'ye salvolar!
Okuduğunu anlamayan bir gariban
Babıâli’nin baş arzuhalcisi... Karışık zamanların en utanmaz kışkırtıcısı... Baktım gene bana saldırıyor. Ben de “muhatap” alınmaması gerektiğini düşünen çoğunluk gibi tereddütte kaldım, cevap vermeye değer mi?
Daha önce de söyledim, aslında değmez.
Ama sorun şu:
Bu yazmaz ki...
Buna yazdırırlar.
Nerden mi biliyorum?
“Kurucu Meclis” üyeliğinden başlayarak 28 Şubat “Andıç”ına kadar yaşamı ortada...
Üstelik “Andıç ulağı” olarak nasıl kullanıldığının da belgesi, bir sureti de bende olmak üzere ortada durmakta...
***
Yoksa...
Okuduğunu anlamadığını ben de biliyorum.
Geçenlerde “hükümetin Meclis’e sevk ettiği ‘657 sayılı yasa’ ile ilgili tasarının ‘devlet dairelerinde türbana izin vermeyi öngördüğünü’ ısrarla yazıp durmuyor muydu?
Sonra ne oldu?
Okuduğunu anlamaktan aciz olduğunu kendi de açıklamak zorunda kaldı:
“Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcı dün aradı. Değerlendirmemizin ‘yanlış’ olduğunu söyledi. Bunun üzerine elimizdeki metinleri tekrar kontrol ettik.
Neticede hatanın bize ait olduğunu yani ‘Belirlenen kılık ve kıyafet hükümlerine aykırı davranma’nın ‘disiplin suçu’ olmaya devam edeceğini gördük.”
Okuduğunu anlayamayan bir gariban, benim yazımı nasıl anlasın?
***
Ama işin vahameti...
Anladığını sanması.
Söylemediğimi, “görevli” kimliğiyle bana söyletmeye kalkışması...
Acaba ellerinde adam kalmadığı için, iyice çaptan düşmesine rağmen yeni bir “Andıçı” gene ona mı gönderdiler diye de düşünmedim değil doğrusu...
***
Geçen günkü “Ulus-devlet’i Lahey’de vurdular” başlıklı yazımda, aslında, “sıra Türkiye’deki ulus-devletin de bölünmesine geldi” diyormuşum...
Zaten başlıktaki “Ulus-devlet’i vurdular” müjdesi de bunu haber veriyormuş.
Bunu yazıyı anlamadığı için böyle uyduruyor ise tam bir zavallı gariban...
Görevli olarak çarpıtmaya çalışıyor ise de tam bir alçak...
***
Neden mi?
Çünkü yazıda ne söylediğim çok açık...
Yeniden vurgulayayım da “gariban mı, alçak mı, ya da gariban bir alçak mı” siz karar verin...
Çağ değiştikçe, aynen feodaliteden meşruti monarşilere, ulus-devletten Avrupa Birliği’ne uzanan yolda görüldüğü gibi, toplumsal örgütlenme modellerinin değiştiğinin iyice altını çizmek için...
“Ulus-devlet”in Sanayi Dönemi’ndeki toplumsal örgütlenme biçimi olduğunu vurguladıktan sonra ne diyorum:
“Bugün ise...
Kapitalist dönemden sanayi sonrası döneme geçiyoruz. Burjuvazinin yerini “yaratıcı beyinler” almakta...
Para değil, buluş çağı...
Yerel pazarlara değil, yerkürenin tümünde ekonomik faaliyete ihtiyaç var. Örgütlenme modeli de değişiyor...
Ulus ölçeğinde değil, küresel düzeyde, ‘insan’ odaklı yeni bir çağ gelmekte...
Bunun ilk sinyali ‘ulus üstü’ bir örgütlenme olan Avrupa Birliği tarafından verildi.”
Önündeki metni anlayamayıp artık “memurlar türbanlı olacak” diye tutturan bir zavallıya konu fazla ağır, onun bilincindeyim de...
Neden haddini aşar, anlamadığım o...
***
Sonra da bu gariban arzuhalcinin hiç anlamadığı görüşleri şöyle seslendiriyorum:
“İspanya’dan Gürcistan’a kadar ayrılıkçı güçlerle mücadele eden pek çok ülke...
