"BABAM,MEHMET EYMÜR'LE BİRLİKTE MİT'TE ÇALIŞIYORDU"!.. ERGENEKON'UN KİLİT İSMİ TUNCAY GÜNEY'DEN İLGİNÇ AÇIKLAMA...
Ergenekon'un kara kutusu Tuncay Güney, 'Rabay' adıyla kitap oldu. Güney, kitapta ilk kez babasının, MİT'çi Mehmet Eymür'le beraber çalışan bir istihbarat elemanı olduğunu açıkladı.
Yaptığı açıklamalarla birlikte 'gizli servislerin adamı' olarak nitelendirilen Güney, istihbaratçı geçmişiyle ilgili bir bilinmeyeni ilk kez 'Rabay' (Haham yardımcısı) kitabında açıkladı: 'Babam, Mehmet Eymür ile birlikte MİT'te çalışıyordu'
'BABAMI EYMÜR'E SORUN'
'Rabay-Kurye Tuncay Güney Ergenekon'u anlatıyor' adlı kitapta, Ergenekon'un kara kutusu Tuncay Güney, hayat hikayesini Şaban Arslan'a anlattı: 'Mısır'dan Türkiye'ye göçederek Çorum'un Kargı İlçesi'ne bağlı bir köye yerleşen Yahudi kökenli bir aileye mensubuz. Babam annemin dayısının oğlu. Çorum'da köylüler bize, 'gavur' diyordu. Babamı eski MİT'çi Mehmet Eymür'e sorun. Babam Beşiktaş'ta Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu'nda çalıştı. Kimliğinde 'teknisyen' yazıyordu. Orası okul gibiydi ama MİT'in yeriydi. Şimdi hâlâ da öyle. Babam 1986'da öldüğünde, ben 13 yaşındaydım. Babamın cenazesine, kravatlı bir çok kimse geldi. Mezarlıkta uzun boylu bir adam, annemle ayak üstü konuştu. 'Kim' dedim. Adamın, babamın çalıştığı 'okulun' müdürü olduğunu ve 'Bir istediğiniz olursa haber ver yenge' dediğini söyledi.'
HAFTALIK İSTİHBARAT
Babası öldükten sonra cemaat yurtlarında kaldığını belirten Güney, 'Eymür'ün adamlarına her hafta, cemaatte yaşananlarla ilgili bilgi veriyordum. Sabah'ta gazeteciliğe başladım. Sonra Samanyolu Televizyonu'nda, 'Gündemdekiler' adlı programı yaparken Veli Küçük'le tanıştım. Bir süre sonra, onun kuryesi gibi çalışmaya başladım' dedi.
Poliste kontrolü eline geçirdi
Tuncay Güney'le ilk röportajı yapan, 2001 yılındaki ifadelerini ilk kez Yeni Şafak'ın manşetine taşıyan Şaban Arslan'ın yazdığı 'Rabay' adlı kitap, Truva Yayınları'ndan piyasaya çıktı.
Rabay kitabında öncelikle Tuncay Güney'le ilgili, "Kim bu adam" sorusunun cevabı aranıyor. Şaban Arslan kitapta, Güney'in polis tarafından ne kadar ciddiye alındığını, ifadelerini okurken edindiği bir izlenime dayanarak şöyle anlatıyor: Polislerin, o zaman 26 yaşında olan Tuncay Güney'e, sorgunun ilk saatlerinde, 'sıradan bir zanlı' muamelesi yaptığı hissediliyor. Başlarda, "Konuş! Yorum yapma!" gibi emir kiplerini sıklıkla kullanan polislerin, Güney'in anlattıklarını dinledikçe yaşadığı şaşkınlık, sorgunun seyrini değiştiriyor. Polisler, ileriki safhalarda, dizginleri, konuya inanılmaz bir hakimiyeti olan Güney'e kaptırıyor. Mesela Güney, "Size bu kadar bilgi verdim, bu gece artık, iyi bir yatakta uyurum" gibi, gözaltı literatürüne uymayan isteklerde bulunma cüretini bile gösteriyor.
600 DOLARA ABD'YE KAÇTIM
Tuncay Güney kitapta, ABD'ye nasıl kaçtığını da şöyle anlatıyor: 'Sorgudan sonra, Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan bana, 'S... git bu ülkeden, herkesin başını belaya sokacaksın' dedi. Yurtdışına çıkış yasağım vardı. Atatürk Havalimanı'nda emniyet müdür yardımcısına ve bir polise 600 dolar rüşvet vererek çıkış yaptım. Amerika'da, Abdullah Çatlı'ya kimliğini veren Urfalı otelci Mehmet Özbay'la görüştüm. 2004'te Kanada'ya gelerek, (Yakup'un oğulları) cemaatinde görev aldım. Biz burada Tanrı'nın İsraili için çalışıyoruz. Tevrat'a göre Mesih'i bekleyenleriz yani.'
İnfaz kararını rakı masasında alırdı
Polis sorgusundan üç gün sonra buluştuğu emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün kendisine, "Git Amerika'ya ve 10 yıl gelme" dediğini belirten Güney, şunları söyledi: "Bu aslında bir tehditti. 'Senin sorgulanmanı aslında Tantan istedi. Seni bir daha alıp sorgulamak istiyorlar. Adil Serdar Saçan seni her an yine alabilir. Git buralardan ve 10 yıl gelme' dedi. İçişleri Bakanı Sadettin Tantan da o günlerde, Tapınak Şövalyeleri'nden bahsediyordu. Tantan'ın, ülkeyi ele geçirmeye çalışan Tapınak Şö-valyeleri'nden kastı, Ergenekon örgütüydü. Veli Küçük, bana 'Git' dediğinde, matematik hatası yaptı. Veli Küçük, hep rakı masasında karar verir, kimlerin öleceğine. Şundan eminim, bana 'Git' dedikten sonra, bir rakı masasın