Ya da...
Uluslararası Adalet Divanı’ndaki görüşme süreçlerini yakından izleyen pek çok ayrılıkçı örgüt, çıkan kararın yasal bir içtihat oluşturup oluşturmayacağını tartışsa da...
Yaşanan çağın temel dinamikleri ve sosyolojik değişim, yeni ulus-devletlerin, ırkçılığın daha çoğalarak hayat bulmasını imkânlı kılmıyor...
Kosova kararının önemli yanı, ‘Kosova devletinin’ kurulmasından ziyade Sırbistan ‘devletinin’ bölünebilirliğini kabul etmesinde.
Ulus devlet, bir yandan ‘Kosova’ örneğinde olduğu gibi ‘küçülerek’, bir yandan da Avrupa Birliği örneğinde olduğu gibi ‘ulus üstü’ yapılarla ‘genişleyerek’ iki uçtan birden yokoluşa gidiyor.
Gelen, ‘insan odaklı’, ideolojisi ‘pan-hümanizm’ olan, ulus üstü bir örgütlenmeyi hayata geçiren yeni bir çağ... İnsanlık nimet ve külfetleriyle bu hedefe doğru yol alıyor...”
Buradan “sıra Türkiye’deki ulus-devletin de bölünmesine geldi” anlamını çıkarmak ve bir “müjde” olarak algılamak için, insanın Hürriyet Gazetesi’nin “andıççı” başyazarı olması gerek...
***
Personel kanunundan “türban”, Sanayi Sonrası Dönemi analizinden “müjdeli bölünme haberi” çıkartan bu zavallı güya Hürriyet’in “başyazarı”...
Yazı hayata değer katar...
Daha okuduğunu anlamaktan aciz ya da okuduğunu çarpıtan bir “görevlinin” yazıyla da, yazarlıkla da alakası olamayacağına göre...
Karşımızda gariban bir görevli var.
Bu yazıyı yazdım...
Çünkü...
Bu yazmaz, buna yazdırırlar...
Bu yazı da “ona” değil, bu yazıyı yazdıranlara cevap.
Mehmet ALTAN / STAR GAZETESİ
Babıâli’nin baş arzuhalcisi... Karışık zamanların en utanmaz kışkırtıcısı... Baktım gene bana saldırıyor. Ben de “muhatap” alınmaması gerektiğini düşünen çoğunluk gibi tereddütte kaldım, cevap vermeye değer mi?
Daha önce de söyledim, aslında değmez.
Ama sorun şu:
Bu yazmaz ki...
Buna yazdırırlar.
Nerden mi biliyorum?
“Kurucu Meclis” üyeliğinden başlayarak 28 Şubat “Andıç”ına kadar yaşamı ortada...
Üstelik “Andıç ulağı” olarak nasıl kullanıldığının da belgesi, bir sureti de bende olmak üzere ortada durmakta...
***
Yoksa...
Okuduğunu anlamadığını ben de biliyorum.
Geçenlerde “hükümetin Meclis’e sevk ettiği ‘657 sayılı yasa’ ile ilgili tasarının ‘devlet dairelerinde türbana izin vermeyi öngördüğünü’ ısrarla yazıp durmuyor muydu?
Sonra ne oldu?
Okuduğunu anlamaktan aciz olduğunu kendi de açıklamak zorunda kaldı:
“Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcı dün aradı. Değerlendirmemizin ‘yanlış’ olduğunu söyledi. Bunun üzerine elimizdeki metinleri tekrar kontrol ettik.
Neticede hatanın bize ait olduğunu yani ‘Belirlenen kılık ve kıyafet hükümlerine aykırı davranma’nın ‘disiplin suçu’ olmaya devam edeceğini gördük.”
Okuduğunu anlayamayan bir gariban, benim yazımı nasıl anlasın?
***
Ama işin vahameti...
Anladığını sanması.
Söylemediğimi, “görevli” kimliğiyle bana söyletmeye kalkışması...
Acaba ellerinde adam kalmadığı için, iyice çaptan düşmesine rağmen yeni bir “Andıçı” gene ona mı gönderdiler diye de düşünmedim değil doğrusu...
***
Geçen günkü “Ulus-devlet’i Lahey’de vurdular” başlıklı yazımda, aslında, “sıra Türkiye’deki ulus-devletin de bölünmesine geldi” diyormuşum...
Zaten başlıktaki “Ulus-devlet’i vurdular” müjdesi de bunu haber veriyormuş.
Bunu yazıyı anlamadığı için böyle uyduruyor ise tam bir zavallı gariban...
Görevli olarak çarpıtmaya çalışıyor ise de tam bir alçak...
***
Neden mi?
Çünkü yazıda ne söylediğim çok açık...
Yeniden vurgulayayım da “gariban mı, alçak mı, ya da gariban bir alçak mı” siz karar verin...
Çağ değiştikçe, aynen feodaliteden meşruti monarşilere, ulus-devletten Avrupa Birliği’ne uzanan yolda görüldüğü gibi, toplumsal örgütlenme modellerinin değiştiğinin iyice altını çizmek için...
“Ulus-devlet”in Sanayi Dönemi’ndeki toplumsal örgütlenme biçimi olduğunu vurguladıktan sonra ne diyorum:
“Bugün ise...
Kapitalist dönemden sanayi sonrası döneme geçiyoruz. Burjuvazinin yerini “yaratıcı beyinler” almakta...
Para değil, buluş çağı...
Yerel pazarlara değil, yerkürenin tümünde ekonomik faaliyete ihtiyaç var. Örgütlenme modeli de değişiyor...
Ulus ölçeğinde değil, küresel düzeyde, ‘insan’ odaklı yeni bir çağ gelmekte...
Bunun ilk sinyali ‘ulus üstü’ bir örgütlenme olan Avrupa Birliği tarafından verildi.”
Önündeki metni anlayamayıp artık “memurlar türbanlı olacak” diye tutturan bir zavallıya konu fazla ağır, onun bilincindeyim de...
Neden haddini aşar, anlamadığım o...
***
Sonra da bu gariban arzuhalcinin hiç anlamadığı görüşleri şöyle seslendiriyorum:
“İspanya’dan Gürcistan’a kadar ayrılıkçı güçlerle mücadele eden pek çok ülke...
Ya da...
Uluslararası Adalet Divanı’ndaki görüşme süreçlerini yakından izleyen pek çok ayrılıkçı örgüt, çıkan kararın yasal bir içtihat oluşturup oluşturmayacağını tartışsa da...
Yaşanan çağın temel dinamikleri ve sosyolojik değişim, yeni ulus-devletlerin, ırkçılığın daha çoğalarak hayat bulmasını imkânlı kılmıyor...
Kosova kararının önemli yanı, ‘Kosova devletinin’ kurulmasından ziyade Sırbistan ‘devletinin’ bölünebilirliğini kabul etmesinde.
Ulus devlet, bir yandan ‘Kosova’ örneğinde olduğu gibi ‘küçülerek’, bir yandan da Avrupa Birliği örneğinde olduğu gibi ‘ulus üstü’ yapılarla ‘genişleyerek’ iki uçtan birden yokoluşa gidiyor.
Gelen, ‘insan odaklı’, ideolojisi ‘pan-hümanizm’ olan, ulus üstü bir örgütlenmeyi hayata geçiren yeni bir çağ... İnsanlık nimet ve külfetleriyle bu hedefe doğru yol alıyor...”
Buradan “sıra Türkiye’deki ulus-devletin de bölünmesine geldi” anlamını çıkarmak ve bir “müjde” olarak algılamak için, insanın Hürriyet Gazetesi’nin “andıççı” başyazarı olması gerek...
***
Personel kanunundan “türban”, Sanayi Sonrası Dönemi analizinden “müjdeli bölünme haberi” çıkartan bu zavallı güya Hürriyet’in “başyazarı”...
Yazı hayata değer katar...
Daha okuduğunu anlamaktan aciz ya da okuduğunu çarpıtan bir “görevlinin” yazıyla da, yazarlıkla da alakası olamayacağına göre...
Karşımızda gariban bir görevli var.
Bu yazıyı yazdım...
Çünkü...
Bu yazmaz, buna yazdırırlar...
Bu yazı da “ona” değil, bu yazıyı yazdıranlara cevap.
Mehmet ALTAN / STAR GAZETESİ